Sanırız temel sorunlarımızdan birisi güven meselesi. Çünkü gidişat da çok iyi göstermektedir ki en iyi havayı yakaladığımızı sandığımız ortamlarda bile bir güvensizlik hâkimiyeti söz konusu olabiliyor. Geçmişteki itibarsızlık örnekleri, geleceğimizi de tehdit eden bir unsur haline geliyor getiriyor. Bu güvensizlik ve kuşku ile doğru yolda doğru sonuçlara ulaşmada sıkıntı yaşanmakta olduğunu her tarafa söylemek gerekiyor.
Bu durum sadece rakipler arasında bir mesele olsa elbette bir noktaya kadar anlayışla karşılamak mümkün olabilir. Ancak toplumun değişik katmanlarında aynı yol ve çizgide yaşam mücadelesi veren kişi, kurum ve organizasyonlar içerisinden de aynı sıkıntıları görünce insanın canı sıkılıyor.
Bu duruma Ortadoğu gerçeğidir diyerek bakamayız. Bu bir gerçeklik olarak karşımızda duruyor olabilir ancak sağlıklı bir sonuca ulaşmak istiyorsak toplumu refah ve huzura kavuşturmak gibi bir derdimiz varsa güvensizlikten çok güven enjekte eden uygulamaları ön plana çıkarmamız gerekiyor.
Bu dünyanın tarihine baktığımızda bir birlerini yok edercesine savaşan ülkelerin, toplumların belli bir süre sonra dost davrandıkları ve birlikte bir yaşamın temellerini attıklarını görüyoruz. Avrupa savaşlarını bilmeyen yoktur. Yüzyıl savaşları dahil olmak üzere onca çatışmaya rağmen bugün AB çatısı altında bütün bu ülkeler söz ve kararda ortaklaşma örneği göstermektedirler. Her biri kendi başına bağımsız bir ülke olmasına rağmen sınırlarını Avrupa sınırı olarak belirlemeyi, serbest dolaşmayı, ortak savunma yapmayı, ortak siyasal kararlar almaya daha makul görüyorlar. Üstelik her biri dünyanın başka bir tarafında sömürgeci devlet olma özelliğinden de taviz vermeden bu birlikteliği sağlamayı beceriyorlar. Elbette bu birlikteliğin temelinde güvensizliklerin bir tarafa bırakılması ve ilkeler üzerine inşa edilmiş bir güven ortamı var.
Şimdi örnek olarak kabul edilen böyle bir yapı varken bizim halen güvensizlik üzerine kurulu sistemlerle devam etme çabalarımıza anlam vermek mümkün mü? Bir birimize güvenmediğimiz kadar güven duymaya başlasak eminiz ki birçok sorun kendiliğinden yok olacaktır. Yani temel mesele güvene dayanıyor!
Malum hikâye herkesçe biliniyor. Zaten ne zaman güven meselesinden bahsetsek veya bahsedilse hep bu hikaye anlatılır ve sonunda da “Bende bu kuyruk yarasa sende bu evlat acısı varken eskisi gibi olamayız” denilerek işin içinden çıkılmaya çalışılır.
Ancak bu hikâye hep böyle bitmek zorunda değil ki?
“Olmuşa bitmişe çare yok” diye bir söz var. Kimin kiminle ne zaman ve nerede bir sorunu olmuş ise bunun artık bir çözüm yoluna girmesi gerekiyor. Geçmişi ve hataları ortadan kaldırma şansına hiç kimse sahip değildir. Lakin geçmişin acılarını ve zararlarını telafi etmek, gelecekte böylesi hataların ve yanlışların yapılmasını önlemek elimizde.
Bu nedenle genelleyerek belirtmek gerekiyor ki insanlarımıza güvensizlik yerine güveni aşılamamız gerekiyor. Bu genel bir politika haline getirilmelidir. Yurttaş devletine güvenmelidir. Devlet yurttaşına güvenmelidir. Politikacı siyasal ve politik yaşama inanmalı ve güvenmelidir. Siyasal görüş sahipleri yaşadıkları dünyaya ve dostlarına güvenmelidir. Kadın erkeğe, Erkek kadına güvenmelidir. Dostlar da düşmanlar da birbirlerine güvenmelidir. Herkes sözünün eri olmalı yaptığının arkasında durmalıdır. Yanlışı varsa düzeltmeli ve özür dilemelidir. Doğru ve haklıysa hakkına alabilmelidir. Devlet başkanı hukuk sistemine güvenmiyorsa, hukuk sistemi başını tanımıyorsa, herkes işine geleni genelin düşüncesi olarak kabul ettirme derdine düşerse sistem çöker. Çünkü insanlar güvensizlik içine girince sığınakları olan son limandaki geminin su aldığını görürlerse veya düşünürlerse çıkmaza girerler ve yanlış üstünü yanlış yaparlar.
Bu nedenle bir güven ortamına ihtiyacımız var. Evet, bir birimize haksızlık yapmış olabiliriz, devlet başta olmak üzere her kurum ve kuruluş kendi mensuplarına varlığını koruma adına veya başka nedenlerle haksızlık yapmış olabilir. Her birey üyesi olduğu ve korumakla görevli olduğu yapıya karşı yanlış yapmış olabilir. Lakin eğer bu durumun ortaya çıkardığı güvensizlik üzerinde geleceği inşa etmeye kalkışırsak altında kalırız. Yapılması gereken bu yanlışlardan dersler çıkarıp yeni bir güven ortamı yaratmak ve bu yolda yürümektir. Güven ortamını yaratmakla görevli kişiler ise yöneticilerdir. Onlar başlamalı halk onları takip etmelidir. Siz birbirinize güvenmezseniz halk size nasıl güvensin?