Kürtlerin yerleşmiş aile yapısında kadınların önemli bir yeri bulunmaktadır. Ancak ne yazık ki bu önemli yer ile olması gereken yer konusunda oldukça farklılıklar bulunmaktadır. Anaerkil toplum yapısı yerini Ataerkil toplum yapısına bıraktıktan sonra oluşan düzen içerisinde kadının hak ettiği yeri bulma konusunda sıkıntılar yaşadığı açıktır.
Fiziki ve biyolojik durumu bir değer olarak kabul edilip yüceltileceğine, üretimdeki rolü ile baş tacı edileceğine gücün egemen olduğu ortamda bu değeri bulamamıştır.
Bu nedenle de hem eğitim konusunda hem sosyal yaşama katılma konusunda fiziki ve biyolojik zayıflıklarının kurbanı olmuştur.
Her ne kadar belirli dönemlerde aşiretlerinin, kabilelerinin, ailelerinin başına geçip kahramanca işler becermiş olsalar da hep ikinci planda kalmış ve ezilmişlerdir.
Kürt lügatından bu kahramanlık örnekleri için “ jinek wek meran e” (erkek gibi kadın) tabiri kullanılmaktadır. Kara Fatma, Güher Xanim, Zeyneba Kalkî,Faxrulnîsa,Zeynep Xatun, Adile Xanim,Dewlet Xatun Kürt kadınlarının ünlü isimlerinden birkaç tanesidir. Ancak bu tarihsel süreç son dönemde ters düz olmuş durumdadır.
Son eli yıla kadar hak ettiği yeri bulamayan Kürt kadını artık her alanda söz ve karar sahibi olan bir konumda bulunmaktadır. Bu aşamaya da elbette kendi emeği ve direnişi ile gelmiştir.
Evinden dışarı çıkamayan
Berdel ile evlendirilen
Başlık parasına kurban edilen
Namus cinayetlerine uğrayan
Emeği sömürülen
Eğitim hakkından mahrum bırakılan
Kocasının ve babasının bir dediğine iki diyemeyen Kürt kadını artık siyasi ve askeri alan başta olmak üzere bütün alanlarda eşit bir yaşam için mücadele etmekte ve saygın bir konuma gelmektedir.
Cephede akranlarında geri durmadığı gibi, mecliste de varlığını eşit bir şekilde ifade etmektedir.
Artık Kürt kadını bir asker, bir işçi, bir parlamenter, bir siyasi parti başkanı, bir belediye başkanı, bir meclis üyesi, bir öğretmen, bir doktor, bir avukat ve hepsinden önemli eşit bir insan olarak Kürtlerin yaşamındaki yerine almış bulunmaktadır.
Bütün bu olumlu örneklere rağmen tam bir eşitlik için henüz sürecin tamamlanmadığını da belirtmek gerekiyor. Halen her gün türlü türlü saldırılara maruz kalan kadınların durumunu görmekteyiz. Halen namus cinayetleri adı altında işlenen cinayetleri görmekteyiz. Halen aile içi şiddete uğrayan kadınları görmekteyiz. Ve ne yazık ki toplumun belli bir kesimi tarafından bu olaylar sıradan birer olaymış gibi vurdumduymazlıkla karşılanmaktadır.
Şimdi ise kadınlar kendilerine yönelik bu saldırılara karşı yine güçlerini birleştirerek alanları çıkıyorlar ve bu olumsuzluklara dur diyorlar.
Her alanda eşit bir insan olarak yaşamdaki yerlerini, kaybettirilen haklarını geri istiyorlar. Özgürce, insanca, eşit bir şekilde var olmak istiyorlar. Özetle kendileri olmak istiyorlar. Bize düşen buna saygı göstermek olmalı…