Cumartesi günü Petrol cafe’de İHD, Mazlum Der, TTB, Çevre Gönüllüleri Derneği ve diğer katılımcıların iştiraki ile Mayınsız Bir Türkiye Girişimi Batman Temsilcisi Hülya Özevin ve Türkiye Temsilcisi Muteber Öğreten’in koordinesinde bir toplantı gerçekleşirdik. Amaç Mayınsız bir Türkiye konusunda yapılabilecekleri konuşmak ve mevcut durum analizi yapmaktı.
Maliyeti 1 dolar, temizlenmesi 1000 dolara mal olmayan ve hedef gözetlemeden öldüren sinsi düşman mayın konusunda çalışmalar yapan aktivistlerin çabalarını dinledik.
Öncelikli girişimin ne olduğu konusunda sizleri aydınlatmaya çalışalım. Mayınsız Bir Türkiye Girişimi,  Türkiye’de Anti-personel Kara mayınları ve bunların yol açtığı sorunlara ilişkin ciddi bir araştırmanın başlatılmasını, sonuçlarının kamuoyuna aktarılarak toplumsal duyarlılığın geliştirilmesini ve mayınlı bölgelerde başta çocuklar olmak üzere halkın mayın tehlikesine karşı eğitilmesini amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda, 2002 yılından bu yana faaliyette bulunan Girişim; Türkiye’de mayınlı alanların ve miktarının tespitini, Mayın patlaması sonucu ölenlerin ve yaralananların tespitini, Özellikle sınır bölgelerinde başta çocuklar olmak üzere halkın eğitimini, Toplumun anti-personel kara mayınları konusunda duyarlılığının artırılmasını hedefleyen çalışmalar yapmaktadır.
Türkiye’de durumun ne olduğu konusunda da biraz bilgi aktarmanın yararlı olduğu düşüncesindeyiz. Türkiye; Ottowa Sözleşmesi’ni 2003 yılında imzaladı ve 2004 yılında da Taraf Devlet oldu. Bunun anlamı şuydu: Türkiye 2008 yılı 1 Mart’ına kadar stoklarındaki mayınları imha edecek, 2014 yılına kadar da toprağa döşeli mayınları temizleyecek, kurbanlara yardım konusunda da gerekli adımları atacaktı.  Ancak ne yazık ki, şu anda stoklarındaki mayınların imhasını tamamlayamayan üç ülkeden birisidir. 2007 sonu itibariyle Türkiye’nin stoklarında 2 milyon 616 bin 770 mayın bulunuyor. 2008 yılının Haziran ayında Türkiye, Taraf Devletlere elinde kalan bütün mayınların fünyelerinin çıkarıldığını bildirdi. Bu mayınların imha süreci içinde atılmış önemli ve geri dönüşü olmayan bir adımdır. Ancak, imha sürecinin tamamlanmamış olması ve buna ilişkin bir tarihin verilmeyişi  bu konudaki kaygıları sona erdirmiyor. Ülkede eğitim ve geliştirme amaçlı olarak 15 bin 150 anti personel mayın bulunduğunu belirtiliyor. Bu, Temmuz 2008’e kadar elinde en çok eğitim ve araştırma amaçlı mayın bulunduran Taraf Devlet’in Türkiye olduğunu gösteriyor.
Türkiye, 2007 yılı sonu itibariyle topraklarında toplam 982 bin 777 mayın bulunduğunu, bunun 818 bin 220’sinin anti personel mayın ve 164 bin 497’sinin araç patlatan mayın olduğunu bildirdi. Toprağa döşelim mayınların ortalama 75-80 yıllık bir aktif olma durumunun bulunduğunu da belirtmemiz gerekir.
Ottowa sözleşmesine göre her ne kadar Türkiye’de 2014 yılı sonuna kadar mayın temizleme ve imha sürecinin tamamlanması hedeflenmiş ise de bunun gerçekleştirilemeyeceği ve sözleşme gereği bir on yıllık süre daha talep edebileceği belirtiliyor. Ancak toprağa döşeli olan mayınlar her gün başka canlar almaya devam ediyor.
İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi'nin kara mayınlarına ilişkin yayınladığı rapora göre; Türkiye, araştırma ve eğitim için 15 bin adet mayını elde bulunduruyor. Misket bombaları kalıntıları ve savaştan arta kalan diğer patlayıcılardan en çok etkilenen illerin başında Batman, Bingöl, Diyarbakır, Hakkâri, Mardin, Siirt, Şırnak ve Van olduğu bildirilen raporda, mayın olduğu bilinen ve aralarında Batman'ın da bulunduğu 15 merkezde toplam her 10 kişiye bir mayın düştüğü belirtildi. Özellikle Batman'ın Sason ilçesi kırsalında hala toprak altında bulunan mayınlar büyük tehlike oluşturuyor.
Sonuç itibariyle bir belirleme yapılacak olursa ilimiz sınırları içerinde Kozluk, Sason ve Gercüş başta olmak üzere bir çok alanda döşeli mayınların bulunduğu bilinmektedir. Batman bu konuda en fazla kayıp veren iller arasında bulunmaktadır. Türkiye’nin imzaladığı uluslar arası sözleşmeler çerçevesinde araziyi mayınlardan temizlemeyi kabul etmiş ancak uygulamada bu gerçekleştirilmemiştir. Cenevre sözleşmesi kapsamında mayın döşeme yasağını kabul ettiğini belirten PKK’nin de mayınlı kayıplar konusunda sorumluluğunun bulunduğu daha evvelki olaylardan bilinmektedir. Bu nedenle mayınsız ve tehlikesiz bir doğal yaşam için girişimlerin artırılması ve mayın yasağına uyulması konusunda gerekli hassasiyetin ortaya konulmasının insanı bir görev olduğu inancı taşımaktayız.