Türkiye’de ülke sorunlarının çözümü konusunda iktidarları ya da yönetimleri bilgilendirmek ve uyarmak amaçlı sivil toplum kuruluşlarının son dönemdeki çabalarını görmemek insafsızlık olacaktır.
Aslında son dönemlerde sivil Toplum Kuruluşlarının sorunların çözümü noktasında başlattıkları girişimler aynı zamanda bu kurumların demokratik bir yönetim yapısı içerisinde neden gerekli olduklarını da göstermiştir.
Demokratik yapılarına özenti duyduğumuz AB ülkelerinde insanların STK’lara yoğun ilgi göstermelerinin nedenlerini son dönemdeki gelişmelerden sonra daha iyi anlamak mümkün olmaktadır.
Çalışma ve etkinlik alanları ne olursa olsun kendi alanlarındaki sorunları büyük bir duyarlılıkla kamuoyuyla paylaşan STK’lar, hem toplumu bilgilendirmekte hemde yönetimi yönlendirebilmekte ve çözüme katkı sunmaktadırlar.
Örneğin anız yakma konusunda, çevrenin korunması konusunda, kentin temiz tutulması konusunda çevre gönüllülerinin aktif çalışmaları toplumda duyarlılık yaratmaktadır.
İnsan haklarını ihlalleri konusunda, çocuk haklarının korunmasında, Cezaevlerine girenlerin sorunları konusunda, antidemokratik yasalar konusunda İnsan Hakları Derneklerinin çabaları önemlidir.
Özürlülerin sorunları, yaşamda çektikleri sıkıntılar ve bu sorunların çözümlenmesi için toplumda duyarlılık yaratma konusunda özürlülerin kurdukları dernekler yön göstericidir.
Meslek grupları olan Barolar, Sendikalar, Tabip odaları hem kendi meslek gruplarının sorunlarını dilendirmede hemde ülkenin bu konudaki sorunlarını çözümü noktasında sorun belirleme, çözüm önerme ve etkinlik gösterme bakımından büyük bir hassasiyetle takip edilmektedirler.
Denilebilir ki devletin bu konuda kurduğu sistemler kadar ve bazen devletin kurmada geç kaldığı alanları bile bu kuruluşlar doldurmakta ve yönlendirici olmaktadır.
Kendi özel alanlarının yanı sıra STK’lar ülkeni kangrenleşen sorunlarını çözümü konusunda da inisiyatif kullanmakta, risk almakta ve çözüm konusunda fikirlerin ortaya çıkarılması için çaba göstermektedirler. Bu sorunların başında gelenlerden birisi de Kürt sorunudur ve bu sorunun çözümü noktasında STK’lar üzerelerine düşen görevi yerine getirmek için çaba içerisindedirler.
Ülkede kalıcı bir iç barışın sağlanması konusunda özellikle bölgemizde bir araya gelen STK’lar bu konuyu takip etmekte ve sağlıklı bir soruna ulaşmak için çaba göstermekte görüşmeler yapmakta randevular talep etmektedir. Diyarbakır’da, Batman’da bu alanda yapılan toplantılar ve basın açıklamaları bu duyarlılığın ifadesidir.
Türkiye’nin gündemleşen konularında Türkiye Küçük Millet Meclisi adı altında Şenar Yurdatapan ve arkadaşlarının öncülüğünde sürdürülen çalışmalardan duyarlı çevreler haberdardırlar. Anayasa referandumu konusunda olsun Kürt sorununun çözümü konusunda olsun ülke genelinde değerli çalışmalar yürüttüler. Bu ayki konuları ise Kalıcı bir iç barışın nasıl sağlanacağı konusunda.
Türkiye’de kalıcı bir iş barışın birinci önceliği diyalog ortamını sağlanması ve tarafların konuşmaya başlamasıdır. Ülkede birinci öncelik muhataplık tartışmalarının sona erdirilmesidir. Resmi seviyede olan diyaloglar resmi ve açık, açıkça yürütülemeyen görüşmeler aracılar veya gizli görüşmelerle sağlanmalıdır.
İkincisi silahların susması meselesidir. Kan akan bir ortamda sağlıklı diyalogların sürdürülemeyeceği herkesçe kabul gören bir gerçekliktir. Bu nedenle uzun süreli bir eylemsizlik kararının alınmasında fayda bulunmaktadır. Bunun karşılığında da operasyonların durdurulması gerekmektedir.
Üçüncü olarak üzerinde mümkün olan en geniş şekliyle anlaşmaya varılan bir Anayasa hazırlanmalı ve kabul edilmelidir. Takdir edilmelidir ki bu Anayasada geçmişin haksızlığını sabitleştiren öğelere yer verilmemeli demokratik ve gerçeklerin kabulü ile kapsayıcı bir anayasa olmalı hiç kimseyi dışlamamalı inkâr etmemeli ve kimseye de haksızlık içermemelidir.
Avrupa Yerel yönetimler özerklik şartlarına uygun bir yerel yönetimler yasası hazırlanmalı ve ivedilikle yürürlüğe konulmalıdır. Bu kapsamda Yerel yönetimlerin kendi etkinlik alanlarında Anadil eğitimi ve öğretimi dâhil olmak üzere kültürel etkinlikler düzenleme yetkisine kavuşturulması yararlı olacaktır. Bu şekilde yerelde arz talep meselesini çözümü sağlanmış olacaktır.
Bu sürecin paralelinde ülkede çatışmalı dönemde yapılan haksızlıkların tespiti ve mümkün olanlarının giderilmesi amacı ile bir komisyon kurulmalı ve çalışmalarını ivedilikle başlatmalıdır.
Basın ve yayın kurumları toplumu ayrıştırıcı programlar yerine kaynaştırıcı bir politika izlemelidirler.
Bu ve buna benzer girişimler bile kalıcı bir iç barışın sağlanmasında önemli birer adım olacaktır.