Her yıl eğitim ve öğretim sezonunun başlaması ile birlikte ülkede bir tartışma başlar. Tartışmanın nedeni ise ülkenin eğitim ve öğretim sorunlarının yanı sıra özellikle bölgemizde Anadilde eğitim hakkı konusudur. Bu arada anadilde eğitim hakkı talebinin Kürt kökenli yurttaşlardan geldiğini ve Kürtçenin eğitim ve öğretim dili olarak okullarda okutulmasını içerdiğini belirtmek gerekiyor.
Bu konuda sürdürülen çalışmalarda bugüne kadar gelinen aşama Kürtçe’nin seçmeli ders olarak okullarda okutulabilmesi aşamasıdır. Ancak seçmeli derslerin seçilmesinde bile bir dizi hile ve hurdanın oynandığını belirtmek gerekiyor. Velilerin belirlenen zamanda yapmaları gereken başvurulardan tutun da listedeki seçmeli derslerin içeriklerine kadar bir dizi yönlendirme ve kısıtlama var.
Herkesin anadilini, kültürünü, geleneklerini sürdürmesi temel bir insan hakkıdır. Bu haklar vazgeçilmez temel haklar gurubunda yer alır. Ancak ülkemizde yapılan tanımlamalar ve kelimelere yüklenen anlamlar öylesine farklı algılarla ele alınmaktadır ki insanların demokrasi ve insan Hakları kalıpları içerisinde bu tanımlamaları değerlendirme şansları oldukça güç.
Antidemokratik olduğu ve değiştirilmesi için hükümet programlarına ve siyasi partilerin seçim çalışmalarındaki hedefleri arasına giren 1982 Anayasasında bile bazı hakların kullanılmasının engellenemeyeceği belirtildiği halde bugünkü uygulamalar maalesef farklı şekilde yürütülüyor.
1982 Anayasasının başlangıç bölümünde;”….Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak millî kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddî ve manevî varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu;
Topluca Türk vatandaşlarının millî gurur ve iftiharlarda, millî sevinç ve kederlerde, millî varlığa karşı hak ve ödevlerde, nimet ve külfetlerde ve millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olduğu, birbirinin hak ve hürriyetlerine kesin saygı, karşılıklı içten sevgi ve kardeşlik duygularıyla ve  “Yurtta sulh, cihanda sulh” arzu ve inancı içinde, huzurlu bir hayat talebine hakları bulunduğu;” belirtilmektedir. Buradaki Türk kavramının da bir etnisiteyi temsil etmediği iddia edilmektedir.
 
İnsanların onurlu bir hayat sürmeleri öncelikle temel haklarının kullanılmasından geçer. Herkesin anadilini öğrenmesi ve sürdürmesi temel bir hak olduğunu göre bu konuda yasaklamaların olmaması gerekmektedir. Bu güne kadar bu konu ile ilgili olarak öne sürülen gerekçe anayasanın üçüncü maddesiydi. Maddedeki; “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.”cümlesi engel olarak gösteriliyordu. Ancak uygulamalar bu anlayışı değiştirdi ve seçmeli ders uygulamasına geçildi.
Yeni duruma göre özel okullarda Kürtçe eğitim ve öğretim yapma olanağı bulunuyor ki bu da çok ağır bir yük. Çünkü temel bir hak olan anadilin öğretilmesi için devlet olanaklarının kullanılması gerekiyor. Her yerde Kürtçe eğitim ve öğretim veren özel okul açmak mümkün değil. Yetkililer de bunu çok iyi biliyorlar. Bu yıl sembolik anlamda Kürtçe eğitim ve öğretim yapacak üç okul açıldı. Diyarbakır’da Ferzad Kemanger ilkokulu, Yüksekovada Uveyş Ana ilkokulu ve Şırnak Cizre de  Bêrîvan ilkokulu. Ancak bu okulları açılır açılmaz alınan kararlarla mühürlendi. Bu mühürlenme de tepkilere neden oldu. Mühürler söküldü ardından tekrar mühürleme gerçekleştirildi ve ortaya bir kaotik durum çıktı. Gerekçeler bürokratik işlemler olarak gösterildi. Ancak hatırlanırsa Kurdi Der açıldığında ve Eğitim atölyeleri söz konusu olduğunda kapıların santimetreleri ölçülerek standartlara uymadığı gerekçeleri ile kapatılmak istenmişti. Bu nedenle bu gerekçelerin tatmin edici olmadığı açık. Buna rağmen okulları açanların da bu tür başvuruları yapmada imtina etmemeleri yerinde olur.
Netice itibariyle gelinen aşamada anadil eğitim ve öğreniminin temel bir insan hakkı olduğu ve bu temel hakların da devlet eliyle sağlanması gerektiğini düşünüyoruz. Yasaklamalar ile bir halkın ve aynı zamanda ülke nüfusunun %20’lik bölümünün anadil talepleri görülmezlikten gelinemez.