Halkların Demokrasi Partisi çözüm sürecindeki gelişmeler ışığında büyük bir risk alarak parti olarak Türkiye genelinde seçime girme kararı aldı.
Bu karar değişik açılardan risk taşımaktaydı.
Birincisi çözüm sürecinde henüz hiçbir ilerleme kaydedilmemişken “Türkiye Partisi olma” girişimi “dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olma” durumu yaratabilirdi. Yani bırakalım Türkiye genelinden oy almayı aldığı oyların bir bölümünü kaybetme riski de vardı. Öte yandan % 10’luk ülke barajı söz konusu. Bugüne kadar katıldığı seçimlerde bu oranı aşamayan Kürt siyasal hareketinin barajı geçme girişimi başlı başına bir risk oluşturmuştur. Üstelik katlandığı riskler bunlarla sınırlı değil. Ülkenin değişik bölgelerinde yapacağı siyasi çalışmalar yüzünden karşı karşıya kalacağı saldırılar da büyük bir risk taşıyor.
Bu risklerin yavaş yavaş geliştiğini de artık izlemeye başlıyoruz. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinin dışındaki illerde açılan seçim lokalleri etkinlikleri sırasında saldırıların gerçekleştiğine tanıklık etmekteyiz. Üstelik sadece bürolara yönelik değil Genel merkezlerine yönelik de bir saldırı gerçekleşti. Cumartesi günü sabaha karşı saat 04.00 sularında Büklüm Sokak'ta bulunan HDP Genel Merkezi'ne yaklaşan araçtan ateş açıldı. Saldırganların açtığı ateş sonrası bina önündeki parti tabelasına kurşun isabet etti. Saldırganlar yapılan operasyonlar sonucunda yakalandılar.
Bu olayın etkileri sürerken Bursa Orhangazi ilçesinde lokal açılışı sırasında olaylar yaşandı. Polis aldığı önlemlerle olayların büyümesini engelledi.
Öyle görünmektedir ki birileri ortamı provoke etmek için elinden geleni ardına koymama gayreti içindedir. Peki, bunlar beklenmiyor muydu dense cevap bekleniyordu olacak elbet. Ancak bu tarz davranışların doğru olmadığını belirtmemiz lazım.
Yapılan haberler, siyasilerin yapmış olduğu açıklamalar ve ortaya çıkarılan gerginlik doğal olarak halka da yansıyor ve sonucunda istenmeyen olaylar vuku buluyor. Eğer siyasiler işin ciddiyetini kavramaz ve ölçüsüz bir şekilde birbirlerini eleştirmeye devam ederlerse korkarız daha kötü sonuçlarla karşılaşacağımız olayları da görürüz. Nitekim Van da AKP’nin aday tanıtım otobüsüne yapılan yumurtalı saldırı da benzer karşılıkların ortaya çıkabileceğini gösterdi bizlere.
HDP Merkez Yürütme Kurulu Genel Merkezlerine yönelik saldırı ile ilgili olarak yaptığı basın açıklamasında konuya dikkat çekiyor ve şu belirlemede bulunuyor; "Genel Merkez binamız bugün sabaha karşı silahlı saldırıya uğramıştır. Yoldan geçen bir araçtan pompalı tüfekle açılan ateş sonucu parti binamız ve binamızın önünde asılı olan bayraklar zarar görmüştür. O saatte partide görevli olan gece nöbetindeki parti çalışanımız ve güvenlik kulübesindeki polis memurları yara almamıştır. Bu kendini kaybetmiş zihniyete boyun eğmeyecek, provokasyon peşindeki bu acınası zihniyetin sahiplerinin ülkenin geleceğini karartmasına asla izin vermeyeceğiz. Halkların Demokratik Partisi olarak, eşitlik, özgürlük, demokrasi, barış ve adalet mücadelemizi, bu değerlerin gözü kara düşmanlarına karşı tüm alanlarda kararlılıkla sürdüreceğiz. Haziran 2015 seçimlerinde meclise girerek toplumsal barış ve adaletin en büyük güvencesi olacağız. Bu tür provokasyonlarla bizi durduracağını veya yıldıracağını sananlar yanıldıklarını görecekler. Hükümeti seçim güvenliğini sağlaması yönünde uyarıyoruz ve faillerin bir an önce yakalanmasını bekliyoruz.”
Bursa’daki olayda Bursa Milliyetçi Türkiye Partisi ve Turan Ocakları İl Beyliği’nden bir grup ve bu gruba destek veren HEPAR’ın ilçe yöneticileri var. Yani siyasi partiler bile işin içine girmiş. Buna karşılık güzel davranışlar da var. Mesela aynı olayda olay yerine gelen MHP Orhangazi İlçe Başkanı Yüksel Akbayrak,” bozkurt işaretleri yapanların kendilerini ülkücü gibi göstermek istediğini, grubun içindeki birçok kişinin Orhangazi dışından geldiğini söyledi. Akbayrak, Orhangazi dışından gelenlerin ilçeden ayrılmasını isteyerek, “Sizler gideceksiniz, burada bizler kalacağız. Tepkimizi biz gösteririz. Dışarıdan gelip halkı galeyana getirmenize müsaade etmeyiz” dedi.”
Türkiye’de eğer sorunların demokratik yollarla ve sandık ile çözümlenmesi gerçekten isteniyorsa  o zaman başka siyasetçiler ve siyasi parti yönetimleri bu hassasiyeti göstermeleri gerekiyor. Ben Türkiyelilik üzerinden siyaset yapacağım açıklaması yapan bir siyasi partinin seçim çalışmalarının baskı ile engellenmeye çalışması yanlış bir tavır ve davranıştır. Üstelik bu tarza rağmen HDP’yi seçimde baskı yapmakla suçlayıcı açıklamalar yapmak abesle iştigalden başka bir şey değil.
Başta hükümet olmak üzere özellikle siyasi çevrelerin HDP fobi anlayışından uzak durmaları gerekmektedir. Aksi durumda demokrasi mücadelesi ve sorunların siyaset yolluyla çözümlenmesi çabalarımızın tamamı heba olma tehlikesi ile karşı karşıya kalır. Bulanık suda balık avlayanlar çoğalır ve ülke istemediğimiz durumlarla karşı karşıya kalır.