Değerli Okurlar, son iki üç gündür Batman’da hava adeta buz kesiyor. Geceleri hava sıcaklığı eksi 15 derece civarında seyrediyor…

Özellikle kar yağışı sonrasında yaşanan kuru ayaz, hayatı zorlaştırıyor. Böylesi havalarda dışarı çıkmak özellikle kadınlar, yaşlılar için her an donmuş zeminde kayma durumları söz konusu olduğundan çok büyük risk demektir.

Böyle havalarda en çok büyük sıkıntı yaşayan yoksul ve çaresiz insanlar aklıma geliyor. Evlerinde yakacak bulunmayan vatandaşlar ve özellikle kentimize sığınan savaş mağduru mültecilerin durumlarını düşünüyorum…

Sobaları, odun ve kömürleri bulunmayan veya yetersiz olan sığınmacıların battaniye sıkıntısı yaşadıkları gerçeğini çok iyi bildiğimden bazen insani yardım çağrıları yapıyorum…

İnsanların haklarını savunuyoruz, ya dilsizler?

Kimi kast ettiğimi çoğu kişi anlamıştır. Acıktıklarında, susadıklarında meramlarını anlatamayan, üstelik de savunmasız olan dilsiz hayvanlardan söz ediyorum…

Havanın adeta buz kestiği, her tarafın karla kaplandığı ve karların donduğu zamanlarda hayvanları daha çok korumamız gerekirken, içimizden birilerinin ellerinde silahlarla peşlerinde koşmaları kadar vahim, düşündürücü bir şey bilmiyorum…

Yazımın başlığına döneyim. Sorgulama, muhakeme bilincine vardığımdan bu yana özellikle aykırı yazıları, fikirleri okurum. Düşünceleri ne olursa olsun, cesur ve aykırı fikirleri olan Yazarları takip ederim.

Misal olarak Sözcü Gazetesiyle dünyaya bakış açım zıttır. Ancak örneğin Can Ataklı’nın yazılarını okurum…

Aleyhlerine yazılar yazdığım Yılmaz Özdil, Bekir Coşkun, hatta Emin Çölaşan’ın yazılarını da sık sık okurum. 

 Can Ataklı’nın yazı ara başlıklarından birisi; ‘Dikkatimi Çeken Şeyler’ ifadesidir. Bir diğer başlığı ise ‘Kafamı Bozan Şeyler’ şeklindedir. Yazı başlığımı oradan aldım…

Yerel basınımızda önceki gün yer alan bir haberi bilginize sunayım: “Yaklaşık 250 kilo yemin bırakıldığı yemleme çalışmasına Doğa Koruma ve Milli Parklar İl Müdürlüğünden M. Ercan Turan ve Metin Akyüz de eşlik etti. Kozluk Avcılar Derneği üyeleri tarafından organize edilen çalışmada avcıların aç kalan yaban hayvanlarını besleyerek, yaşamaları ve çoğalabilmelerine olanak sağlamaları gerektiği belirtildi. Bilinçli Avcıların çoğalmasının yaban hayatı canlandıracağını ifade eden, Kozluk Avcılar Derneği Başkanı ve Fahri Av Müfetişi Gürgin Kalkan, ‘Bölgemizde bilinçli avcıların çoğalması için çalışmalarımız hız kesmeden devam ediyor. Yazın doğaya bıraktığımız kum kekliklerinin aç kalmaması için yemleme çalışması yaptık. Bunun yanında bölgemizde kaçak avcılık yapanlarla mücadelemiz devam edecektir’ dedi.”

Bu haberi ‘Dikkatimi Çeken Şeyler’ değil, ‘Kafamı Bozan Şeyler’ başlığı altında değerlendirmek istiyorum…

Eğer Doğa Koruma ve Milli Parklar İl Müdürlüğü bu etkinliği gerçekleştirseydi, belki burada sadece olumlayarak meseleye yaklaşacaktım. Ancak Avcılar Derneği etkinliği organize etmiş. Basında yer alan haberlerde buna dikkat çekilmiş.

Gerçekten kafamı bozan bir gelişme olarak değerlendiriyorum.

Yöremizdeki hayvanların neslini kurutan avcılardan başkası mı?

Doğadaki güzelim kekliklere, tavşanlara, kuşlara kıyanlar avcılar değil mi?

‘Bilinçli Avcı’ denilmiş. Kaçak Avcılık yapanlarla mücadele edeceklermiş.

Önce nedir bilinçli avcı lütfen izah eder misiniz? Devlete vergi ödeyen, silahı için ruhsat alan ve hayvanları öldürmek için devletin kendisine yetki verdiği kişiler değil mi?..

‘Bilinçli Avcılar’, tüfeklerinin namlusunu dilsiz ve savunmasız hayvanlara çevirip ateş edenler değillerse, kendilerinden özür dileyeceğim…

Keyif için hayvan öldürüyorsunuz be. Bilinciniz olsa öldürmezdiniz…

Kafamı Bozan Şeyler…

Batman Çevre Gönüllüleri Derneği olarak geçtiğimiz kış aylarında doğaya yemler bırakıyorduk. Sonra öğrendik ki bazı zalim avcılar peşimizden gidip avlanma yapıyorlarmış. Bilinçsiz avcılar olacaklar!..

