"Bir başkasının kabahati hakkında konuşmadan önce, daima kendine bak."

                                                                                                                  Kızılderili atasözü

Aslında siyasi partilerin yönetimlerine hatırlatmada bulunmak pek adetten değildir. Ancak bazı zamanlar olur ki insanlar deneyimlerini, hafızalarına kaydettikleri bazı gelişmeleri aktarmakta toplumsal faydalar görürler. Anlatılanı doğru anlamak, doğru değerlendirmek tamamen karşı tarafın durduğu nokta ile ilgilidir.

Siyasi partilerde birilerini partiden atmak ya da diğer adıyla ihraç etmek pek sıklıkla görülen gelişmeler değildir. Yakın siyasal tarihimize baktığımızda Mustafa Sarıgül’ün CHP’den ihracını hatırlarız. Bu yapılanın ne kadar etik olarak görüldüğü herkesin malumudur. İhraç edilen Sarıgül yeni bir parti kurmakla meşgul oladursun bir gerçek varsa o da CHP’nin bu karardan karlı çıkmadığıdır.

Biraz daha eskilere gidelim. Yani Fransa’da yapılan Kürt konferansına katıldıkları için bölge milletvekillerinin SHP’den ihracı meselesini hatırlayalım. Ayrılan 18 milletvekili daha sonra HEP’i kurmuşlardı. HEP, o günlerde bir ihraçla ayrılmış ve bugüne kadar gelip DTP’nin de devamı niteliğinde olduğu siyasal olguyu ortaya çıkarmıştı. Bu ihraç kararı Kürt siyaseti için bir ön açıcı olurken SHP’nin sonu olmuştu.

Dünyadaki siyasi oluşumlarda da zaman zaman ihraçlar söz konusu olabilmektedir. Mesela CHP’nin sosyalist enternasyonalden atılması gibi. Dolayısıyla siyasi arenada ihraç kararları alınırken çok dikkatli davranmak gerektiğini bilmekte fayda bulunmaktadır.

Şimdi bu anlattıklarımın DTP yönetimi ile ne ilgisi olduğunu düşünüyor olabilirsiniz bunu açıklamadan önce ilimizdeki iki örnekten de bahsetmem gerektiğini düşünüyorum.

1999 Yerel seçimlerinde HADEP Batmanda Belediye başkanlığın kazanan parti oldu. Belediye Başkanı Abdullah Akın oldu. Belediye seçimlerinde alınan başarı il genel meclisinde aynı sonucu doğurmadı. HADEP İl Genel Meclisinde çoğunluğu sağlayan parti değildi. Yapılan görüşmeler neticesinde o zaman mecliste muhalefet durumunda olan DYP il genel Meclisi üyeleri ile protokol dâhilinde ittifak kuruldu. Ve İl daimi encümenliklerinde iktidar olundu. Ertesi sene protokolün gerekleri yerine getirilmedi ve HADEP il yönetiminin kararına direnen il genel meclisi üyeleri ile partililer partiden ihraç edildiler. Karar çok sert olmuştu. Bir sürü kırgınlık ve dargınlık yaşandı. Parti içinde mücadeleler yapıldı. Yönetim direndi ihraç edilenler de mücadelelerine devam ettiler. Alınan kararlar o kadar sert olmuştu ki ihraç edilenlere selam vermek bile yasaklanmıştı. Gel zaman git zaman aynı insanlar tekrar partiye geri döndüler ama dönemin Belediye Başkanı artık koltukta oturmuyordu. O yönetimde olanlar da bugün artık çok farklı konumlardadırlar ama ihraç edilenler parti tabanında çalışmalarına devam ediyorlar.

Başka bir örnekle anlatılanları sürdürelim. Kozluk Belediye başkanlığı seçimlerden sonra Fazilet Partili Ayhan Işık’a teslim edilmişti. Bir süre sonra Bu kişinin özel durumundan dolayı Belediye Başkanlığını sürdüremez duruma gelmesi üzerine Belediye Meclisi içerisinden yeni bir Belediye başkanını seçilmesi gerekti. Bugünkü DTP geleneğini sürdüren partinin Belediye Meclis üyeleri kendi aralarında anlaşarak Yunus Altan’ın Belediye Başkanlığına seçilmesine karar verdiler. Parti yönetimi bu kararı tanımadı ve başka bir Meclis üyesinin Başkan olmasına kara verdi. Yunus Altan’ı da ihraçla tehdit etti. Yapılan seçimde Yunus Altan Kozluk Belediye Başkanlığını kazandı ve partiden ihraç edildi. Parti içinde bölünme oldu. Ardından yapılan Kozluk seçimlerini bu partinin geleneğinden gelen parti kaybetti. Bu dönemde kaybedilen sadece bir dönemlik yerel yönetim iktidarı olmadı tabi aynı cephede mücadele eden birçok insan da kaybedildi.

Siyasal partilerde alınan merkez kararlarına ya da yönetim kararlarına uymak esastır. Yönetimin aldığı kararlara uymamanın bir takım yaptırımlarının olması da doğaldır. Ancak her ne karar alırsa alınsan hakkaniyetten uzak ve yıkıcı olmaması prensibine uyulmasında büyük yararlar vardır.

Alınan kararların alındığı bölge için ne sonuçlar doğuracağını da iyi hesaplamak gerekmektedir. Büyük yerleşim yerlerinde bir bireyi ya da birkaç bireyi ihraç etmek çok büyük kayıplara neden olmayabilir ancak küçük yerleşim yerleri için alınacak böylesi karaların daha sonraki dönemlerde çok da yararlı sonuçlar doğuramayabileceği de değerlendirilebilinmelidir. Politik kararlar duygusallık ve inatlaşarak değil mantıkla ve ikna ederek alınırsa zararlar yarara dönüşebilir diye düşünenlerdeniz. Kimsenin savcısı olmadığımız gibi kimsenin avukatı da değiliz. Yakın tarihte meydana gelen iki örneği hatırlatmak istedik. Bilmeyenler olursa bilenlerden detayları da öğrenme şansına sahip olabilirler. Hani “hafıza i beşer nisyanla maluldür” derler ya bizimkisi de bir hatırlatma işte. Bunu neden hatırlatmak istediğimize gelince, sanırım yönetim bunu iyi anlayacaktır.