15 Şubat Cuma günü Abdullah Öcalan’a düzenlenen uluslar arası komplonun 14. Yılını protesto eylemleri vardı. Bu eylem ve etkinliklerin olabildiğince kabul edilebilir sınırlar çerçevesinde ve kayıp verilmeden gerçekleştirilmesi için bizlerde elimizden geldiğince ortamı yumuşatıcı çabalarda bulunduk, yazılar yazdık. Hele Diyarbakır’da Şahin Öner vakası olunca bundan dersler çıkarılması gerektiği açıktı. Bu nedenle 15 Şubatta yazdığımız yazıda; “Bunca yıldır süreç çatışmalar ve 15 Şubatta sonuçlandırılan Öcalan’ın Türkiye’ye teslimi süreci bize bir kez daha göstermiştir ki sorunun çözümü iç dinamikler ve taraflar arasındaki bir uzlaşma ile gerçekleştirilmek zorunda. Uluslar arası güçlerin bu çatışmalardan rahatsızlık duymadıkları tam aksine bu rahatsızlıklardan beslendikleri görülmeli ve ona göre tavır alınmalıdır. Komplo olarak gerçekleştirilen ve Türkiye’nin belki de iç çatışmalarla bitirilmek istendiği bir süreçten başarılı olarak çıkıldığı belirtilebilir. Bunda herkesin katkısının olduğunu belirtmek gerekir bu katkıdır ki bu gün tarafların muhataplık meselesine çözüm olmuştur.
15 Şubatta ülke birbirine girsin diye düzenlenen komplo gelinen süreçte başarısız olduğuna göre artık bu komployu eleştirme tavrı da farklılık göstermeli diye düşünüyoruz. 15 Şubat kınamaları yüzünden ortaya konacak tepkilerin ölümlerle sonuçlanmaması ve yeni olaylara zemin hazırlanmaması gerektiği taraflarca kabul görmelidir” demiştik.
Yazdığımız yazının okunmadığını söylesek hem kendimize hem de okurlarımıza haksızlık etmiş oluruz ancak istenen sonucu alamadığımızı üzülerek belirtmemiz gerekir. Öncelikle belirtmeliyiz ki yapılan basın açıklaması sırasında kitlenin yürümesinin engellenmesine rağmen sağduyu hâkimdi. Basın açıklamasından önce BDP il Başkanı Av. Serdar Atalay’ın yönetimi ile etrafı dolaşarak gençleri sakin olmaya davet etmesi takdire şayandı. Yapılan uyarıdan sonra kitlenin durup basın açıklamasının yapılması da hayra alametti. Hele Milletvekili Ayla Akat’ın konuşması sırasında özürlü(!) bir vatandaşın kitlenin içine motoru ile dalıp gerginliğe sebep olması bile sağduyu ile aşıldı ve kitle dağıldı. Herhangi bir olayın olmamış olması bizi sevindirmişti ki sevincimiz yine kursağımızda kaldı.
Gelen haberler Yavuz Selim Mahallesinde bir gencin patlayan patlayıcı ile parmaklarının koptuğu ve bu parmakların bulunup yerine dikilmesi için acilen müdahale gerektiği hatırlatılarak girişim talebinde bulunuluyordu. Bir insan Hakları Savunucusu olarak yine eylemin sürdüğü alana gittik. Tarafların iddiaları farklı olsa da ortada bir patlama kopan bir elin parmakları ve parçalanan bir bacak gerçeği ile karşı karşıya kalmıştık. 16-17 yaşlarındaki İ.E’nin patlayıcıdan dolayı bir elinin parmakları kopmuş, bir bacağı parçalanmış ve hastaneye kaldırılmıştı. Organların yerine dikilmesi için hastanede doktorlar kopan parmakları bekliyorlardı. Olay yerine vardığımızda Milletvekilimiz Ayla Akat da oraya varmıştı. Vatandaşlar ve orada bulunan gençler tarafından bulunan kopmuş parmaklar toplandı ve acilen hastaneye yetiştirildi. Yaralı daha sonra Diyarbakır’a sevk edildi. Fazla kan kaybına rağmen ilk müdahale ile gerekli önlem alınmış ve hayatı tehlike yok görünüyordu ama böyle vakalarda kesin konuşmak yanlış oluyor.
Nihayet olaysız geçti dediğimiz bir günde kopan parmaklar ve parçalanan bacaklarla karşılaştık. Tabi ilk açıklamalara göre onlarca da gözaltı olduğunu belirtelim. Olayların iki yönlü incelenmesinde fayda var. Birincisi etkinlik ve eylem düzenleyicilerinin ya da katılımcılarının bir olay vuku bulduğunda, bir yaralama olduğunda zamanında nasıl davranacaklarını bilmedikleri açık. Yaralıyı götürüp arkasından kopan uzuvlarını toplayamamak bunun somut göstergesi. İkincisi basın açıklaması sakin geçip olay bittikten sonra ve bütün kentte kepenkler kapalıyken mahalle arasında yapılan müdahalelerin mantığının nasıl izah edileceği konusu iknadan uzak kalıyor. Şehir merkezinde gösterilen tavır kenarda da gösterilse bir olayın çıkmaması mümkün olabilirdi.
İddialara gelince polis eylemcinin ses bombası atmaya çalışırken bombanın elinde patlaması sonucu gerçekleştiğini belirtiyor. Oysa karşı taraf aynı görüşte değil polisin attığı patlayıcıdan kendini korumaya çalışan gencin bu hale geldiğini iddia ediyorlar.
Olayın detayları önümüzdeki günlerde netleşecek ama bu netlik sokakta toplanan parmakları, parçalanan bacağı ve daha doğrusu parçalanan yürekleri ve sağduyu inancını geri getiremeyecek. Belki bu durum kargaşadan medet umanlar için bol malzeme olabilir, güç gösteri olarak da lanse edilebilir ama bizim yüreğimizi dağlayan bir gencin de sakat kalmasına neden olan bir sağduyusuzlukla karşılaştığımızı düşünüyoruz.
Zamanında uyardığımız halde böylesi sonuçlarla karşılaşmayı hak etmediğimizi düşünüyoruz. Soğukkanlı, sağduyulu ve metanetli olmadığımız sürece kaybetmekten başka bir sonuç alınmayacağının bilinmesi gerekir. Bu işin kar hanesi sürekli boştur. Bu çatışmaların bu şekliyle yürümesinde kimseye yarar gelmez. Bazı şeyleri anlamak gerekiyor. Eğer bir kent nedeni açıkça beli olan bir olgudan dolayı bütün kepenklerini indiriyorsa, işine gitmiyorsa bundan doğru olan sonucu çıkarmak gerekiyor. Bu da başkasına zarar verilmediği sürece ateşe körükle gitmemekten ibaretle olur.