Kürt sorununun çözümü konusunda geldiğimiz aşama çözüm sürecinin sürdürülmesidir. Peki, çözüm sürecinin sürdürülmesi adına yapılması gerekenler yapılıyor mu?
Yani Kürt meselesinin ya da Kürtlerin temel haklarının sağlanması konusunda gerekli olan adımlar atılıyor mu veya atılıyorsa nasıl atılıyor?
Bizim veya kamuoyunun takip ettiği kadarıyla her iki taraf da aktif durumda. Yani bir şeyler yapılması konusunda çalışmalar var. Çünkü İmralıdan Kandile gidip gelen mektuplar ve mesajlar var. Bu bazı konuların görüşülüp tartışılıp fikir alışverişinde bulunulduğunu gösteren emare.
Bu fikir alışverişleri için de Devlet yetkililerinin ki artık gizlenmeyen durumu ile MİT yetkililerinin de arasında bulunduğu veya MİT tarafından yürütülen İmralı görüşmelerinde bazı konuların tartışıldığını görmek gerekiyor.
Bu görüşmeler sürdüğüne göre bir takım pazarlıkların da yapılmadığını söylemek mümkün değil.
KCK veya Kürt tarafı artık bürokratik olarak sürdürülen görüşme ve tartışmaların siyasal zemine taşınmasını istiyor. Bunun için de Parlamentoyu muhatap alarak yasal zemin oluşturulması için kanun çıkarılmasını teklif ediyor. Kürt sorununun bir siyasal sorun olduğundan bahisle siyasal muhataplarla masaya oturarak çözümü tartışmak istiyor.
Buna karşılık hükümet demokratikleşme adıyla kamuoyuna sunduğu çalışmalarla süreci götürmekten yana. Bu şekilde genel bir bireysel hak talebine cevap olmaya çalışırken süreci zamana yayarak temel hakların kullanımı konusunda zemin oluşturmaya çalışıyor. Kürtçenin seçmeli ders olması, Kanal6 yayınları, Üniversitelerde açılan Kürt Enstitüleri, Ayrımcılıkla mücadele, Özel yetkili mahkemelerin kaldırılması gibi konuları da buna örnek gösterme çabasında. Ancak bütün bunları yaparken bile sakındığı bir konu var. Buna Kürtlerin haklarının verilmesi olarak değil genel bireysel hakların kullanılması veya kullandırılması olarak görüyor ve sunuyor. Farklı dil ve lehçelerde yayın yapılması söylemi gibi.
Oysa Kürt tarafında artık Türkiye’nin ve Hükümetin Kürt politikasının netleştirilmesi beklentisi var. Bir yandan demokratikleşme derken öbür taraftan sınırda hendek ve duvar politikası sürdürmek, kalekollar yapmak, KCK davalarından beş yıl tutuklu kalan tutuklular dışındakileri serbest bırakmamak gibi uygulamalar güven yitirmesine neden oluyor.
Son tartışma konusun da çıkarılan MİT yasası oldu. Bu yasanın değiştirilmesi bir çok kesimde Kürt sorununun çözümü konusunda yapılan görüşmelerde resmi muhataplık beklentilerine cevap olarak görüldü. Buna mukabil KCK üst düzey yöneticileri yaptıkları açıklamalarda; “MİT’e verilen yetkilerin Kürt Halk Önderi’nin ve Özgürlük Hareketi’nin çağrılarını karşıladığını söylemek ciddiyetsizliktir. Böyle ciddiyetsiz yaklaşımların Kürt sorununun çözümünde muhatap olması ve çözümde rol oynaması mümkün değildir” diyorlar.
Bu konuya ilişkin değerlendirmelerinde de yukarıda da bahsettiğimiz gibi şu konulara vurgu yapmayı ihmal etmiyorlar;  ” MİT Oslo’da devlet adına müzakere yapmada tam yetkili olduklarını söylemiştir. Hakan Fidan ilk görüşmelere MİT yetkilisi olarak değil, Başbakan temsilcisi olarak katıldığını beyan etmiştir. Kürt Özgürlük Hareketi de Oslo ve İmralı’ya giden heyetleri devleti temsil eden heyetler olarak kabul etmiştir.”
“Gelinen aşamada görüşmelerin anlamlı olması ve müzakere biçiminde gelişmesi için bizzat siyaset kurumlarının ve millet iradesinin bu görüşmelerde sorumluluk alması gerekmektedir. Görüşmelerin yasallaşması ve siyaset zemininde adı konulur biçiminde yapılması zorunluluk haline gelmiştir.”
 “Mevcut MİT yasası her türlü gizli kapaklı işe olanak sağladığı gibi, Kürt halkının büyük acılar çekmesine yol açan faili meçhul cinayetler ve uygulamaların olmasına da zemin sunmaktadır. Toplum ve demokratik güçler üzerinde her türlü baskı ve komployu gerçekleştirmeye fırsat veren böyle bir yasanın Kürt Özgürlük Hareketi tarafından kabul edilmesi mümkün değildir.”
Hal böyle olunca sürdürülmekte olan görüşmelerin bürokratik çalışma alanından siyasal çalışma alanına yani hükümetin denetim alanından parlamentonun denetim alanına nasıl taşınacağı da merak konusu olmaktadır.
Öyle anlaşılıyor ki görüşmelere seçilmiş temsilcilerin de dahil olması gerekecek. Bunun nasıl olması gerektiği konusunda da yasal düzenleme gerekiyor. İşte dananın kuyruğu da tam bu noktada kopuyor. Parlamentoda MİT Müsteşarının gösterdiği cesareti gösteren siyasetçi çıkacak mı? çıkmayacak mı?