7 Haziranda yapılacak olan 25. Dönem milletvekili seçimlerinin adayları belirlendi. Ülke genelinde taban ve merkez arasındaki farklılıklar nedeniyle yerlerini beğenmeyen adayların istifalarına tanık olduk. Bunlardan M.Emin Ekmen ve Abdurrahman Kurt bölgemizde en dikkat çeken isimler oldu. Ancak seçime giderken tabiri caiz ise “Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmamak” için şimdilik örtülü bir çekişmeyi izliyoruz. Lakin bu durum işin doğasında var diyerek konuyu ele almak gerekiyor.
Ancak her ne kadar sesli bir şekilde dile getirilmese de içten içe bir tartışmanın da yürüdüğüne tanıklık etmekteyiz. Çünkü seçmen ve parti tabanları Genel Merkezlerdeki karar vericilerin adayların seçiminde hangi kriterlere öncelik verdiklerini ciddi bir şekilde merak ediyor ve tartışıyorlar.
Bu durum ilimiz için de geçerli. Parlamentoya göndereceğimiz dört milletvekilinin belirlenmesinde oldukça hassas davranıldığını gözlemliyoruz.
Aday belirleme depreminin ilkinin AKP’de yaşandığını belirtelim. Çünkü il yönetiminin seçimi sırasında yaşananlar da hatırlanırsa ortaya çoğu çevre açısından net bir resim ortaya çıkmamıştı. Bunun yansımasını adayların belirlenmesinde gördük. Geçen seçimlerde yer alan adayların tercih edilmiş olması tesadüf değil. İl yönetiminin bir kararlılığının olduğunu hissetmek doğru bir tavır olur. Özellikle Ziver Özdemir’in listenin birinci sırasında bulunması birçok kesimi şaşırtmış ise de bunu sadece geçmişteki çabalarına bağlamanın da tek başına yeterli olmayacağını belirtmek gerekiyor. Çünkü Ahmet İnal ve M.Emin Ekmen gibi isimlerin de bu partide emeklerinin olduğunu çok iyi biliyoruz.Kişisel olarak değerlendirildiğinde de partilerinde almış oldukları görevlere bakıldığında da bu durum net olarak görülüyor. Ancak kullanılan tercih Özdemir’den yana oldu. Bu tercih karşısında diğer iki aday çekilmeyi uygun gördüler. M.Emin Ekmen listeden istifa etti İnal ise siyaseti bitirdiğinden söz etti. Bu tablo elbette farklı durumlar ortaya çıkaracak. Kozluk ve Sason bölgesinde gerek HDP ve gerekse AKP’de aday gösterilmemiş olması oldukça düşündürücü bir durumdur. AKP için rahatlıkla söylenecek söz aday belirlemesinde yönetimin etkisinin varlığıdır.
Gelelim HDP adaylarına. HDP adayları bu partiyi çok iyi gözlemleyen birkaç kişi dışında hem kent genelini hem de parti tabanını şok etti diyebiliriz. HDP 7 Haziran seçimleri için Ali Atalan, Saadet Becerikli, Ayşe Acar Başaran ve Hasan Yağız’ı aday gösterdi. Adayların partili olmaları ve parti temsilliyeti konusunda tartışma yok. Lakin hem belirlemeler hem de sıralama tartışılan bir konu. Elbette bu partideki tartışmalar uluorta yapılmıyor ama kahve sohbetleri ve küçük sohbetlerde konu tartışılıp değerlendiriliyor. Bu tartışma sadece parti tabanında değil bir de rakipleri tarafından çok tartışılıyor.
Nedir bu tartışma?
