Yeni Ortadoğu haritası ve siyasi yapılanması oldukça sıkıntılı bir doğum evresi geçiriyor. Arap baharı sloganları ile bir değişim ve dönüşüm müjdecisi olarak sunulan girişimler ve halk ayaklanmaları yerini zaman içerisinde kaos ortamına bıraktı. Birçok ülkede devleti idare edenler güvenli bir toplantı merkezi oluşturmaktan bile yoksun kaldılar. Teknelerde hükümet toplantıları yapan ülkeler gazete manşetlerine haber oluyor.
İşin başında bu bir dizayn hareketidir çıkışlarına karşılık verilen cevaplar “müdahale yok halk kendi kendini değiştirip dönüştürüyor ve dikta rejimlere artık hayır diyor” şeklindeydi. Ancak günümüzde olay bir insanlık dramını dönüştüğünden artık müdahale de yönlendirmede var ve bu işin içinden nasıl çıkılacağı hesapları yapılıyor.
Arap baharında Türkiye’nin öncelikleri Mısır ve Filistin meselesi oldu. Gerçi Filistin meselesi daha önceden devam eden bir sorundu ancak Mısırdaki askeri darbe ve Müslüman kardeşlerin iktidardan düşürülmesi konularında hükümet taraf olmayı tercih etti. Rabia selamı ile sunulan bu destekler ne yazık ki oradakilerin kaderini değiştirmeye yetmedi. Bu politikadan elimizde kalan son nesne Katar’ın sınır dışı etmeyi planladığı ihvan liderlerine siyasi sığınma hakkı tanımak oldu. Tabi bu da becerilirse.
Ortadoğu’daki bu değişim ve dönüşümde etkilendiğimiz ülkeler Irak ve Suriye’deki çatışmalar. Bu ülkelerin bizi etkileyen birden fazla nedeni var.
Birincisi bu ülkeler ile sınırdaş ülke konumundayız. Her biri ile yüzlerce kilometreden oluşan sınırlarımız var.
İkincisi bu ülkeler ile tarihsel bir geçmişimiz söz konusu.
Üçüncüsü bu ülkeler ile sınırdaş olduğumuz alanlarda yaşayanlar Kürt kökenli insanlar ki ülkemizin %20’lik bir kesimi Kürt kökenli ve bu insanlar aynı zamanda birbirleri ile akraba.
Dördüncüsü ortaya çıkan IŞİD saldırıları bütün bölgeyi tehdit ettiği gibi Türkiye’yi de tehdit eden bir tehlike ve Türkiye bu konuda daha evvel izlediği politikalar nedeniyle sıkıntı çekiyor.
Nedenleri artırmak mümkün ancak bu kadarı bile konu anlamamız için yeterli oluyor.  Suriye ve Iraktaki durum IŞİD tehdidi ortaya çıkmadan önce de Kürtlerin haklarını alma konusundaki girişimlerine sahne olmuştu. Yıllarca hak mahrumiyeti yaşayan ve özgürlükleri kısıtlanan Kürtler bu duruma son vermek için var olan ortamdan yararlandılar ve yaşam alanlarını kendilerine göre dizayn ettiler. Irak’ın kuzeyinde federe Kürt Devleti kurulurken, Suriye’de ise Kanton şeklinde bir yönetim yapılanmasına gidildi ve üç kantondan oluşan bir sistem kuruldu.
Türkiye bu oluşumlar konusunda da farklı bir politika izlemeyi denedi. Kuzey ırakta kurulan Kürdistan Federe Devleti ile iyi ilişkiler kurmaya çalışırken Kuzey Suriye’de kurulan Kanton yapılanmasından uzak durdu ve onları tanımama hesaplarına yöneldi. Bu politikasını da Suriyeli muhalifleri destekleyerek ortaya koydu.
Ancak zaman içerisinde ortaya çıkan somut durum göstermektedir ki Türkiye’nin buralarda izlemesi gereken politika Kürtlerle birlikte hareket etmekten geçer. Çünkü bunun dışındaki politikalar pansuman tedbirlerden oluşmakta ve güven vermemektedir. Dün sizinle dost olanlar bugün düşman cephesinde yer alıyorlarsa bu politikaları gözden geçirmek gerekiyor demektir.
Son günlerde Irakta sıkışan IŞİD Çetesi yine Kobane kantonuna yüklenmeye başladı. Bunun stratejik bir saldırı olduğu kesin. Türkiye olası göç dalgası karşısında gelenlerin sınırı geçmesini önlemek için tampon bölge oluşturma fikrini çok sesli olarak dile getirmeye başladı. Askeri bir tedbir ve çalışma olan kantona tampon çalışması sosyal ve siyasal olarak istenen ve beklenen sonuçları doğurmayacaktır. Çünkü sınırlardan içeri aldığınız milyonlarca Arap kökenli Suriyeli bulunurken Kürt kökenli insanları almaz ya da sınırda bekletirseniz bunun Türkiye içinde de sorunlara neden olacağı açık. Bu nedenle bir kez daha hatırlatmakta fayda görüyoruz. Türkiye’nin uzun vadeli çıkarları için yapması gereken Kürtlerle ittifak kurmaktır. Kürt sorununun çözümü tampon bölgeden değil olsa olsa Kanton bölgeden geçer.  Biz bunu görüyorsak yöneticilerin de görmesinde büyük fayda var. Kendiniz yapamıyorsanız bırakın yapmak isteyenler başarsın bari.