*1974-75 Eğitim-öğretim yılında Eskişehirli öğretmen Nadi Esenler, o dönemler ‘İlçe’ olan Batman’ın merkeze bağlı Yolveren (Çınera) köyüne ataması çıkınca gördüğü manzara karşısında neye uğradığını şaşırmıştı. Taştan yapılı tek derslikli eğitim yuvasında olmayan sıra-masaları Ezidi’lerin yaşadığı Yolveren’e Siirt’ten getirebilmek için başından geçen hikayeyi hala unutmayan Eskişehirli Esenler hocayı dinledik. Türkçe-Kürtçe ‘Uygulamalı ders’ eğitimi için de dönemin Müfettişinin uyarısıyla karşılaşan Nadi Esenler, Yolveren ile Batman’da geçen o güzel günlere hala özlem duyuyor…

*Batman’a 10 kilometre uzaklıktaki Yolveren, 50 yıl öncesinde ‘yol’u olmayan köymüş. Öğretmenlik yıllarında kaldığı eski ‘Saray Oteli’ şimdi ki ‘Grand White Hotel’de konaklayan Nadi hoca, bahar mevsiminde yaya eğitim yuvasının yolunu tutarmış. Türkiye’de petrolün ilk dağı Raman’a petrol taşıyan tankerlerle bazen Yolveren’e yolculuk yapan Nadi Esenler, 50 yıl öncesinde Ezidi ailelerinin çoğunluğunun yaşadığı ‘Çinera’yı özetliyordu; “Geldiğimde  sadeceEzidi vatandaşların yaşadığı Yolveren köyü, dışlanmış bir yerleşim birimiydi…”

TABULARI YIKAN ÖĞRETMEN

Süleyman Demirel’in Başbakanlığı’nı yaptığı kısa adı ‘MC’ hükümetinde ‘AP, MSP, MHP ve CGP’ partilerinin ‘koalisyon’u döneminde petrol kenti Batman, Siirt’in hızla gelişen ilçesiydi.

Batman merkeze bağlı köylerden biri de bir zamanlar kalabalık Ezidi ailelerinin yaşadığı Yolveren (Çınera) köyünde yapılan tek derslikli taştan yapılı ilkokula atanan ilk öğretmen Eskişehirli Nadi Esenler’di.

Eskişehir nire Batman-Yolverennire?

1974-75 Öğretim sezonunda ‘eğitim-öğretime merhaba’ diyen tek derslikli okulda göreve başlayan Nadi hoca, okulda tek bir sıra-masa olmayınca, soluğu Siirt Milli Eğitim Müdürlüğü’nde almış.

30 Öğrenci için bin bir güçlükle bulduğu masa-sandalyeleri Siirt’ten Batman-Yolveren köyüne getirebilmek için kiraladığı kamyonet sürücüsüne 70 lira nakliye ücretini ödediğini de anlatan 70 yaşındaki emekli eğitimci Esenler, bakın neler diyor:

“20 Yaşında öğretmen olmuştum. Otobüsle Batman oto garına indiğimde ‘Yolveren köyü nerede?’ dediğimde, hazır cevap aldım. ‘Orası Ezidilerin olduğu yer ve farklı inançta yaşayanların köyüdür’ dediler. ‘Olsun’ dedim, farklı inançlar benim için zenginliktir’ dedim. Daha Batman’ı görmeden Yolveren’in yolunu tutum. Bina vardı ama içi boştu. Elime kazma-küreği kaptığım gibi bazı köy sakinleriyle çalıştım. Eğitim yuvasının eksikliklerini gidermek için günlerce çalışıp durdum. Tatil yapmadım, eğitim yuvasını düzeltmek için gecemi gündüzüme kattım. Hatta o dönemler Batman İlçe Milli Eğitim Müdürü Mehmet Ali Buğday’dı galiba. ‘Niye bu kadar kendini yoruyorsun, sende arkadaşların gibi git, memleketine tatil yap’ derdi. Bazı çevreler ise ‘O köy farklı inançtan insanların bulunduğu yer. Kendini bu kadar yormaya değmez’ gibi laflar ediyorlardı. Hiç kimseye umursamadım, doğru bildiklerimi yaptım.”

“ADIM EZİDİ ÖĞRETMEN DİYE BİLİNİRDİ”

Geçmişten günümüze bazı çevrelerin ‘yemekleri yenmez’ dedikleri Ezidilerle kahvaltı ve yemekte sık sık bir araya gelen, Ezidi öğrencileri bağrına basan Eskişehirli Nadi hoca, bir tabuyu yıkıyordu.

50 Yıl önce 50 hanenin yaşadığı Yolveren köyü Batman yöresinin ‘Şen’ bir yerleşim birimiydi.

Almanya’ya göçün bu denli yoğun olmadığı 70’li yılların ‘Yolveren’ köyüne ilk atanan öğretmen Nadi Esenler, dışlanmışlığın olduğu dönemi de anlatmadan edemiyordu;

“70’lerde Ezidi vatandaşlar yurtdışına çok da açılmamışlardı. Yolveren’de kalabalık aileler vardı. 30’a yakın öğrencim bulunuyordu. Köyde yokluk vardı ama mutluydum. Süleyman Muhtar da Ezidi idi. Tüm ailelerle diyalog içindeydik. Göreve başladıktan bir süre sonra babam Eskişehir’den beni görmek için Batman’a gelmişti. ‘Yolveren Köyü’nde Nadi Esenler öğretmeni görmeye geldim’ dediğinde, bazıları ‘Daha açık konuşsanıza? Orada görev yapan Ezidi öğretmen dediniz galiba’ demişlerdi. Babam da o söylemi tebessümle karşılamıştı. Bir yerde adım ‘Ezidi’ öğretmene çıkmıştı.”

