Hasankeyf ilçesinde geçen hafta kaya parçasının kopup düşmesi üzerine bir vatandaşımız hayatını kaybetmişti. Bunun üzerine gerekli önlemlerin alınması maksadıyla çalışmalar yürütüldü ve sonuçta bir takım kararlar alındı.
Alınan karar doğrultusunda kaya parçasının koptuğu alan girişlere kapatıldı. Giriş bölümüne güvenlik görevlileri konuşlandırıldı ve geçici bir tedbir alındı. Vatandaşın can ve mal emniyetini almak elbette en öncelikli görev ve bir sorun da görünmüyor gibi.
Ancak Hasankeyf’teki uygulamalar bir dizi çelişkiyi de beraberinde getiriyor bilinsin. Hasankeyf daha evvel Kültür ve Turizm bakanlığı tarafından Sit alanı ilan edildi. Tabiat varlıklarını koruma kurulumu kararı verir veya başka bir bölüm mü o işin başka yönü ama ortada bu yönlü alınmış bir karar var. Böyle bir kararın alındığı yerlere zeval gelmesin diye koruma tedbirleri alınır ve yok olmaması için çaba gösterilir. Aslında idare bir yanı ile bunu yapıyor. Mesela Turizm merkezimiz olan Hasankeyf’te idare sit alan gerekçesi ile bina yapılmasına izin vermiyor ya da veremiyor. Dolayısıyla turizm alanında yatırım yapmak, kentin bulunduğu alan itibariyle biraz zor. Bir bina yapsanız bile ruhsat almanız mümkün değil.
Şimdi kaymakamlığın aldığı karar gereğince -ki onlarda sonuçta bu kararı bir kurul kararına ve sonuçta sit alınan bağlayacaklar- hem kale tarafına geçiş yasaklanacak, hem buradaki alış veriş merkezleri kapatılacak hemde Dicle kenarındaki çardaklar suyun öbür yanına postalanacak. Doğal olarak bu durum oradaki esnafı perişan edecek. Denilecek ki yapmayalım da kayaların altında can mı versinler. Hayır, efendim ne münasebet. Elbette önce koruma ve can güvenliği.
Bunun için insanları oradan uzaklaştırmaktansa düşmesi zaten açık olarak görünmekte olan kaya parçalarını güvenli bir şekilde indirmeyi deneseniz olay hal edilmiş olacak. Örnek mi istiyorsunuz alın size örnek. Şu anda bayrağın dalgalandığı kaya bölümü dev bir yarıkla ayrılmış bir durumda. Kısa bir sürede ya da en ufak bir sarsıntıda bu bölüm düşecek. O bayrak o kaya parçası ile düşmeden evvel birileri tedbir alıp kontrollü bir düşüş sağlamalı. Bu yönlü detaylı bir çalışma yapılırsa daha sağlıklı bir iş yapılmış olacaktır.
Öbür yandan sit alanı diye korunmaya çalışılan, esnafların uzaklaştırıldığı Hasankeyf’in neden sular altında kalmaması için gösterilen çabalara kem gözlerle bakılmakta. Yakınında yıllardır kurulan çardaklara bile izin verilmeyen bir alanın toplu olarak yok olacağı bir tehlike ile karşı karşıya kalmasına sessiz kalmak bir çelişki yaratmıyor mu? Ya da bir yandan baraj suları altında kalması için denemedik yöntem bırakmadığımız halde bir vatandaşın yaptığı pansiyona, inşa ettiği bir dükkâna, açmak istediği bir tesise neden izin vermiyoruz?
Kısadan hisse bir Hasankeyfli esnafımızın da dediği gibi Hasankeyf’teki SİT meselesi ile yaşamak zorundayız tıpkı hastalıkla yaşamak zorunda olduğumuz gibi. Ancak hastalığın tedavisinin de yapılması lazım. Tedavi süreci iyi yürütülemezse rahatsızlık vatandaşa eziyet vermeye devam edecek.
Hasankeyf’teki canlılığı öldürmemek için yasaklama kararlarının iyi düşünülmesi gerekmektedir. Her tarafı yasaklayarak işin üstesinden gelmek mümkün değil. İnsanlar ekmeklerini bu yolla kazanmaya çalışıyor. Kent tarihi geçmişi ile insanlara kendini tanıtıyor. İnsanlar dinlenecek bir mekân olarak burayı ziyarete ediyorlar. Gidecek başka yer de yok. Bu nedenle tehlike arz etmeyen bölgelerin yasak kapsamı dışında bırakılmasında fayda görüyoruz.
Sayın valimizin bu konuya el atarak güvenli bir yol bulacağını umuyoruz. Tehlikeli yerler varsa burada gerekli tedbirler alınmalı ancak genel bir yasak kuralının uzun süreli mümkün olamayacağı, insanların bir şekilde hayatlarını daha fazla riske edebileceklerini de dikkatten kaçırmamak lazım.