Son dönemdeki olumlu havanın ortaya çıkarmış olduğu rehavete kapılan birçok kesim bunu fırsat bilip Kürt meselesinin ve bölgemizdeki sorunların aşılması noktasından yeni öneriler ortaya çıkarma ve çözümler üzerine odaklanma yerine legal siyasal partilere yüklenmeyi meziyet sayar hale geldi.
Bu eleştirileri yapanların bir kesimini anlamak mümkün. Çünkü bunların eleştirilerinin amacı çözüm üretmek değil Kürtleri savunma kılıfı adı altında kendi ideolojilerini ortaya koymak ve DBP ve HDP şahsından Kürtlerin haklarının savunulması konusunda mücadele eden siyasal harekete ve yapıya saldırmaktır.
Bunların zaten Müslüman olan Kürtlerin yeniden islama davet edişlerini de, kendileri gibi düşünmeyen imamları bile islama davet edip “yanılıyorsunuz” cevabı karşısında nasıl zincirlerle dövdüklerini de bu toplum yakından hatırlar. Buna rağmen herkesin kendi düşüncelerini topluma aktarma ve ifade etme hakkının bulunduğunu da belirtelim. Bu kesimler İslami bir kimlikle Kürt meselesini çözme iddiasında olduklarını belirtiyorlar. Lakin bu hakların gaspına neden olanlarla uğraşma yerine bu hakların savunuculuğunu yapanlara yöneliyorlar ki bunun doğru olup olmadığı noktasında zaten halk kendi tercihini kullanıyor.
Bir de şimdiye kadar sesi soluğu çıkmayan kenara çekilip manzara seyreder gibi savaşı ve çatışmaları izleyen Kürt burjuva ve bazı sol kesimler var. Millet can derdindeyken “bir kedim bile yok” derdinde olanlar gibi. Elbette herkes DBP ve HDP gibi düşünmek zorunda değil. Ancak bu gerçekliğe rağmen herkesin kabul etmesi gereken bir gerçek var ki bu da mesele bugüne bu şekil ile taşınmış ise bu partilerin emeği görmezlikten gelinemez gerçeğidir.
Biz elbette bu partilerin avukatlığına soyunacak değiliz. Kendileri zaten bunu yapacak güçte ve kudrettedirler. Ancak 1991 yılından bu yana bu hareketin legal kanadını izleyen insanlar olarak başlarına gelen bunca olaya ve gelişmelere rağmen onları acımasızca eleştirmeye kalkanları da bu yaklaşımlarından dolayı gerçekleri görmeye davet etmek gerekiyor.
Gerek savaş ortamının zorluklarının yaşandığı dönemlerde gerek ise çözüm süreci ile birlikte ortaya çıkan durumda bu partilerin aralıksız çalıştıklarını üye ve yöneticilerinin gecelerini gündüzlerine kattıklarını buna karşılık hep eziyet, tutuklama ve eleştiri ile karşı karşıya kaldıklarını da hatırdan çıkarmamak gerekiyor. Diğer parti mensupları iktidar nimetlerinden faydalanmak için keyif çatarken onlar hep sınırlarda, çatışma alanlarında, cezaevlerinde ve kapılarında, dağlarda, ovalarda siyasal mücadele vermenin çabası içerisinde oldular. Tutuklanmayan, yaralanmayan, laf yemeyen, gaz yemeyen vekilleri bile kalmadı.
Bütün bu gerçeklere rağmen şimdi sözüm ona halkın sözcülüğüne soyunmaya kalkışan bazı kesimler bu yapıları eleştirmeyi meziyet sayıyor. Bu eleştirilerini bütün acımasızlıkları ile sıralarken bir de kraldan çok kralcı olmayı da ihmal etmiyorlar tabi. Partililerden daha çok partili, yurtseverlerden daha çok yurtsever, demokratlardan daha çok demokrat, dincilerden çok daha dinci, adillerden çok daha çok adil kılıfına bürünüyorlar.
Ancak şunu hatırlatmakta fayda var. Mademki bu kadar çok demokrat, bu kadar çok hakiki inanç sahibi, bu kadar çok kürtsever, bu kadar çok yurtsever insanlardınız. Neden inandığınız değerler için katkı sunmayı düşünmediniz? Bu partiler legal siyaset yapma mücadelesi vermeye çalıştıklarında, HEP,HADEP dönemlerinde kıyıma uğradıklarında neden yanlış ve eksiklikler(!) konusunda bugün yaptığınız kadar duyarlı olmaya çalışmadınız? Aday yokluğundan dolayı bu partiler briketçilik yapan üyelerini milletvekili adayı olarak göstermek zorunda kaldıklarında neden mücadeleye destek veren insanlardan biri de siz olmadınız?
Olamazdınız, sesinizin çıkaramazdınız, yazı yazamazdınız, karşı çıkamazdınız çünkü işin ucunda ölüm vardı, İşkence vardı, tutuklanmak vardı, kaçırılmak vardı, faili meçhule kurban gitmek vardı!
Ama bunca mücadeleden sonra ortalık tam olmasa da biraz rahatladı ya bu fırsattan istifade kendilerini gündemleştirmek isteyen kim varsa saklandığı yerden çıkıp yüksek perdeden eleştirmeyi meziyet saymaya başladı. Elbette olumlu önerilere, yanlışı hatırlatmaya kimsenin itirazı olamaz. Ancak ideolojik saldırı mantığı ile eleştirip mücadeleyi yapanları toplum gözünden küçük düşürmeye çalışmak, sağ gösterip sol vurmak doğru bir yaklaşım tarzı değil. Bu nedenle herkes kötülemeden, bel altından vurmadan siyaset yapmalı, yazmalı, çizmeli ve halkın desteğini istemeli. Buna herkesin hakkı var. Ama temiz bir siyasetle!