Bilindiği gibi kurban bayramı İslam âlemi tarafından kutlanmakta olan dini bir bayramımız. Bu günler Müslümanların kutsal topraklarda dini vecibelerini yerine getirdiği kutsal günler. Kurban kesme veya verme olayı tarihin derinliklerinden gelen bir adet olarak bilinse de İslam âlemi için kurban’ın anlamı Hz. İbrahim’in oğlu İsmail’i Allah u Teala’ya vermiş olduğu sözü yerine getirmek için yaptığı işin yine Allah tarafından doğruya evirilmesi olayıdır.
Nemrut tarafından kızgın ateşte yansın diye ateşe atılan Hz. İbrahim ateşte yanmaz ancak Nemrutun memleketini terk ederek Mekke’ye doğru hicret eder.
Yani memleketini terk etmek zorunda kalır. Ancak sürgünde olmak, başka diyarlarda yaşamak zorunda kalmak bir peygamber için bile zordur. Allaha yalvararak bir oğul ister. Duasının kabul olması durumunda da en sevdiği varlığı Allah yolunda kurban edeceğine dair bir adak tutar. İlerlemiş yaşına rağmen Hz. İbrahim’in bir oğlu olur. Bu oğul İsmail’dir. İsmail büyüyüp oyun oynayacak yaşa geldiğinde Babasının gözbebeğidir. Bir gün Hz. İbrahim rüya görür ve sözünü yerine getirmesi gerektiğine kanaat getirir. Bıçağını biler ve canı olan evladını Allah yolunda verdiği sözü yerine getirmek için kesmeye kalkışır. Bu durum karşısında yine Allahtan alan emri yerine getiren bıçak tıpkı Hz.İbrahimi yakmayan ateş gibi İsmail’in boynunu kesmez. Cebrail aleyhi selam elinde bir koçla gelir ve İsmail’in yerine koçu kurban etmesini söyler. Sonuçta Hz. İsmail kurban olmaktan kurtulur. O zamandan beri de artık inananlar evlatlarını kurban etmezler. Allaha olan sadakatlerini bir hayvan keserek yerine getirirler.
Aradan geçen bunca zamana rağmen ne yazık ki Mezopotamya’nın kutsal topraklarında yaşayan insanlar evlatlarını kurban etmeye devam etmektedirler. Bazen din için, bazen toprak için, bazen gelenekler için, bazen başka şeyler için bu topraklarda her gün evlatlar kurbanlık koçlar gibi kurban edilmektedirler. İsmail’in yardımına gelen Cebrail’in gelişini bekleyenler ise gözyaşlarını içlerine dökerek bekleyişlerini sürdürmektedirler.
Oysa çok iyi bilmekteyiz ki İsmail’in olayı yol gösteren bir örnekti. Bu örneğe bakarak insanoğlunun artık aynı yolu denememesi istenmişti. O zaman bıçak kullanılıyordu şimdi ise silahlar.
Yine bir kurban bayramını hep birlikte kutlamanın sevincini yaşamak istiyoruz ancak ne yazık ki ülkemizde olup bitenler bizim adına yaraşır bir bayram kutlamamıza engel. Yüzümüz gülmüyor, içimiz istemiyor, yüreğimiz olup bitene dayanmıyor.
Dağlarda, ovalarda bu ülkenin evlatları birbirine kurşun sıkıyor. Operasyon üzerine operasyon, saldırı üzerine saldırılar yapılıyor. Memleketin her tarafına selam ve sevgi yerine cenazeler gidiyor. Toplum ayrışıyor.
Cezaevlerindeki durum ise başka bir acının adı oldu. Yüzlerce tutuklu ve hükümlü üzerlerindeki baskıyı kaldırmak ve taleplerini kabul ettirtmek için tek varlıkları olan bedenlerini açlık grevleri ile ortaya koyarak çözüm arayışına yöneldiler. Dileriz ki bu satırların yazıldığı sıralarda devam eden açlık grevleri bayram münasebetiyle varılacak olan bir uzlaşma ile sona erer ve insanların sakat kalmaları veya ölmeleri ile sonuçlanacak olan olaylar gerçekleşmez.
Ülkede olup bitenlere karşı hassas olanlar şüphesiz memleket konusunda en fazla kafa yoranlar oluyor. Ülkeyi ve insanlarını sevmek her halde ülkede olup bitenlere karşı duyarsız olmakla sağlanmıyordur. Duyarlı olanların bu duyarlılıklarının sorgulanıyor olması da başka bir ayıbımız olarak ortada duruyor. Memleketi sevmek duyarsızlaşmakla özdeşleştirilmek istenen bir dönem yaşıyoruz.
Bu kurban bayramında dileklerimi sıralamak istiyorum.
Ülkesinin dışında yaşamak zorunda olanların kaygısız bir şekilde ülkelerine döndüğü,
Tutsak olanların özgürlerine kavuştukları,
Ezilenlerin azad oldukları,
Açların karınlarını doyurdukları bir işe sahip oldukları,
Hastaların şifa buldukları,
Anne ve babaların hasretlik çektikleri evlatlarına kavuştukları,
Adalet bekleyenlerin hakkaniyetle beklentilerine kavuştuğu,
Çatışma ve ölümlerin sona erdiği bir kurban bayramı dileğiyle hepinizin kurban bayramını kutluyorum.