Bu tartışma aslında partilerin zihniyeti ile ilgili bir karar tartışması. Bu tercihler ise partilerin hangi kriterleri ön planda tuttuklarını gösteriyor. HDP bu liste tercihi ile feodal yapılanmaya, ırkçı davranışlara, dini yönlendirmeye, kişisel çıkışlara, grup yönlendirmelerine, fedakârlık ve bedel serzenişlerine yer vermediğini ortaya koymuş oldu. Parti sadakati, parti kurallarına uymayı, sesiz politika yapmayı ve demokratik ilke ve değerleri ön plana aldığını ortaya koydu. Adaydan ziyade partiye ve parti ilkelerine oy isteyen bir listeyi seçmenin ve tabanın önüne koydu.
Diğer partiler ise bunun tam tersi ilkelerle zaten ortaya çıkmış durumdalar. Hüdapar şeriatçı bir anlayışla din öğesi üzerinden bağımsız aday çıkardı. AKP yerellik, feodal ve din yönlendirmelerini ön planda tuttu. Saadet partisi de din ağırlıklı bir anlayışla ortaya çıkıyor. CHP’nin de yerel bir anlayış sergilediğini belirtmek mümkün.
Aslında bu tartışma demokrasi ve diğer anlayışlar olarak iki merkez üzerinde yürütülebilir. Tartışılacak olan üç öğe demokrasi, dincilik ve Kürtlerin hakları meselesi olacaktır.  Bakalım bu durumda seçmen tercihini nasıl kullanacak. Özetlersek Kürt meselesinde ve Türkiye sorunları konusunda demokrasi üzerinden seçmene yönelenler ile din referansı üzerinden seçmene yönelenlerin anlayışlarını ve mücadelelerini izleyeceğiz.
HDP Ali Atalan ile toplumda bulunan farklı kesimleri önemsediğini ortaya koydu. Ezidi bir adayı hiç tabanı olmadığı halde meclise göndermeyi seçti. Bunun için rakiplerden gelen ve gelecek olan eleştirileri de göğüsleyeceğini ortaya koydu. Saadet Becerikli çok konuşmaktan ziyade çok çalışan bir insan. Bu kentte İnsan Hakları şube başkanlığı, Parti il yönetim kurulu başkanlığı görevlerinde bulundu. Aday adayı olduğu seçimlerde aday olamayınca kıyamet koparmadı. Tam aksine parti çalışmalarına katıldı ve ülkenin değişik yerlerinde aralıksız görev yürüttü. Köken olarak da bir feodal yapı temsilcisi değil. Üstelik çalışmalarında kararlı olan bir siyasetçi. Bu tercih konuşmaları ile mangalda kül bırakmayanlara göre ilginç gelebilir ancak mesele çok konuşmak değil doğru tarzda çok çalışma ise eğer bu tercihin de yanlış olmadığını belirtmek gerekiyor. Ayşe Acar Başaran genç bir politikacı. Ailesel değerleri onu bu çizgide yürümeye yönlendirmiştir. Avukatlık mesleğinin ona avantaj sağladığını da belirtmek gerekiyor. Hasan Yağız da genç bir politikacı. Tabandan geliyor ve çalışmalarda katkı sunabilecek potansiyeli var. Bir kesimin temsilcisi olduğuna yönelik bir emareye rastlamadık ve duymadık.
Sonuç olarak partiler adaylarını yukarıda saydığımız genel ilkelere göre seçtiler. Bu tercihlerdeki öznel durum ise partilerini ilgilendirir. Bize göre HDP Kürt meselesi ve demokrasi üzerinden belirlemeye gitti. Zaten seçim sürecinde gelen eleştiriler eğer bu alana yönelik olursa doğru tahminde bulunduğumuz da ortaya çıkacaktır. Mesela bazı çevreler ezidilik üzerinden tartışmalar açmaya kalkışırlarsa zaten niyet baştan belli olmuş olur diyoruz. Aday üzerinden gidenlerin ise oturup düşünmeleri gerekiyor. Eğer Batmanda başvuruda bulunan bunca aday içerisinden tercih yapılmamışsa bu manzarayı “ hak edilmiş” olarak kabul etmek gerekiyor. Bu kenti bu hale getirenler de bu çevreler olduğuna göre durup biraz kendilerini yoklamaları lazım.