Malum Ramazan ayı geldi çattı. Dinimize göre bu ayda oruç tutuyoruz. Oruç tutmanın sadece yemek yememek ve su içmemekten ibaret olmadığını her halde bilmeyen yok. Bu nedenle bu konu hakkında bir şeyler anlatmanın da bir anlamı yok.

Gelelim asıl meseleye. Asıl mesele halden anlamak ve yardım müessesesini çalıştırmaktan ibarettir.

“Komşusu açken tok yatan kimse bizden değildir.”  Hadisi şerifi bu konu ile ilgili olarak en çok dillendirilen söylemdir. Özetle bu cümle işin temel felsefesi olarak ele alınabilir.

 Yine İslam dini paylaşma ve yardımlaşmaya akrabalardan ve yakından başlamayı öğütler. Kur’an-ı Kerim’de  Allah’u Teâla: “…Anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve mâliki bulunduğunuz kimselere ihsân ile muâmele edin, iyi davranın…” (en-Nisâ, 36) buyurmaktadır.  İnsanların en fazla muhatap olduğu kişiler komşularıdır. Peygamber efendimiz (sav)’de  komşu haklarına son derece önem verir.  Bir hadisinde şöyle buyurur. Cebrâîl bana, dâimâ komşu hakkını tavsiye ederdi. Öyle ki ben, komşuları birbirine mîrasçı kılacak zannetmiştim!” (Buhârî, Edeb, 28) demektedir..

Bu genel girişten sonra gelelim asıl meseleye…

Malum yaşadığımız olaylar nedeniyle zaten kıt olan imkânlarımız ihtiyacı daha fazla karşılayamaz duruma geliyor. Gelir dağılımındaki büyük adaletsizlik ve büyük işsizlik oranları da duruma eklenince kentimizde doğal olarak bir yoksulluk ve açlık durumu söz konusu olmaktadır.

Bu durumda yapılması gereken iki yöntem var.

Birincisi halkımızın kendi imkanları ile çevrelerinde gördükleri ihtiyaç sahibi insanlara yardımda bulunması

İkincisi ise resmi kurum ve kuruluşların kendi imkânları ve devlet olanaklarını kullanarak ihtiyaç sahiplerine yardımda bulunması. Bu kurum ve kuruluşlarımızın da iki türü var. Direkt olarak devletin kurumları, devlet izniyle kurulmuş olan yardım kuruluşları ile dernekler.

Gerek kamu kurum ve kuruluşlarının gerekse izinle kurulmuş olan yardım derneklerinin çabalarını elbette biliyoruz. Zaman zaman basına da yansıyan bu yardımlar birçok ihtiyaç sahibinin hayır dualarına vesile olmaktadır. Lakin ortadaki manzaradan da anlaşılmaktadır ki bu yardımlar yetersiz kalmaktadır. Bu durumu fırınlarda ve belli bazı noktalarda dağıtılan bedava ekmek kuyruklarından da gözlemlemek mümkündür.

Vatandaşlar da kendi imkânları ile bir takım yardımlar yapmaktadırlar. Özellikle yardım paketlerinin oluşturulmuş olması ile vatandaşlarımızdan durumu iyi olanların bu paketlerle yardımda bulunduklarını biliyoruz lakin manzara doyurucu olmaktan uzaktır.

Eskiden ramazan ayında iftar çadırları açılır ve hayırsever vatandaşlar buraya yardımda bulunurlarda daha sonra suiistimal ediliyor gerekçesi ile bu çadırlardan da vazgeçildi.

Yaşadığımız tecrübeler göstermektedir ki bölgemizde meydana gelen gelişmelerin nedeni biz olmasak bile sonuçları bizi buluyor. Ve böylesi sıkıntılı dönemlerde yakınma yerine yardımlaşma mantığını harekete geçirmemiz gerekiyor.

Yazar dostumuz ilimizdeki bu durum ile ilgili olarak yazdığı yazısında şu belirlemeyi yapmış: “Batman’ın kenar semtlerindeki gecekondularda ve kiralık normal evlerde yaşam mücadelesi veren yığınlar var…

Nice Suriyeli, Cizre ve Nusaybinli ailelerin yarı aç geceledikleri yolunda sayısız kişilerin beyanlarıyla karşılaştım, karşılaşıyorum…

Bizler evlerimizde bol çeşit yemekle iftarlarımızı açarken, kenar mahallelerde çocuklarına mama, normal gıda bulamayan sayısız mağdur insanlarımızın olduğundan ne yazık ki habersiz durumdayız…

Benimle birlikte ev ziyaretleri yaparak yerinde gözlem yapan bazı varlıklı insanlarımız, gözlerine ve acı gerçeklere inanamadıklarını beyan ediyorlar. “Batman halkı bunların yarı aç gecelediklerini bilmiyorlar. Bilseler duruma böyle seyirci kalamazlar” diye görüş beyan eden hayırsever dostlar olmuştur…

Suriyeli, Nusaybinli, Cizreli insanlarımızın fotoğraflarını çekmiyorum. Bazı istisnalar hariç görüntülerini çekmiyorum. Ancak herkes bilsin ki aç yatan insanlarımız olmuş.

Şu anda Batman’da yüzlerce iç göç mağduru ailelerin evlerinde doğru dürüst aş pişmiyor. Bunlara yardım için acil çağrı yapıyorum. Beni sürekli telefonla arayan, evlerine gidip tespitler yaptığım yüzlerce aile yarı aç geceliyorlar…”

 Durum bu kadar açık. Bu insanlarımıza acilen yardım yapmalıyız lakin bu yardımlar organizeli olmalı ve süreklilik arz etmeli ki hedefine ulaşabilsin.

Bakın 2011 yılında bu konu ile ilgili olarak Gıda Bankası kurulmuştu. Belediye, Valilik, Ticaret Odası ve bazı hayırsever işadamlarının öncülüğünde kurulan Gıda Bankası bu güne kadar 10 bin aileye yardım ulaştırırken halen 700 aileye gıda yardımında bulunuyor lakin sıkıntıları var. Gıda Bankası ile Belediye tarafından hazırlanan ve fakir aileleri kapsayan önemli bir proje hazırladıklarını söyleyen Genel Sekreter Behzat Onur; "Bu Proje Valilik tarafından imzalanırsa bugün 700 aileye ulaşabiliyorsak bu rakam 3 belki de 4 bine kadar çıkabilir. Çok güzel bir projedir bu projenin imzalanması ile Batman'da bulunan ve açlıkla savaşan ailelerin yüzünü güldürecek" diyor.

Yani bu yararlı proje bir imza bekliyor.

Sonuç olarak yardımlaşmak artık zorunlu bir hal almış bulunmaktadır. Hepimizin bir katkı sunması gerekli. Modern çağın bir reklamında “açken sen sen değilsin” diyor. İşin özeti de budur. Aç olan insan da aç olan insana yardım etmeyen de benliğinden birçok şey yitirir. Yardımlaşma insanı ve vicdani bir sorumluluk olarak kabul edilmeli ve gerçekleştirilmelidir.