Mahatma Gandi bir sözünde şunları söylemektedir; Bizi yok edecekler şunlardır:
İlkesiz siyaset
Vicdani sollayan eğlence
Çalışmadan zenginlik
Bilgili ama karaktersiz insanlar
Ahlaktan yoksun bir iş dünyası
İnsan sevgisini alt plana itmiş bilim
Özveriden yoksun bir din anlayış.
Bana göre bu yıkımın temel taşlarına adaletin gerçekleşmemesini de eklemek gerekiyor. Çünkü yozlaşma ile birlikte adalete olan inanç ve adaletin uygulayıcılarının vicdan kavramından uzaklaşmaları yıkım süreçlerini daha da hızlandırır.
Mahatma Gandi’nin bu sözüne baktığımızda adam bizden mi bahsediyor demekten kendinizi alamıyorsunuz. Çünkü son zamanlarda öyle bir hale geldik ki kimsenin gözü gerçekleri görmüyor. Sağduyu hak getire. Adalet, Hukuk, Hakkaniyet yerini taraftarlığa ve hırsa bırakmış durumda.
İktidarda bulunmak, iktidar gücü kullanmak, iktidara gelmek yani güç sahibi olma isteği her şeyi silip süpürmüş durumda.
30 Mart tarihinde sandık başına giderek yerel iktidarı seçeceğiz.  Yerel yönetim seçimlerinde vatandaş yönetimlerden duyduğu rahatsızlığı veya memnuniyeti kullanacağı oylarla ortaya koyacak bundan da siyasal partilere veya seçilmişler ders çıkaracaklar. Ancak gelin görün ki siyasetçilerimiz meydanlarda siyasi propagandadan çok birbirleri ile uğraşmaktadırlar. İktidar hırsı gözlerini öylesine görmez kılmış ki kullandıkları dilin toplumu kavgaya sürüklediğinin farkına bile varamıyorlar.
Seçim meydanlarından vatandaşa verilen mesajlar yapılan suçlamalar bize şunu gösteriyor. Mevcut siyasal yapılar için varsa yoksa hedef iktidardır. İktidara giden bütün yollar mubahtır! Bu da Gandi’nin hatırlattığı gibi ilkesiz bir siyaseti dayatıyor. Siyaset ilkesiz olunca sağdaki sola, soldaki sağa, ortadaki menfaate çok kolay bir şekilde dönebiliyor.
Bunun en bariz örneğini Fethullah Gülen cemaati ile AKP iktidarı arasındaki çatışmalardan görmek mümkün. Daha döne kadar iktidarın kontenjanı ve gücünü kullanarak devletin ilgili bütün kurumlarına adamlarını yerleştirenler bugün anlaşmazlığa düştükleri iktidarı düşürmek için bu kadrolarından faydalanıyorlar. Bu iddia bizzat iktidara yani bu atamaları yapan güce ait.
Türkiye’de işleri rast gitmeyen bir çok iş adamının çıkar yol olarak Pensilvanyaya uzanması ise işin ayrı bir dramatik tarafı. Gandi’nin yukarıda değindiği maddelere tekrar bir göz atığınızda bu iş dünyası ile sağlıklı ilerlemenin mümkün olup olamayacağını da düşünmek gerekiyor. Siyaset ile bu kadar içli dışlı bir iş dünyasının bu hale gelmesini de yadırgamamak gerekiyor.
Siyasette bir de sağlam karakterli olmak gerekiyor. Çünkü sağlam bir karaktere sahip olmayan bilgili insanlar sonuçta yıkımdan başka bir başarı elde edemezler.
Sonuç olarak diyeceğimiz odur ki insan sevgisi ile donatılmamış, bilimi insanlık için kullanmayı hedeflemeyen, karakter sahibi olmayan, özveride bulunmayan bir anlayışla başarıyı yakalamak mümkün değildir. İktidara gelmek için veya iktidarda kalmak için her yol da mubah değildir. İnsanların kalplerini kırdığınızda, haklarını yediğinizde, inançlarını sömürdüğünüzde kral olsanız ne yazar!