İnsanlarımız elbette her şeyin en iyisine layıktır. Yaşamın en modernine,teknolojinin son ürünlerine, hizmetin en iyisine, demokrasinin en iyisine,adaletin en adiline, güvenliğin en mükemmeline, elektriğin kesintisizine, temiz bir çevreye,yeşil alanlara, sağlıklı yaşama …..

Ancak takdir edilmelidir ki yaşamda bir arz talep dengesi yanında bir de kaynakların durumu söz konusu. İnsanlar isterlerken görüp okuduklarından ziyade gerçek yaşamlarında sahip oldukları kaynakları göz önünde bulundurmak zorundadır. En gelişmiş ülkeleri gezip onların alt ve üst yapılarını gördükten sonra bunların neden memleketimizde bulunmadığını sorgulamak adil bir talep değil. Çünkü birincisi kaynaklar eşit değil, ikincisi yetişme tarzlarımız ve aldığımız eğitimler oldukça farklı.

Her şeyin başında insan unsuru geliyor. Evet, fiziksel olarak bütün insanlar benzerdir. Hepsi en onurlu yaşamı hak edendir. Ancak toplumsal yaşamın bazı kurulları var. Toplumsal yaşam içerisinde huzurlu olmak için kurallara uymak gerekiyor. Kurallara uymak demek uysal koyun olunacak demek değil lakin yaşamın saygınlık içinde yürümesi için kendimiz için istediğimizi başkası için de istemek durumundayız. Yoksa zıtlaşmalar ve çekişmeler başlar ki bu huzuru bozar. Bunların olmaması için eğitim şart. Yani toplumsal yaşam kurallarına uymanın temel kuralı eğitilmiş insan olmaktır. Eğitilmiş insan başkasının da hakkına riayet eden, hukukunu koruyan insandır.

Sadece insanın eğitilmesi ile sorun çözülmüyor elbet. Bir de yaşadığımız ortam var. Nasıl bir yerde, hangi olanaklara sahip, ne tür sıkıntıları bulunan bir mekânda, şehirde yaşadığımız da önemli. Eğer yaşam koşulları ve şartları uygun değil ise sadece eğitilmiş olmak huzur ve refah için yeterli değil.

Mekânla bağlantılı olarak yaşamımızı idame ettiğimiz bir de araçlar var. Bu araçlara sahip olunduğunda eğitilmiş insan ile mekân arasındaki kullanım önceliklerine ulaşma şansımız olabiliyor. Bu da doğal olarak bir kaynak gereksinimini ortaya çıkarmaktadır.

İnsan, mekân, araç ve kaynakları bir araya getirdiğimizde yapacağımız düzenleme ile iyiyi yakalama şansına sahip olabiliriz. Yani organizasyon. Organizasyonu ne kadar iyi yaparsak o kadar düzenli bir yaşama da kavuşmuş olacağız.

Hepimiz temiz, ulaşılır, yeşil, elektrik ve suyu olan, yakıt sorunu yaşamayan, temiz havaya sahip, dinlenme mekânları olan bir Batman istiyoruz. Batmanın Avrupa ve Sovyetler Birliğindeki şehirlerin standartlarında bir şehir olmasını istiyoruz. Güçlü ulaşım ve altyapıya sahip, üst yapı düzenlemelerini tamamlamış bir şehir. Bunu istemek en doğal hakkımız.

Ancak eğer bizler apartman balkonlarından çöplerimizi sokak ortasına atarsak,

Çöplerimizi çöp kutuları yerine cadde ortasına atmayı tercih edersek,

Ağaçlı ve yeşil alanlarımızı hayvan otlatma alanları olarak görür ve hayvanları otlatırsak,

Kent merkezinde besicilik yapıp tezek kokuları ile kenti boğmaya kalkışırsak,

Dükkânımızın önünün toplumun değil de babamızın malı gibi görüp otoparka çevirirsek,

Kaldırımları işgal edersek, üzerinde her türlü malın pazarlığını yürütürsek,

Trafikte karşıdan gelen araca yol vermez, yayanın canına okur, ışıkların anlamını yerle bir edersek,

Yüksek sesle müzik dinler, egzoz sesi ile milleti paniklettirip, fren sesleri ile korkular yayarsak,

Apartman alanından biraz çalmak adına yaşam mekânlarını bozarsak,

Park ve bahçelerdeki ortak bank ve benzeri malzemeleri ve aletleri kırıp dökersek,

Trafik işaretleri dahil her türlü uyarıcı işaret ve levhaları yerinden söküp hurdacıya satarsak,

Güvenlik için çakılan kasisleri ertesi gün kazmalarla kaldırıp yol kenarına atarsak,

Yöneticilerin koymuş oldukları kuralları ihlal edip sonra da kabadayılık yaparsak….

Her şeyin en iyisini isteme hakkına sahip olabilir miyiz?

Bu nedenle her şeyin en iyisi, en hızlısını, en mükemmelini isteyen hemşerilerim öncelikle kendi payına düşen görevini yerine getirip getirmediğine de bakmalıdır. Herkesin doktor, mühendis, uzman, şoför, müdür, başkan, milletvekili olduğu bir ortamda hizmet üretmekle görevli insanların nasıl çalışabileceklerini de düşünmek gerekmiyor mu? İnsanlar biraz da ne ektiklerine bakmalı çünkü ektiğin farklı biçmeye çalıştığın farklı olunca istenen sonuç ortaya çıkmıyor! Her şeyin en iyisine layık olmak yetmiyor bir de bu liyakat için biraz çaba sarf etmek gerekiyor.