Etrafımızdaki ölüm çemberi nedeniyle birçok sosyal sorunun çözümü konusunda eksiklikler yaşamaktayız. Ölüm korkusu bütün korkuların üzerinde olduğu için ülke olarak, millet olarak, birey olarak sürekli bu korku ile mücadele etmekle vakit geçiriyoruz.
Düşünce ve yaşam dünyamızda birinci konu;
 Hep savaş,
Hep ölüm,
Hep sürgün,
Hep göç,
Hep mağduriyet....
Bu nedenle sıtmalara razı bir görüntü içerisinde yaşıyor. Hastalıklarımızı tedavi etmeye vakit bulamıyoruz. Pansuman tedbirlerle sorunlara tam çözüm bulmadan yarım yamalak yaşamı sürdürmeye çalışıyoruz.
Bu sorunlardan birisi de hasta mahpuslar sorunudur. Geçen gün Adalet Bakanlığının bütçe görüşmeleri gerçekleştirilirken Sayın bakan açıklamıştı. Türkiye cezaevlerinde- ki sayısı 362 olarak verilmişti- 152.212 hükümlü ve tutuklu bulunduğunu bunlardan 20 bin üzerindeki sayının ise tutuklulardan ibaret olduğunu belirtmişti.
Takdir edilmelidir ki sadece bu kadar tutuklu ve hükümlünün normal infaz işlemleri ve onları bir arada tutmak bile başlı başına bir sorun oluşturmaktadır. Kaldıki Türkiye cezaevlerinde birçok sorunun varlığı da ortadadır. Özellikle çocuk cezaevlerinde meydana gelen olaylar Türkiyenin gündemini sarsan skandallarla doludur. Pozantı bunun en somut örneğini teşkil eder ki insanlar bu nedenle çocuk cezaevlerinin kapatılmasını talep etmektedirler.
Türkiye cezaevlerinde kalan hükümlü ve tutuklu mahpusların yaşadıkları diğer bir sorun ise hastalık meselesidir. Cezaevlerinden İnsan Hakları kuruluşlarına gelen şikâyetlerin büyük bir bölümü tedavi sorunlarının çözümlenmemesi ile ilgilidir. Yeterli doktor ve olanak olmadığı gerekçesi ile tedavi olamadıklarını belirten mahpuslar dışarıdaki hastanelere sevk konusunda da sıkıntılar yaşadıklarını bildiriyorlar. Araç bulunmaması veya yakıt sorunları gerekçe gösterilerek insanlar hastanelere gönderilmiyor iddialar çoğunlukta. Gidenlerin ise uygulamadaki protokol nedeniyle tedavi olamadıkları gelen bilgiler arasında. Kadın mahpusların jandarma gözetiminden muayene edilmesi, doktorların kelepçeli muayene yapma gibi tavır ve davranışları, mahpuslara hasta yerine suçlu gözü ile tedavi uygulamaları şikâyetlerin başında geliyor.
Ancak yıllardır dile getirildiği halde bir türlü sonuca kavuşturulmayan daha da önemli bir konu var. Hasta mahpuslar meselesi. Bu mahpusların hastalıklarını cezaevi koşullarında tedavi etme şansları yok. Dışarıda olsalar bile hastalıklarının tedavisi zaten oldukça zor görünüyor. Bu insanların sorunlarının çözülmesi gerekiyor ancak bakanlık bir türlü bu sorunu çözemedi. Tek çözüm yolu olarak görünen Cumhurbaşkanının af yetkisi ise ne yazık ki sorunların odağı haline gelen Adli Tıp Kurumunun bürokratik işlemlerine takılıyor.
Türkiye cezaevlerinde halen 558 Ağır hasta mahpus bulunduğu bunlardan 228 tanesinin ölüm döşeğinde olduğu açıklandı. Bu insanların serbest bırakılması ve tedavilerinin yapılabilmesi için hafta sonu İnsan Hakları Kuruluşları tarafından eylemler gerçekleştirildi mumlar yakıldı. Adalet Bakanı Bozdağ daha evvel yapmış olduğu bir açıklamada bu sorunu çözeceklerini belirtmelerine rağmen hasta mahpuslar cezaevlerinde ölümü bekliyor. Bu bekleyiş her geçen gün cezaevlerinden yeni tabutların çıkmasına neden oluyor.
Türkiye temel sorunlarından biri olan hasta mahpuslar meselesini çözmek durumunda ve zorundadır. Yaşamları devlet güvencesinde olan bu insanların aldıkları cezaların ölüm cezalarına hastalık nedeni ve gerekçesi ile dönüştürülmemelidir. Cezaevinde tedavi olmadığı için ölüm gerçekleşiyorsa bunun adı örtülü ölüm cezasıdır! Bu sorun bir an önce çözümlenmeli ve devlet bu kamburdan kurtarılmalıdır.