İnsanları savunmanın değişik yöntemleri bulunmakta. Ancak bunlardan en önemlisi sanırım hiç tanımadığınız insanların uğradıkları mağduriyetlerin giderilmesi için çaba sarf etmekten geçiyor.
Bu konuda dünyada çalışmalar yürüten birçok kuruluş var. Uluslar arası af örgütü, Helsinki yurttaşlar derneği gibi. Ülkemizde de faaliyet gösteren bu derneklere ek olarak İnsan Hakları Derneği, TİHV, Mazlum Der gibi kuruluşlar bulunmakta. Bu kurumların ortak özelliği ise hiçbir beklentisi olmadan. Çıkarı olmadan, gönüllü çaba ile insanların haklarını savunmaları.
Bu işin o kadar da kolay olmadığını söylemek gerekir. Çünkü başta devlet denilen ceberut varlık olmak üzere hak gaspına neden olan bir dizi yapı ile uğraşmanız gerekiyor. Elinizdeki tek dayanak ise yasalar ve vicdanlar.
Size gelen başvuruyu değerlendirirken baskı ve haksızlık yapanın kim ve gücü ile değil yapılan eylemin haksızlık olup olmadığı ile ilgileniliyor çünkü. Uğraştığınız kişi veya kurumun gücü sizi ilgilendirmiyor. Hak gaspı varsa karşı koymak da var. Olay bu kadar basit.
Her işte olduğu gibi bu işte de risk var elbet. Çünkü kimsenin karşı çıkamadığı güçlere siz adil olun diyorsunuz. Haksızlık yapmayın diyorsunuz. Baskı uygulamayın diyorsunuz. Doğal olarak kızıyorlar! Ancak kızmaları yapılan yanlışı görmeyi engellemez elbet.
Bu işin bir de insanı mutlu eden yanı var. İnsanların insan Hakları savunucularına karşı duydukları güven ve beklenti.
Malumunuz İnsan Hakları Derneğinin yöneticiliğini yapmaktayız. Zorlu ve süreklilik isteyen bir çalışma. Her adımınızın, her sözünüzün tahlil altında olduğunu bilerek çabalamak zorundasınız. Siz herkese dost, aykırı düşünen herkes size düşman.
Geçen gün Derneğimize bir günde üç aile başvuruda bulundu. Hem başvuru gerekçeleri hem de talepleri ve muhatapları farklıydı.
Birinci olayda gelen 60 yaşlarındaki bir anne oğlunun yargılanması ile ilgili destek istiyordu. Daha doğrusu başvurduğu bütün kurumlardan tatmin edici bir cevap alamayınca en doğrusunu İHD söyler diye bize gelmişti. İdari yargıya yaptıkları başvuru eksik yatırılan 38,30 liralık harç nedeniyle iptal edilecekti. Yani haklı olsalar ve cezaevinde bulunsalar bile yaptıkları başvuru 38,30 TL nedeniyle görmezlikten gelinecekti. Öyle ya talep yasal (!) idi ve harç yatırtılmalıydı. Yol gösterildi anne memnun ayrıldı.
İkinci konuğumuz ise yine 70 yaşlarındaki bir babaydı. Onunda da derdi Dağlıca ya motorin götüren Oğlu Abdulbasir Ayhancı’nın aracının yakılmasından sonra kaçırılması idi. Baba Ali Ayhancı bizden oğlunu götüren PKK’den oğlunu serbest bırakmaları konusunda yardım talebinde bulunuyordu.
Üçüncü başvuru ise Doğubeyazıtta meydana gelen bir olayda Batmana yakınlarını getiren ailenin başvurusuydu. Sigara kaçakçılığı yapan Mehmet Duman ve arkadaşlarının bulunduğu araç Özel Tim ve Korucular tarafından durdurulmuş ve sürücü Mehmet Dumanın kafasına silah sıkılmıştı. Baba Musa Duman oğlumu neden vurdular. Yasal cezası neyse verseydiler. Durmuş teslim olmuş insanı neden vuruyorlar diye soruyordu.
Üç değişik örnek, üç değişik talep ile karşı karşıya kaldık. Elimizden gelen yardımı yapacağımıza söz verdik. Buradan da yazıyoruz.
1-Cezaevinde tutuklu bulunan bir yurttaşın yargıya yaptığı başvurunun harç yatırma prosedürüne takılması doğru mudur?  Muhatabın yapacağı hiçbir şey yok bu bilindiği halde talepler sıralanmak. Harcı yatırmış gibi işlemi yaparsınız haksız çıkarsa bir şekilde tahsil edersiniz olur biter. Cezaevinde yenilen yemeklerin parası istenince nasıl tahsil ediliyorsa bunu da öyle yaparsınız olur biter. Haklı olduğu halde harç yatırmadığı için mağdur olursa bu insan, vicdanınız sızlamayacak mı?
2- PKK’ye çağrımızdır. Elinizde bulunan Abdülbasir Ayhancı’nın ailesi perişan lütfen kendisini serbest bırakın.
3- Devlet Güvenlik güçlerine ve yöneticilerine çağrımız lütfen teslim alma şansınızın olduğu kişileri, durup teslim olan kişileri vurmak yerine adalete teslim edin.
İnsan Hakları savunucularının gücü de bu kadar. Dileriz herkes üzerine düşen sorumluluğu yerine getirir ve empati kurar.