Artık kabul edelim ki vahşeti andıran bir kardeş kavgasının içindeyiz. Bu kardeşliği ister kabul edin ister etmeyin ama bu kavga anlamsız bir kardeş kavgasından başka bir şey değil artık. Üstelik mesele anlaşılmış ve çözüm yolu bulunmuş iken takınılan bir inat silsilesi sebebiyle yaşıyoruz bu vahşeti.

Bu işin silahların zoruyla çözülemeyeceğini, öldürerek, ölerek, vurarak,vurularak bu meselenin bitmeyeceğini söylemeyen yok ama bundan ders alan veya almak isteyen de yok. Bu meselenin bitmesini isteyenler kadar istemeyenlerin de var olduğunu elbette biliyoruz. Çünkü Türkiye’de Kürt sorununun bitmesi demek ülkenin hızla ilerlemesi demektir.

Çünkü Türkiye’de Kürt sorununun bitmesi demek ortadoğuda dengelerin değişmesi demek. Çünkü Türkiye’de Kürt sorununun bitmesi demek yeni bir anlayış ve modelin ortadoğuya hakim olması demek.

Çünkü Türkiye’de Kürt sorununun bitmesi demek belki de ilk kez bu coğrafyada sınırların gönüllülük çerçevesinde değişmesi demek.

Çünkü Türkiye’de Kürt sorununun bitmesi demek bu ülkenin dünyada söz sahibi olması demek.

Bunu dünya alem biliyor ama yıllarca hafızalara yerleştirilmiş yanlış ve yalan algılar nedeniyle bu ülkenin yurttaşları bu konuya bilmiyor, bilmek istemiyor ve öğrenmemek için de inat yapıyor, direniyor.

İlginç olan başka bir olgu ise bu inat meselesinin sadece vatandaşın kafasından değil liderlerin kafasına da yerleşmiş olması.

İşte bu inat meselesi nedeniyledir ki şimdi kentlerimiz ordumuz tarafından kuşatılmış,keskin nişancılarımız vatandaşlarımızı çocuk,kadın,erkek demeden hedefliyor ve gençlerimiz askerlerine acımadan kurşun sıkıyor.

İşte bu inat nedeniyledir ki her gün üzerimize ölüm yağıyor. İnadımız yüzünden evlatlarımız ölüyor. Ülkemiz, milletimiz, insanlarımız, halklarımız anlamsız bir savaşın içerisinde eriyip güç kaybediyor.

Liderlerimiz ülkenin bu kötü gidişatına dur deme yerine inadın dozunu artırmaya devam ediyorlar. Kök kurutma söylemleri ile kendilerini de bizleri de acılara gark edip milletin ocağına incir ağacı dikmeye devam ediyorlar.

Oturdukları yerden ahkam keserek, nutuk atarak sorunları çözebileceklerine inandırmak istiyorlar kendilerini. Ama bu çabalar da bu bakış açısı da bu ülkeyi bu bataklıktan kurtarmaz. Çünkü inat inadı getirir, Sertlik sertliği getirir, silah silahı getirir, ölüm ölümü getirir ki görüldüğü gibi getiriyor da.

Sayın cumhurbaşkanı bunca kan ve ölümden sonra çıktığı ekranlardan hala 400 söylemine devam ediyor. Sayın başbakan milli maçtan sonra talimat verdim gereğini yapacaklar diyor. Ama bu söylemlerin işe yaramadığını Cizre’den gelen haberlerden, Dağlıca’dan gelen haberlerden anlıyoruz. Cizre’de bu satırların yazıldığı saatlere kadar 7 vatandaşımız yaşamını yitirdi. İçinde kadınlar, kızlar ve çocuklar var. Dağlıca’da 16 askerimiz yaşamını yitirdi içinde komutanlar var. Yani talimat verince her şey düzelmiyor. Çünkü mermiler talimat falan dinlemiyor.

Oysa o talimatlar yerine yani “saldır” yerine “Dur” denilse bunların hiçbiri yaşanmayacaktı. Dolmabahçe mutabakatı sürdürülse insanlarımız ölmeyecekti. Tam da tamamdır dediğimiz bir zamanda birileri devama karar verdi.

Bu savaş artık bir rant savaşına döndü diyenlerin sayısı oldukça fazla bu ülkede. Her ne kadar cenaze törenlerinde sesini çıkaranlar cezaevlerine gönderiliyor olsa da bu ülkede artık birileri bizi boşuna öldürtmeyin diyor.

Ülkemizde Kürt meselesi nedeniyle yaşanan ölümlerin liderlerin inatlaşmasından kaynaklandığını düşünüyoruz. Bu inat olmasa bu ölümler olmayacak. Bu nedenle bu inattan vazgeçilmesini istiyoruz. Savaştaki ısrarın yerini barışta ısrar etmeye bırakması gerektiğini düşünüyoruz.

Kimse ölmesin istiyoruz.

Akif Çanakkale şehitlerine seslenirken ne diyordu;

“Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.

Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!”
Bu şiirin muhatabı olanların torunları ne yazık ki bugün o düşmanları unutmuş birbirlerini vuruyor. Hem de bir inat uğruna, siyasal rantlar uğruna, kişisel çıkarlar uğruna.

Akif bugün yaşasaydı her halde dizelerini şöyle yazardı;

Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor

Bir inat uğruna ya rab ne güneşler batıyor!