1970’lerde Batman’da Öğretmenevi yoktu. Konuklar daha çok TPAO tesislerinin bulunduğu Site Mahallesi’ndeki konaklama yerleri ile otellerde kalıyordu.

Yolveren’in çevresindeki köylerde görev yapan bazı öğretmenlerle Cumhuriyet Caddesi’nde eski Belediye binası bitişiğindeki ‘Saray Oteli’ şimdinin ise ‘Grand White Hotel’de geçen iki yılda petrol kentinin dününü anlatıyordu Nadi Esenler;

“Batı illerinden gelen birkaç eğitimci arkadaşla Saray otelinde kalırdık. Yaz mevsiminde terasta gecelerimiz yıldızların altında geçerdi. Hafta sonlarını Batman’da geçirirdik. 70’lerin Batman’ı bir başka güzeldi. DDY alt geçit peronundan istasyon kahvesine giderdik. Kahvede Batman Belediyesi’nin eski Zabıta Amiri Esat amca otururdu. Önünde hep tavla olurdu. Rakibi kim olursa olsun önce avans verirdi, 5 dakika sonra da o’nu yenerdi. Tavla oyununda üstüne yoktu Esat beyin. Batman’ın Bankalar Caddesi’ndeki pasajlarda yurtdışından gelen kaçak eşya alırdık. Paramız biriktiğinde Cumhuriyet meydanındaki taksici Sabri, bizi Diyarbakır’a götürürdü. Haftanın yorgunluğunu orada atardık. Batman’da iki yıllık görev sürem nasıl geçti, bilemiyorum.”

50 Yıl öncesinde araç sayısının az olduğu Batman’ın Cumhuriyet meydanında anlaştığı taksici Sabri ile bazen Yolveren köyündeki eğitim yuvasının yolunu tutan Nadi Esenler, bahar mevsimlerinde ise 10 kilometre yolu da ‘tabana kuvvet’ deyip yaya kat edermiş.

“Batman’dan Yolveren’e yaya gittiğimde yolda karşılaştığımız köylüler, biz eğitimcilere saygı ve sevgi gösterirlerdi. Köylülerin o nezaket kuralı bize büyük moral olurdu. Güvenlik diye bir şey söz konusu değildi. 50 Yıl öncesinin Batman’ını dolu dolu yaşadık. Batman’a o zamanlar ‘Doğu’nun Paris’i derlerdi. Gerçekten de öyleydi. İki ayrı Batman vardı, biri TPAO’nun Sitesi, diğeri ise sorunların bol olduğu kent.”

“KÜRTÇE’Yİ ÖĞRENDİM, DİYALOĞ KURDUM…”

Yolveren köyündeki eğitim yuvasında göreve ilk başladığı günlerde Eskişehirli Nadi hoca, önce Kürtçe dilini öğrenmiş.

Kürtçe’yi nasıl öğrendiğini de Nadi hoca şöyle anlatıyor;

“Almanca, İngilizce ve Fransızca gibi Kürtçe öğrenmek için yanıma bol bol not tuttum. Şimdi ki gibi sözlük ve diğer imkan yoktu tabii. Öğrenci ve velilerle hem diyalog kurmak hem de uygulamalı ders açısından Kürtçe dili öğrenmem isabetli oldu. Örneğin ‘Ali, okula koş.’, ‘Ayşe yoğurt ye’ vb. gibi yazılı fişlerin karşısına bir de ‘Kürtçe’ yazardım. Böylelikle öğrencilerimi okumaya yönelttim. Ne öğrendiklerini hem Türkçe hem de Kürtçe kavramış oluyorlarlardı.”

Bilecik’ten Batman’a ‘sürgün’ gelen Milli Eğitim Müfettişi Bedii Pırıltı ile başından geçen bir anıyı da unutmadan bizlerle paylaşıyordu Nadi Esenler;

“Müfettiş bey derse girdi. Hem Türkçe hem de Kürtçe uygulamalı dersi verdiğimi görünce, birden masadan kalktı ve sert bir dille beni uyardı; ‘Hocam sen nasıl ders veriyorsun? Başka bir dille eğitim verdiğini söylesem, başına ne gelir biliyor musun? Bu olayı rapor halinde yetkililere iletirsem, hakkında dava açılır ve bu işten kendini kurtaramazsın.’ Ben de ‘Buyur, hocam siz öğrencilere dersi anlatın’ dedim. Müfettiş bey, İstanbul’un düzgün şivesiyle anlatmaya başladı. Öğrencilerin gözü ise hep üzerimdeydi. Öğrencilerim, müfettişin ne dediğini anlamadılar. Sonradan Müfettiş Bedii bey bana döndü ve konuşmaya başladı; ‘Sen ne yaparsan yap Nadi hoca, serbestsin. En doğrusu, senin yönteminmiş…”

Yıllar önce emekli olan Eskişehirli eğitimci Nadi Esenler, şimdilerde 70 yaşında. İki çocuk babası Esenler, eğitim şartlarının zor olduğu 70’li yıllarda Batman’ın Yolveren köyündeki okulda onlarca öğrenci yetiştirmiş.

Dışlanmış çocuklara 50 yıl önce Türkçe-Kürtçe ders veren bir eğitimcinin öyküsünden çıkarılacak dersler çok.

…Ve o öğrencilerin çoğu şimdilerde Almanya’da.

Nadi Esenler hoca ile öğrencilerinin ayak izlerinin olduğu o eğitim yuvasının hali ise şimdilerde içler acısı.

Günümüzde samanlığa dönüşen o eğitim yuvasının 50 yıl öncesinin öyküsü de kısaca böyle.

Burası5Yy