İçimizdeki kötüler, geçici dünya menfaatleri/çıkarları için hiçbir etik kural tanımıyorlar. Para kazanma hırsı ile hareket eden kötü insanlar, hiçbir kötülükten çekinmiyorlar….

Bunun son örneğini Edirne’de gördük. Edirne’nin Meriç ilçesinde ‘panelvan’ diye tabir edilen, camları bulunmayan minibüs gibi bir araç kaza yapınca, 10 sığınmacı hayatını kaybetti, 30 kişi ise yaralandı…

Küçük havasız bir araca 40 insanı istifleyenlerin tek amacının para kazanmak olduğu açık bir gerçektir.

Bu Allah’tan korkmaz, kanun ve hukuk tanımaz alçaklar her yerde kol geziyorlar…

Tefecilik yapanlar mı, sığınmacıların hayatlarıyla oynayan umut tacirleri mi, her türlü hile ile para kazanmaya çalışanlar mı, ‘kötü insanlar’ dediğim bu mahlukatların deşifre edilmeleri gerektiğine inanıyorum.

Toplumun hak ve hukukunu savunarak, koruyarak bu kötülerle mücadele eden devlet birimleri olmalıdır. Toplum olarak, fert olarak bu birimlere yardımcı olalım ki, kötüler rahat nefes alamasınlar…

**

**

Şu haberi birlikte okuyalım: “Edirne'nin Meriç ilçesinde sığınmacıları taşıyan minibüsün kaza yapması sonucu 10 kişi öldü, 30 kişi de yaralandı. Olay, Edirne'nin Yunanistan sınırındaki Meriç ilçesinde bugün saat 04.45 sıralarında meydana geldi. Sığınmacıların Yunanistan'a geçmesi için kullandığı güzergahlarından biri olan ilçedeki kazayla ilgili Edirne Valiliği'nden yapılan açıklamada, minibüsün jandarmanın 'dur' ihtarına uymayarak kaçtığı belirtildi. Açıklamada şöyle denildi: ‘26.06.2019 günü saat 04.45 sıralarında Meriç ilçemiz Büyük Doğanca Mahallesi'nde durumundan şüphelenilen bir araca Jandarma Komutanlığı ekiplerimizce dur ihtarında bulunulmuştur. Araç ihtara uymayıp hızla kaçmış olup merkezde bulunan ana kavşakta yolunu alamayarak bir dükkana çarpmıştır. Kazada 10 göçmen vefat etmiş olup, 30 göçmen ise yaralanmıştır. Ölen göçmenlerimize Allah’tan rahmet yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.’ Kazanın ardından olay yerine çok sayıda sağlık ekipleri sevk edildi. Yaralılar hastanelere kaldırılarak tedavi altına alındı.” (https://t24.com.tr/haber/edirne-de-katliam-gibi-kaza,827726 )

Bu haber içimizdeki, aramızdaki kötülerin ne kadar alçak olduklarını ve nasıl alçaklıkta sınır tanımadıklarını gözler önüne sermektedir.

Küçücük, camsız ve havasız bir araca 40 insanı istifleyenlerden daha alçaklar kim olabilir?

Bunların havasızlıktan boğulmamaları bir mucize…

Bu kötüler sadece karada görev başında değiller. Sığınmacıları denizlerde boğduranlar da o alçaklardır…

**

**

DRAM ÜSTÜNE DRAM…

İç savaşların, çatışmaların, kargaşanın yaşandığı bütün ülkelerde en büyük mağdurlar her zaman sivil ve savunmasız insanlar olmuştur. Silahsız ve savunmasız siviller, böylesi vahim süreçlerde ülkelerini terk ederek başka devletlere sığınmaya çalışırlar.

Bunlar için ‘Mülteciler-Sığınmacılar’ tanımı yapılmaktadır.

Suriye ve Irak’ta yaşananlardan kaynaklı olarak kentimize sığınanlar malumunuzdur. Batman, Irak ve Suriyeliler dışında pek çok ülkeden mülteci ve sığınmacı akınına uğramaktadır.

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi Madde:14: “1. Herkesin, sürekli baskı altında tutulduğunda, başka ülkelere sığınma ve kabul edilme hakkı vardır.”

Ülkemiz bu sözleşmeye imza atmıştır.

Yıllardır mülteci dramlarını izler dururuz. Öz yurtlarından kaçıp, gurbet ellere kapağı atmak isteyenlerin başına gelenleri izledikçe kahrolmamak elde değildir…

Kendilerine ‘mülteci’ veya ‘sığınmacı’ denilen insanlar açık denizlerde ve kapalı araçların içerisinde boğulurken hep haber oldular. Ancak insanlık ailesi mültecilerin sorunlarına hep duyarsız kaldı. Hala duyarsız kaldığı gibi…

Ülkelerinde süren insan hak ihlallerinden kaçan çilekeş insanların serüvenleri genel olarak acılarla son bulmaktadır. Ancak kafile üstüne kafile aynı dramları yaşamaya devam etmektedir…

Özellikle Avrupa ülkelerine kaçmak isteyen ve siyasi sığınma isteyen insanlar gerçeği açıktır. Afganistan, Pakistan, İran, Bangladeş ve benzeri bazı ülkelerden kaçan insanlar, hem paralarından, hem de canlarından olmaktadır. Çünkü mülteciler-sığınmacılar veya göçmenler için sektörler oluşturulmuştur.

Büyük paraların döndüğü bu sektörlerde insanlara acıma yoktur.

Bir Avrupa ülkesi diye, onlarca mülteciyi pekala Türkiye’de bir yere bırakabilen insafsızlar var…

Yıllar önce İstanbul Arnavutköy’de bir bodrumda elleri ve ayakları zincirlere vurularak tutulan 200 mülteci, polis baskını ile kurtarılmışlardı. O haberi de burada paylaşırken, şu değerlendirmeyi yapmıştım: “Haber bir dağ başından söz etmiyor. Bu teknoloji çağında, heronlar, droneler, mobese sistemleri gerçeğine rağmen, İstanbul gibi devasa bir kente sokulan ve bodrum katına hapsedilen 200 insan gerçeği hepimizi düşündürmelidir…

Güçlü bir sektör oluşturulmadan bu hamle yapılabilir mi? Kim bu sektörün arkasındaki güç?

Umut tacirleri eğer 200 insanı ve daha binlerce, on binlerce insanı kentlerimizde gezdiriyor, ülkemizin itibariyle oynuyor, son örnekte olduğu gibi mazlum göçmenleri bodrum katında aç ve susuz bırakabiliyorsa, ivedilikle daha etkin şekilde bunların üzerine gidilmesi gerekmez mi?”

Bugün de aynı görüşteyim. Yüzlerce insan umut tacirlerinin, kötü insanların ağlarına düşüp, kaçak yollarla Akdeniz ve Ege’de komşu ülkelere kaçırılıyor. Onların toplu ölüm dramlarını izliyoruz. Uzaylılar değil, aramızda dolaşan ve içimizde olan kötü insanları deşifre etmeliyiz. Çevremizde bu tür kirli ilişkileri olanları duyduğumuz anda, güvenlik birimlerine ihbar etmeliyiz. Kötülerle mücadele etmek ibadet gibidir. Bu gerçeği unutmayalım.