Halkların Demokrasi Partisi Ağrı milletvekili Leyla Zana parlamentoda 26. Dönem milletvekillerinin yemin töreninde yazılı olan yemin metnindeki “Türk” kavramı yerine “Türkiye” kavramını kullandığı için kriz yaratmakla suçlandı ve yemin metninin okunmamış olarak kabul edildiği başkanlık kürsüsünden duyuruldu.

Peki bu durumda ne olacak?

Öncelikle konunun yasal boyutuna bakmakta fayda var. Konu ile ilgili Anayasa ve Meclis iç tüzüğü maddeleri şöyle;

MADDE 81. – Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, göreve başlarken aşağıdaki şekilde andiçerler :

“Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve lâik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakattan ayrılmayacağıma; büyük Türk Milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim.”

2) İçtüzük

 Söz konusu Anayasa hükmüne uygun şekilde hazırlanan TBMM İçtüzüğü’nün 3. maddesi de milletvekillerinin ant içmesini düzenlemektedir:

İlk toplantı ve andiçme

MADDE 3– Milletvekili genel seçimi kesin sonuçlarının Yüksek Seçim Kurulunca Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu kanallarında ilânını takip eden beşinci gün saat 15.00’te Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu çağrısız olarak toplanır. Bu birleşimde, önce milletvekillerinin andiçme töreni yapılır.Andiçme töreninde bulunmayan milletvekilleri, katıldıkları ilk birleşimin başında andiçerler.

Andiçme, her milletvekilinin, Anayasadaki metni kürsüden yüksek sesle okuması suretiyle olur.

Ara seçimde milletvekili seçilenler, katıldıkları ilk birleşimin başında andiçerler.

Milletvekilleri, seçim çevresi, soyadı ve adlarının alfabe sırasına göre andiçerler.

Bu duruma göre Zana’nın milletvekilliği konusunda sorun yok. Lakin uygulamada yemin etmediği için göreve başlamamış sayılacağından dolayı yasama faaliyetlerine katılmama veya bu haklarını kullanmama gibi bir sorunla karşılaşma durumu mevcut.

Ancak mesele bu değil. Mesele yasalardaki ve yemin metnindeki “Türklük” ve ”Türkiyelilik” konusu ile ilgili ele alınmalıdır.

Yürürlükteki 1982 tarihli Anayasa'nın 66. maddesine göre, "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür." tanımı yapılmıştır.

Vatandaşlık kanununa göre de bir kişinin Türk vatandaşı olmasının şartları şöyle; “Madde 1- (Değişik:13/2/1981-2383/1 md.) Türkiye içinde veya dışında Türk babadan olan ya da Türk anadan doğan çocuklar doğumlarından başlayarak Türk vatandaşıdırlar.

A) Genel Olarak Vatandaşlığa Alınma Madde 6- Aşağıdaki şartları taşıyan yabancılar Bakanlar Kurulu kararı ile Türk vatandaşlığına alınabilirler. Vatandaşlığa alınmasını isteyen kişi, a) Kendi milli kanununa, vatansız ise Türk Kanununa göre reşit olmalıdır. b) Müracaat tarihinden geriye doğru Türkiye’de 5 yıl ikamet etmiş olmalıdır. c) Türkiye’de yerleşmeye karar verdiğini davranışı ile teyit etmiş olmalıdır. ç) İyi ahlak sahibi olmalıdır. d) Genel sağlık bakımından tehlike teşkil eden hastalığı bulunmamalıdır. e) Yeteri kadar Türkçe konuşabilmelidir. f) Türkiye’de kendisinin ve geçimi ile yükümlü olduğu kimselerin geçimini sağlayacak gelire veya mesleğe sahip olmalıdır.

Ancak gerçekte durum yasalarda yazıldığı gibi değil ve bu tanımlamalar tartışılmaktadır. Çünkü Türkiye cumhuriyeti vatandaşı olan herkes kendisini “Türk” olarak tanımlamamaktadır. Ve bu konuya değinenler Türklüğün bir etnisiteyi tanımladığını ifade etmektedirler.

 Vikipedi’ye göre; “Türk adının bilim çevrelerince kabul edilen ilk kullanım 1. yüzyılda Pomponius Mela ve Plinius adlı Romalı tarihçilerce kaydedilmiştir. Azak'ın doğusunda yaşayan insanlar Turcae/Tyrcae adı ile kayda geçmiştir. "Türk" (veya Türük, Török, Törk) adı Türkçe belgelerde ilk defa Kül Tigin ve Bilge Kağan yazıtlarında Açıklama: Old Turkic letter R2.svgAçıklama: Old Turkic letter U.svgAçıklama: Old Turkic letter T2.svg Açıklama: Old Turkic letter K.svgAçıklama: Old Turkic letter U.svgAçıklama: Old Turkic letter UK.svg (Kök Türük şeklinde geçer.

Türk adı, ilk dönemlerde belirli bir toplumun kavmî ismi olmak yerine siyasi mensubiyeti belirleyen bir isim olarak ortaya çıkar. Bu kelimenin "türe-" eyleminden, "töre" isminden türetildiği ve türeyen, töreli, tüzüklü(kanunlu) anlamına geldiği düşünülmektedir.  Kelimenin zamanla güçlü, kuvvetli ve güzel anlamlarına da gelmiştir. Türkî-i Çeşm (Güzel Göz), Türkî-i çin (güzel güneş) terkiplerinde de gördüğümüz Türk kelimesi özellikle Fars ve Arap şiirlerinde ortaya çıkar. Bir görüşe göre de Türk kelimesi hakanlar sülalesi olan Aşinaaoğulları'nın unvanıdır ve bu sülaleye mensubiyet Türklükle anılır. Türk kelimesi ilk olarak Göktürk Devleti vasıtasıyla bir devletin adı olur ve bu devlete mensubiyeti bildirir.”

Eğer bu kavram etnik anlamda kullanılıyorsa zaten değiştirilmesi gerekiyor yok devlete mensubiyeti ifade ediyorsa o zaman da Türk ile Türkiye kavramları arasında bir fark kalmıyor.

Ancak bu durum bize bir kez daha göstermektedir ki ülkemizde bazı kavramların artık değişmesi gerekiyor. Bir halklar mozaiği olan Türkiye’de tek kavim ve etnisite yaşamıyor. Eğer tanımlama yapılacak ise bu tanımlamanın ülkenin şartlarını ifade eden tanımlama veya tanımlamalar olmalıdır. İşte bu nedenle yeni Anayasa çalışmalarında bu özelliklere dikkat etmek gerekiyor.

 Sayın Zana’nın yemin metni şeklen olmasa da anlam ve ifade olarak bir yanlış içermemektedir. Yeminin bütün unsurları da tanımlanmıştır. Ancak soruna dikkat çekmek anlamında da amaçlananın gerçekleştiğini belirtmek gerekiyor.