Geçtiğimiz yaz, sanırım Temmuz ayındaydık. Uzak bir akrabamızın hastasını ziyaret etmek için Batman Bölge Devlet Hastanesine gitmiştim.

Hasta yakını akrabam, yaşıtım sayılırdı. Köyden edindiği alışkanlıkla bazen ava çıkan, avlanan akrabam, avcılara bakış açımı iyi bildiğinden ne zaman karşılaşsak; “Mamo Vallahi avcılığı bırakmışım. Siz doğadaki, dağlar başındaki yılanları öldürmemize bile karşı çıkıyorsun. Sadece olta veya serpme balık avlıyorum” diyordu.

Çok sevip saydığım bir ailenin oğlu olduğundan, ‘iyiliği için’ kendisine avcılık yapmamasını öneriyordum. Doğru söylüyordu, artık keklik vs avına çıkmıyordu.

Bölge Hastanesi kafeteryasında otururken, birden bana dönerek, “Mamo, dur sizi bir arkadaşımla tanıştırayım. Benim mahalleden hem komşum, hem arkadaşım. Avcılık yaparken başına felaket gelmiş” dedi.

**

**

Derken arkadaşını masamıza davet etti. Kolu boynundan askılı olarak karnı üzerinde sargılı olan arkadaşını gördüğümde, biraz da merakla, koluna ne olduğunu sordum.

Meğer dinamitle değil, geliştirdiği bir patlayıcı ile balıkları avlamaya çalışırken, ateşlediği fitil korkunç bir kazaya neden olmuş…

Sağ elinin ve parmaklarının büyük zarar gördüğü patlama, malum avcıya çok pahalıya mal olmuştu…

Bir ameliyatla sağ eli, avuç ve parmaklarıyla birlikte karın boşluğuna, bağırsak yanına sokulmuştu…

Bir ay boyunca dikilen parmaklar ve eli, bağırsaklarında kalmalıymış…

Akrabam şöyle konuşuyordu: “Kendisine sizden söz ettim. Bir Çevreci olarak avlanmaya karşı verdiğin mücadele ve bilinçlendirme çalışmaları hakkında bilgi verdim. Ancak, ‘İyileşir iyileşmez yine avlanmaya, avcılığa gideceğim’ diyor. İşte sizi yan yana getirdim.”

Kendisine, et ihtiyacı, geçim için mi avcılık yaptığını sordum.

Durumunun çok iyi olduğunu, avcılığı zevk için yaptığını belirtiyordu.

**

**

Karşımda yıllarını avcılığa adamış biri duruyordu. Bir insanın hemen yılların adetini terk edemeyeceğini biliyordum, ikna etmeye çalıştım.

Tabi dilim döndüğünce verdiğim çevre mücadelesini anlatırken,

avcılıkla ilgili olarak bu köşede zaman zaman bilgilerinize sunduğum ekolojiden,

besin zincirinden,

nesli tükenen hayvanlardan,

doğadaki çeşitlikten,

avcıların başına gelen felaketlerin örneklerinden,

din adına ancak beslenmek amacıyla avlanma yapılabileceğinden,

anne ve babasız kalan doğadaki hayvan yavrularının ölümlerinden ve

bundan dolayı vicdan ve merhamet boyutuna kadar pek çok konuda kendisine bilgiler verirken,

zevk için doğadaki hayvanları katleden avcıların çok kötü insanlar,

potansiyel birer katil olduklarına dair görüşümü de açıkça ifade ettim…

Sağ eli böğrüne sokularak dikilmiş genç, benden çok etkilenmişti ve bu her halinden belliydi.

Ayrılmadan önce bana dönerek; “Abi bir daha avcılık yapmayacağım” diyecekti.

İnanın çocuklar gibi sevinmiştim…

**

**

HAYVANLARIN NESLİNİ TÜKETİYORLAR…

Aradan aylar geçti.

Geçtiğimiz gece bir yakınımızın düğününde eski avcı akrabamla bir araya geldik.

Bana söylediklerine inanmak istemedim…

Akrabam, özetle şunları söylüyordu: “Sizi tanıştırdığım sağ eli kopan genç iyileşmiş. Sadece iki parmağı kurtarıldı. Ancak elinin sağ büyük parmağı ile serçe parmağı kalan o genç, tek eliyle ava gidiyor. Yine balıkları avlıyor. Ayrıca kekliklerin düşmanı. Raman, Batı Raman, yeni Hasankeyf’in arkasındaki Çiyaye Reş(Siyah Dağ) ve çevre dağlarda kekliklerin neslini kurutuyor. Geçtiğimiz günlerde öldürdüğü 5 keklik ile poz vermiş ve bunu facebook sayfasında paylaşmıştı. Kendisine, ‘seni çevreci akrabama şikayet edeceğim’ dedim. Ancak beni dinlemiyor.”

Evet, bu sözleri dinlerken dehşete kapılmıştım…

Tabi o kişinin öldürdüğü 5 keklikle birlikte çektiği fotoğraf paylaşımını da gördüm…

Yazıktır, günahtır…

Doğadaki canlıların yaşam haklarına, keyfi müdahale kabul edilemez…

Avcılık tamamen yasaklanmalıdır…

Her biri potansiyel birer katil olan ve zevk için, keyif almak için hayvan öldüren avcılar için, ‘günde şu kadar keklik, bıldırcın, kuş vs hayvan öldürebilirsiniz’ diyerek limit belirleyen, zevk için hayvanların katline onay veren hiçbir yasa, yönetmelik ve hukuku tanımıyorum…

Bu suçsa eğer, bilerek ve taammüden bu suçu işliyorum…

Bu ne barbarlık ve yamyamlıktır?..

O genç, yaşadığı toplum ve çevrenin etkisinde, alışkanlığını terk edemiyor.

Yaban hayatı korumakla görevli olanlar, bunun için maaş alanlar, gerçekten yörede katliamlar yaşanıyor.

Neredesiniz?..

Avcılar, güpe gündüz çevreye yayılıyorlar. Herkes onların nerede avlandıklarını çok iyi biliyor ve görüyor. Yaban hayatı nasıl koruyorsunuz, lütfen beni ve kamuoyunu bilgilendirin…

Avcılar iflah olmazlar. İlla ki dünya hayatlarında ağır bedeller ödeyerek ölecekler. Bedel ödemeden öleceklerin, öteki dünyada vay hallerine!..