Çoğu zaman toplumlar, yaptıkları yanlışlardan kurtulmak için yapılan yanlışları bir nedene bağlar ve aslında olup bitenin bilerek değil de yanlış bilgilendirme ve benzeri nedenlerden kaynaklandığına yönelik açıklamalarla kurtulmaya çalışırlar.

İşte tam bu noktada da bir “günah keçisi” ararlar. Eğer bu keçiyi (!) bulurlarsa da gereğini yaparlar.

Bu durum sadece bize özgü bir durum değil elbet.

Günah keçisi, suçsuz olduğu halde başkalarının suçu üzerine yüklenilen kişi ya da topluluğa verilen isimdir.

Günah keçisi kavramına çeşitli toplumlarda değişik zamanlarda rastlanır. Eski Ahit'deki Kefaret Günü ayinlerinde Yahudi kavminin günahları simgesel olarak bir erkek keçiye yüklenirdi. Bu keçi kurayla seçilir ve Azazel adlı kötü ruhu yatıştırmak ve Yahudi kavmini günahlarından arındırmak için Kudüs dışında bir uçurumdan aşağıya atılırdı.Antik Yunanistan'da veba ve benzeri afetleri hafifletmek ya da önleme amacıyla günah keçisi olarak insanlar kullanılırdı. AtinalılarThargelia Şenliği'nde bir kadın ve bir erkek seçilir, şölenden sonra bu çift kentte dolaştırılır, ince yeşil dallarla dövülüp kent dışına sürülür ve orada büyük olasılıkla taşlanırlardı. Böylece kentin bir yıl boyunca kötü talihten korunacağına inanılırdı.

Tarihçeler bu durumun aslında 12 bin yıllık bir geçmişinin bulunduğunu belirtmektedir.

Lakin her ne kadar eski, tarihe dayalı bir örnekleme ile karşı karşıya bulunmaktaysak da ne toplum yanlışlardan kurtulabilmiş ne de günah keçisi meselesi bitmiştir.

Toplum olarak hedeflediğimiz, ülke olarak gerçekleştirmeye çalıştığımız bir hedefimiz var. Bu da Türkiye cumhuriyeti devletini ve içinde bulunan bütün yurttaşları çağdaş medeniyet seviyesine ulaştırmaktır. Çağdaş ülkelerin ulaşmış oldukları refahı ve olgunluğu yakalayabilmek ve onlarla birlikte ilerlemeyi sağlayabilmektir.

Demokratik yönetimde

İnsan hakları alanından

Hukukun üstünlüğünde

Yönetimin adaletinde

Eşitlik ve kardeşlikte

Refah düzeyinin yükseltilmesinde

Sanayinin geliştirilmesinde

Toplumdaki sorunların çözümünde

Hak ve adaletin sağlanmasında

Düşünce ve ifade özgürlüğünde

Gelir adaletinin sağlanmasında

Ve diğer konularda olabildiğince yurttaşlarımızın rahatlığını sağlamak, güvende olduğunu hissetmesini sağlam gibi hedeflerimizin olması gerekmektedir.

Her şey insan için düşünülmeli ve odak noktası insan olarak belirlenmelidir.

Özetle “her şey vatan için” sloganından kurtulup “her şey insan için her şey vatandaş için” mantığına dönmemiz ilerlememiz için daha sağlıklı bir yol olarak görünmektedir. Devletin emrinde olan bir milletten ziyade milletin emrinde olan bir devlet mantığı ile meselelere yaklaşırsak yukarıda belirttiğimiz ilkelerde başarı yakalamak da daha kolay mümkün olabilecektir.

Her ne kadar son dönemlerde bir değişim havası yakalamış olsak da bu değişim mantığını tam olarak kavramış olduğumuzdan emin değiliz. Çünkü yıllardır beyinlere kazılmış olan düşünceyi öyle bir çırpıda değiştirmek mümkün değil.

Ülkede işler rayından çıktığında güçlü konuma gelen güçsüz konumda olanı günah keçisi seçerek işin içinden çıkma yoluna girmiş. Bu işin doğası gereği ortaya çıkan bir sonuçtur. Bu sonuçtan etkilenenlerin bir bölümü işin günahkârı olduğu halde aradan kaynayanların da ezildikleri ve mağdur oldukları malumdur.

Bu nedenle günah keçisi seçilmesindeki yanlışlıkların bahanesinde orman yandığında kurunun yanında yaş da yanar mantığına ve savunmasına geçilmektedir.

Oysa bu orman yangınını bir kez yaşadıktan sonra eğer gerekli olan önlemleri almaya beceren bir toplum olursak kurunun yanında yaşın da yanmasına neden olmayız.

Her ne kadar birçok alanda hızla kalkınan bir ülke olsak da bir o kadar da eksiklik ve aksaklıkları olan bir ülke olduğumuz açık. Halen işleri darbe ile düzeltmeye çalışan eğitimli insanlarımızın olması da bunu göstermektedir. Bu yanlış mantık nedeniyle her zaman telafisi uzun yıllar süren bedeller ödeyen bir ülke konumuna düşmekteyiz.

Böylesi olayları yaşamak zorunda değiliz. Kimseyi de günah keçisi olarak belirlemek zorunda değiliz. Duygularımızdan, yanlış anlayışlarımızdan, kişisel egolarımızdan vazgeçip ülkemizin kalkınması ve huzuru için gerekli olan adımları atarsak o zaman başarılı oluruz. Bu da medeni dünyanın benimsediği evrensel ilkelerle gerçekleşebilir. Bu değişimi yakaladığımız an günah keçilerine de kahramanlara da ihtiyacımız kalmayacaktır.