Ülkemiz Anayasaya göre laiklik sistemine sahip olsa bile, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ‘fetva mercii’ olduğu gerçeğini biliyoruz…

Diyanet pek çok konuda fetva veriyor. Bu fetvalara inanan milyonlarca vatandaşımız gerçeğini de hatırlatayım.

Diyanet İşleri her hafta ülkedeki binlerce cami imamına hutbeler gönderiyor. Cuma namazlarında çoğunlukla o hutbeler okunuyor, topluma dini bilgiler veriliyor.

Diyanet İşleri Başkanı Sayın Prof. Dr. Ali Erbaş’ın geçtiğimiz günlerde yaptığı konuşma basında çok yer almadı. Ancak bence çok önemliydi.

Keşke Sayın Erbaş’ın o konuşmasını milyonlar dinleseydi.

“İSRAF OLMASIN”

Sayın Erbaş’ın, Ramazan ayında gösteriş için iftar yemekleri verenler ve aşırı israf yapanlara yönelik önemli cümleleri vardı…

Yıllardır yoksullar yerine elit tabakanın ağırlandığı iftar yemeklerini sertçe eleştiren biriyim. Seçime endeksli iftar yemekleri gerçeğini de biliyorsunuz.

Kendim katılmıyorum, katılanları da etkilemeye çalışıyorum. Ancak Diyanet İşleri Başkanı gibi etkili olmam mümkün değil…

Sayın Erbaş, "İftar sofraları başta olmak üzere Ramazan vesilesiyle yapılan etkinlikleri ve buluşmaları asla bir gösterişe ve eğlenceye dönüştürmemeliyiz" demiş…

Çok çarpıcı bir cümle. Ancak eleştirilerinden ve uyarılarından başka, bazı önemli tespitlerinin de olduğunu gözlemledim. İsraf ile ilgili konuşmasında, doğaya verilen zararlara da dikkat çekmiş.

Bu ülkenin resmi en büyük dini otoritesi milyonlarca insanın yaşama mücadelesi verdiğine dikkat çekerken, hem israf uyarısı yapmış, hem sığınmacılarla dayanışmayı önermiş, hem de doğaya dikkat çekmiş. Bundan sonra söz Sayın Erbaş’a ait: “Oruç, ihtiyaç sahiplerini ve kimsesizleri hatırlamaya, onlara yardım ve şefkat elini uzatmaya vesile olan en büyük fazilettir. Ramazan'da da ensar olma özelliğimizi artırarak devam ettirmeliyiz. Ülkemize sığınan muhacir kardeşimiz başta olmak üzere bu rahmet mevsiminde yeryüzünde hiç kimse kendisini garip, yalnız ve gurbette hissetmemelidir. Ramazan mevsimini hep beraber birlik ve beraberlik içinde yaşamalıyız. Kardeşliği ve bir arada yaşama kültürünü zedeleyen her türlü tavır, tutum, söz ve davranışı bu Ramazan'ı vesile bilerek bir daha gelmemek üzere hayatımızdan çıkarmalıyız. Aynı coğrafyanın, aynı tarihin, aynı medeniyetin mensupları olarak farklılıklarımızı zenginlik kabul etmeliyiz. Bu seneki temamız son derece önemli bir konuyu gündeme taşıyacaktır. Bu sene diyoruz ki, 'israf olmasın'. Maalesef bir yanda açlığın, yoksulluğun ve sefaletin pençesinde kıvranan; ekmek, su gibi en temel gıda maddelerinden mahrum milyonlarca insan hayatta kalma mücadelesi verirken, diğer yandan çılgınca bir tüketim ve israfın varlığı maalesef acı bir gerçektir. Kur'an'ın dünya ve ahiret dengesi adına beyan ettiği fermanlara baktığımızda cimriliği eleştirmekle birlikte saçıp savurmayı da şiddetle yasaklayan makul bir dengenin varlığı açıkça görülmektedir. Bu ölçü ihlal edildiğinde hayatın dengesi bozulmakta ve insan her şeyden öte kendisine ve geleceğine kötülük yapmış olmaktır. Bugün küresel boyutta sefaletin yaşandığı yeryüzünün en temel sorunlarından biri olan israf hayatın birçok alanına maalesef sirayet etmiştir. Nitekim ormanlar, akarsular ve bütün doğal unsurlarıyla tabiat, insanın sorumsuz ve hoyrat tavrından nasibini alarak ekolojik tahribe maruz kalmaktadır. Aynı şekilde insani değer ve erdemlerin ihmal edildiği, bilginin, sevginin, dostluğun ve güvenin tüketildiği ve heba edildiği bir dünyanın da anlam yönüyle israfa ve fesada uğradığı izahtan varestedir. Lüks alışkanlıklarının zaruret olarak algılanarak ihtiyaç ölçüsünün kaybolmasına, arzularının esiri olan insanın hayatı israf ve tüketim çılgınlığına çevirmesine karşı ciddi bir tüketim ahlakına, nimet ve sorumluluk bilincine, şükür, kanaat ve paylaşma gibi değerlerin ihyasına ihtiyacın olduğu aşikardır. Dolayısıyla Allah'ın verdiği her nimetin bir gün hesabının sorulacağının bilinci içinde nimetler karşısında şımarıp lükse dalmadan ve duyarsızca israfa girmeden her konuda iktisadı merkeze alarak infak ahlakını kuşanmak bizlerin en önemli şiarı olmalıdır.

Oruçta asıl amaç dilimizin, kalbimizin, tefekkür dünyamızın ve bütün hayatımızın orucun getirdiği güzellikler ile bütünleşmesidir. Ramazan ayı her yıl bizlere yeni bir can ve heyecan katmak, bizi kendimizle buluşturmak, değerlerimizi yeniden hatırlatmak, ibadet bilincimizi tazelemek, nefsimizi arındırmak, kardeşliğimizi onarmak için gelmektedir. Ramazan, kulluğumuzu, yaratılış gayemizi, ibadetlerimizi ve davranışlarımızı muhasebe etmemiz açısından en büyük fırsattır. Ramazan bir Kur'an iklimidir. Bütün hayatımızı Kur'an'ın ilkeleri ile gözden geçirme fırsatı sunduğu için bizlere Allah'ın en büyük ihsanıdır.”

Diyanet İşleri Başkanı’nın ifadeleri önemli. O nedenle takdirlerinize arz ettim. Umarım faydalı olmuştur.