Komşu, komşu olduğu kadar ortak(!) da olan ülke Suriye’de iki yıldır süren iç savaş nedeniyle yaşanan can kaybının bilançosu geçen hafta açıklandı. Resmi ve resmi olmayan rakamların çelişkisi söz konusu ise de aralarında farklılığa rağmen insanda bir kanaat oluşturacak veri sunuluyor.

Son bir ay içerisinde 2 bin, iki yılda ise resmi rakamlara göre 62 bin diğer sivil kuruluşların verilerine göre ise 70 bin insanın yaşamını yitirdiği çatışmalarda ülkenin harabeye döndüğünü de unutmamak gerekiyor.

İki yıldır süren savaş nedeniyle ülkeyi terk eden insanların sayısının 4 milyona yaklaştığını belirten gözlemciler bu durumun da ayrı bir trajedi olduğu konusunda hemfikirler. Bu göçmenler içerisinde Türkiye’ye sığınanların sayısının ise 140 binin üzerinde olduğu belirtiliyor.

Bu durum 1990 yılından beri savaş durumu yaşayan Irak ile karşılaştırıldığında hafif bir tablo olduğu düşünülebilir. Çünkü Irakta savaş nedeniyle hayatını kaybeden sivil insanların sayısı 1 milyon kişinin üzerinde. Yaralananlar, göç edenler, tutuklananlar, tecavüze uğrayanlar ve adına yaşamak bile denilemeyen ortamlarda canlı kalmaya çalışanların durumları da işin cabası.

Bütün bunlar yanı başımızda yaşananlar ve bizi de birebir etkileyen meseleler. Ortadoğu kazanı kaynıyor ve sıçrayan damlaların düştüğü her yer yanıp kül oluyor. Bu cendereden kayıp vermeden, faturası yıllarca ödenemeyecek olan kayıplarla karşılaşmamak için herkesin enine boyuna düşünmesinden ve ona göre tavır alınmasına gerek olduğu bilinmelidir.

Türkiye Kürt sorunundan kaynaklı olarak 30 senelik bir çatışmalı dönem yaşamakta. Otuz yılda meydana gelen kayıplar göz önüne alındığında ülkenin ne durumda olduğu açıkça görünmektedir. Bu faturayı tekrar etmenin bir anlamı bulunmamaktadır. Ancak şu anda yürütülmekte olan çözüm sürecinin başarısızlıkla sonuçlanması durumunda bizi bekleyen akıbetin Irak ve Suriye’de yaşananlardan farklı olmayacağını da bilmemiz gerekir. Bu sarmal öylesine bir sarmaldır ki başlandığında ne kontrol edilmesi elinizde kalır ne de sonuçlandırılması sizin kararınızla olur. Sizin kaderiniz başkalarının eline geçer ve kurbanlık koyun gibi kaderinizi beklemeye başlarsınız.

Peki, bunu hak ediyor muyuz?

Elbette hak etmiyoruz. Ancak bunu hak edip etmediğinize değil, içinden çıkılmaz sarmala girip girmediğinize bakıyorlar. Silah tüccarları kana susamış canavarlar gibi etrafınızda dönmektedirler. Kan emiciler Akbabalar gibi yere düşecek cesetlerinizi parçalayıp yemeyi beklemektedirler. Denizlerdeki Köpek balığı timsali bir damla kan kokusu ile sizi afiyetle yemeyi hedeflemektedirler. Yeter ki bir damla bile olsa kan kokusu ve rengi görsünler!

Bunu anlamak için kâhin olmaya gerek yok. Bir anda başlayıp bir anda biteceği hesaplanan Suriye’deki iç çatışmalar çok iyi bir örnek olarak karşımızda durmaktadır. Yapılan hesaplara göre Esat rejimi ve ailesi çoktandır ülkeyi terk etmiş, Suriye ye yeni bir düzen getirilmiş olmalıydı. Ancak her zaman ki gibi evdeki hesap çarşıya uymadı. Gitti gidecek denilen Suriye rejimi hala direniyor. Uluslar arası desteğe rağmen Suriye muhalefeti başarılı olamıyor. Katar, Suudi Arabistan, Türkiye ve diğer devletlerin açık desteğine rağmen, hükümet üstüne hükümet kurulmasına rağmen muhalefetin başarı yakalaması söz konusu olamıyor. Bu durum gün geçtikçe daha karmaşık hale geliyor ve olan ölen ve yaşamları zehir haline gelmiş olan Suriyelilere oluyor.

Tablo acı bir tablo olarak karşımızda duruyor. 70 Bin ölü ve o ölülerden farklı olmayan yüz binlerce göçmen. Sonu nereye varacağı ve rotası belli olmayan bir gelecek. Suriye örneği de bize göstermektedir ki en kötü barış bile en iyi savaştan daha iyidir. Bir insanın yaşamı bir dünyanın yaşamı gibiyse eğer binlerce dünyanın ölümünü seyretmekteyiz her gün. Olup biteni geri getirme şansı yok. Ancak mevcut durumdan en iyi çözüm yoluyla çıkmanın faydası göz ardı edilmemelidir. Bugüne kadar nispetten daha az kayıpla bölgelerini koruyan Kürtlerin dikkatli adımlarla süreci takip etmeleri yararlarına olacağı gibi Türkiye’nin yapması gereken ise bu bölgeyi karıştırmak değil sakinliğinden ve savaş dışından kalmasından istifade etmesidir.