Uzun bir süre Halkların Demokratik Kongresi çatısı altında siyaset yürütenler önce Halkların Demokratik Partisini kurdu şimdi de yapacağı kongre ile de yapılanmalarını tamamlayarak yerel seçimlere kendi adları ile katılacaklar.
Halkların Demokratik Partisi Türkiye’deki muhalefeti bir çatı altında toparlamayı hedefliyor. Ancak hangi muhalefeti meselesi tartışmalı. Doğal olarak partinin ilkelerine baktığınızda genel kriterlere uyan herkese kapı açık. Bu açıklık iki temelde yürüyor. Parti içinde çalışmak istemeyenler için kongre çatısı altında çalışma imkanı devam edecek.
Peki, bu gerekli miydi?
Aslında gerekli olan bir adımdı ve tekrar denenmesinde fayda bulunmaktadır. BDP’yi radikalleşmekle suçlayanlar, sadece Kürt partisidir diyenler, Bölge partisi haline geldi diyenler için bir “Hodri Meydan” açılımı oldu.
Eğer gerçekten Ülkenin demokratikleşmesi ve çağdaş düzeye gelmesini isteyenler varsa
Eğer gerçekten birlikte yaşamak için elini taşın altına koymak isteyenler varsa
Eğer gerçekten evrensel insani değerler milliyetçilik kavramının ötesindedir diyenler varsa
Eğer gerçekten eşitlik, kardeşlik sadakati varsa
Ahde vefa diye bir şeyler kalmışsa bu adım iyi bir adım oldu.
Bu adımdan sonra da birlikte siyaset yapmaya yanaşmayanlar için artık söylenecek söz uydurulacak bahane kalmamış olacak.
Dün gerçekleşin istifalar ile dört milletvekili Halkların Demokratik Partisine geçecek. Bağımsız olarak seçilen- ki aslında baraj meselesi nedeniyle dolayı bu şekilde seçime gidilmişti- Sırrı Süreyya önder, Ertuğrul Kürkçü, Sebahat Tuncel ve Levent Tüzel hafta sonu yapılacak kongrede yeni partinin milletvekili olacaklar. Böylece HDP otomatik olarak Mecliste temsil edilecek bir parti haline gelecek.
Bu aşamadan sonra sorulan veya sorulacak olan HDP’nin gireceği ilk seçimde ne yapacağıdır?
Batıda bulunan ve BDP’ye oy veren kitle otomatikman bu partiye oy verecek.  Bu belli oldu. Ancak belli olmayan Türk kökenli veya başka kökenden olan yurttaşların tercihlerini ne yönde kullanacaklarıdır. Türkiye partisi sevdası ile çıkılan bu yolda mücadele eden anlayışların tabanın teveccühüne ne kadar mazhar olacaklarıdır.
Bu ayrılma önümüzdeki yerel seçimlerde BDP’nin oy oranlarını düşürecektir. Çünkü batıdan alınan oylar yeni partiye devredilmiş olacak. Birçok seçmen bu konuda net bilgilendirilmezse oy kaybı da olabilir. Ancak öyle görünüyor ki bu alanda siyaset yapanlar bu hesabı yapmışlar ve bu karara varmışlar.
Eğer bu yeni yapı ile kast edilen şey Kürt partisi olma veya Kürt partisi olarak tanınma önündeki engeli aşmak ise bunun bu şartlar altında gerçekleşmesi biraz zor görünüyor. Ancak bu zorluğu aşmak için de imkan yok değil.
Türkiye’nin gerçek bir sosyal demokrat partiye olan ihtiyacı çok açık ve net olarak görünmektedir. Bu alandaki açığı kapatması beklenen CHP’nin bunu yapamadığı net olarak görünüyor. Yeni kurulan HDP’nin bunu gerçekleştirip gerçekleştirmeyeceği ise pratik çalışmalarında belli olacak. Hani derler ya birisinden zorla almak mümkün ancak zorla vermek mümkün değil diye.  İşte tam da bu noktadayız.
Demokrat olmak demokrasiye inanmak için insanın istemesi gerekiyor. İnsanlar buna müsait değillerse istemiyorlarsa siz ne kadar ayaklarına kadar götürseniz de kıymetini bilip almazlar. Bu ülkenin gerçek bir kardeşliğe ve demokrasiye ihtiyacı var. Dileriz yeni kurulan HDP bu ihtiyaca cevap veren parti olur ve gerçek bir ana muhalefet partisine sahip oluruz.