Ülke gündeminin bu kadar sıcak olduğu bir dönemde konunu dışına çıkıp geçen yılın açıklanan elektrik enerjisi verilerini değerlendirelim istedik. Bunun nedenini yazımızın ilerleyen bölümlerinde aktarmaya çalışacağız. Çünkü ülkeler arasındaki çatışma ve didişmelerin temel nedeni enerji tüketimi ve üretiminden kaynaklanmaktadır. Özellikle ülkemizin enerji ihtiyacı ve kaynakların kullanımı konusunda ortaya atılan söylemlerin ne kadar sağlıklı olduğunu ortaya koymak açısından enerji politikaları oldukça önemlidir.
Bu yıl açıklanan verilere göre;”Türkiye’nin elektrik alanında 2012 yılı özet gerçekleşmeleri netleşti. Buna göre Türkiye’nin yıllık elektrik tüketimi yüzde 5.1′lik artışla 241 bin 945,2 MWh seviyesine ulaştı. Elektrik üretimi ise yüzde 4.2′lik artışla 239 bin 78,4 MWh oldu.
EN YÜKSEK ÜRETİM-TÜKETİM 27 TEMMUZ’DA
2012 yılında en çok elektrik tüketilen gün 799 bin 365 MWh ile aşırı sıcaklar nedeniyle yoğun klima kullanımının gündeme geldiği günlerden 27 Temmuz 2012 tarihi oldu. Maksimum elektrik üretimi de 789 bin 842 MWh ile yine aynı gün gerçekleşti.
EN DÜŞÜK ÜRETİM-TÜKETİM 25 EKİM’DE
Türkiye’de 2012 yılı içinde en düşük elektrik üretim ve tüketiminin yaşandığı gün ise 25 Ekim 2012 oldu. O gün 398 bin 344 MWh elektrik tüketilirken, üretim miktarı 387 bin 441 MWh olarak kaydedildi.”
Bu veriler aslında tahmin edildiği kadarıyla Türkiye’nin elektrik açığının sanıldığı ve iddia edildiği gibi büyük olmadığını göstermektedir. Elektrik açığı ülke genelinde ve yıllık olarak 2 bin Mwh civarında. Aslında yukarıda da belirtildiği gibi eğer üretim miktarı Temmuz ayında olduğu gibi devam etse ve tüketim meselesini de ekim ayı ortalamalarına indirebilirsek enerji açığını ortadan kaldırmak için önemli bir aşamayı gerçekleştirmek mümkün.
Peki, sorun bununla bitiyor mu derseniz cevap hayırdır. Çünkü her ne kadar açık az gibi görünse de ülke genelinde kişi başına düşen elektrik tüketim oranının gelişmiş ülkelere göre düşük kalmaktadır. Bu nedenle elektrik tüketiminde tasarruflu ve yerinde kullanımı teşvik edici eğitim politikalarının uygulanmasının faydalı olacağı düşüncesindeyiz.
Bu konuda önemli olan diğer bir mesele ise doğal kaynaklarımızın yerinde kullanılmasıdır. Hidroelektrik santrallerinin kurulması yönündeki çalışmalarda sürdürülen tartışmaların temelinde doğanın tahrip edilmesi konusu bulunmaktadır. Eğer hükümet enerji üretimi politikalarını gözden geçirir ve vatandaşların taleplerini de değerlendirirse yapılacak düzenlemelerle bu tartışmaların da ortadan kalkacağı düşüncesindeyiz.
Doğa ve tarihsel mirasları yok etmeyen bir enerji üretimi politikası hem bu alanda hükümetin yatırımlarını daha iyi gerçekleştirmesine hem de vatandaşın memnuniyetine neden olacaktır. Hem ulusal hem de uluslar arası alanda sağlıklı ilişkilerin sürdürülmesi günümüzde artık enerji politikaları ile bire bir ilişkili sürdürülmektedir. Bu nedenle bu konuda özel stratejilerin izlenmesinde fayda bulunmaktadır. Bu özel stratejilerin belirlenmesinde mantık komşuları veya bileşenleri tehdit etme değil karşılıklı menfaatlerin geliştirilmesidir. Türkiye su kaynaklarını iyi kullanıp değerlendirirse özellikle elektrik üretimi konusunda daha iyi bir konuma gelebilecek potansiyele sahip bir ülkedir. Bu gerçekleştirirse diğer alanlardaki üretimin de artması ile ilerleme konusunda daha başarılı adımlar atılacaktır.