Ey bilinçli avcılar, sözüm sizlere; ete ihtiyacınız varsa, Batman Çevre Gönüllüleri Derneği olarak ihtiyaçlarınızı kasap ve marketlerden karşılayalım diyeceğim!.. Et ihtiyacınız yoksa zevk için canlılara kıymayın. Bu konuda şu tekrardan bıkmayacağım ifadelerimi dikkatle okuyunuz lütfen: “Bir zamanlar yöremizde keklik seslerinden geçilmezdi. Kırsalda dolaşıp, doğayla baş başa kaldığınızda mutlaka kınalı keklikler karşınıza çıkar veya seslerini duyardınız…  Çok uzaklara gitmeye gerek yok, 25 yıl önce Batman’ın kırsalında günümüzün iki katından fazla ormanlık alan vardı… Bu, sadece benim somut gözlemim.

NEREDE O HAYVANLAR?..

Güzelim meşe ormanlarında daldan dala, ağaçtan ağaca sıçrayan yüzlerce sincapla karşılaşırdınız.

Nerede o güzelim hayvanlar?.. Nerede o tombul tavşanlar? Ya kurnaz tilkiler? Ya o köy yollarından derin kıvrımlar bırakarak geçen yılanlar? Hele o geceleri uluyan kurtlar?.. Ya havada öbek öbek uçan, sıra sıra dizilmiş Kulınglar(Turnalar) neredeler?  Çocukluğumu hatırlıyorum. Üzerimizden uçan turnalara, “Kulıngno rez, kulıngno rez” (Turnalar sıraya, turnalar sıraya) diye bağırırdık. Bir de ne görelim, turnalar gerçekten sıraya dizilmez mi?.. Arada bir sıralarını değiştiren turnaları bilmediğimizden, onların çağrımız üzerine sıraya dizildiklerini sanırdık. Çocuksu aklımız işte. Gerçekten ne oldu o güzelim hayvanlara? Hepsi neredeyse tarih oldu!.. Günümüzde köylülerle konuştuğumda, o çocukluk günlerimi yad ettiğimde, yüreğim sızlıyor, boğazım kilitleniyor, yutkunmakta zorluk çekiyorum. Çünkü o güzelim hayvanların yok denecek kadar azaldığını duyuyorum. Kahredici bir durum…

Yaz ayında bölgemizin en yüksek dağı Mereto’nun zirvesine çıkmıştık. Bölgenin en yüksek dağında zirve yaparken (5 saat çıkış, 3 saat iniş), bir tek keklik uçmadı önümüzden… Bırakın uçmalarını, keklik sesi bile duyamadık… Ne bir sincap, ne bir tavşanla karşılaştık… İnanın bir yılan bile çıkmadı karşımıza…  Bundan daha vahim bir durum olabilir mi? Besin zincirinin bir halkasını koparanların vebali ağırdır. Maalesef doğayı katletmişiz de haberimiz yok…

Sertifikalı bir avcının geçen yıl yaptığı ve basına düşen şikayetleri ile verdiğim cevabı da hatırlatmak istiyorum: ‘Avlanma döneminde ava çıktığımızda, maalesef bazı karakollarda keyfi uygulamaları bizi avcılıktan bezdiriyor. Çatışma olmadığı halde ‘çatışma var’ denilip belli alanlara sokulmuyoruz. Ayağımız elimize dolanıyor. Av yapmadan dönüyoruz. Her yıl ödediğimiz 110 TL’lik harç pulu ile birlikte en azından bir av tüfeğine de 8 ila 10 bin TL para ödüyoruz. Bir de avcılık yasak da söz konusuysa vay halimize.’ Harç Pulunu ödeyeyim de avcılıktan vazgeçse diye öneride bulunmak istiyorum. …

Av tüfeğine 8-10 bin TL ödüyorsanız bana ne? Canlı kıyımı yaparak, doğadaki yaban hayata saldırarak zaten dünyanın geleceğiyle oynayanların kervanına katılıyorsunuz.”Konunun yabancısı olduğumdan sormak istiyorum; avcılık niçin yapılıyor? Para kazanmak mı, zevk için mi? Para kazanmak için doğadaki herkese ait olan güzelliklere kıyıyorsanız, kendi adıma hakkımı helal etmiyorum. Zevk için o güzelim canlıları vuruyorsanız, bunun dinde de, vicdanda da yeri yoktur. Kendilerini ‘Sertifikalı Avcılar’ olarak gösteren insanlarımızın bu yazımdan dersler çıkarmasını diliyorum. Dilsiz ve savunmasızdırlar diye onları katlederken hiç mi vicdanınız sızlamaz? Ateş ettiğiniz o savunmasız ve dilsiz canlıların hakkı elbette bir gün sizden sorulacaktır..,”

http://www.batmancagdas.com/ey-dusuncesiz-avcilar-2-makale,9538.html