Bu köşede DSİ’yi(Devlet Su İşleri) eleştiren pek çok yazımın olduğu gerçeğini inkar etmiyorum. Bu kentin daha güzel yarınları için pek çok kurum ve kuruluşu eleştirdiğim gibi, DSİ’yi de şüphesiz eleştirmişimdir.

Sadece bazı yazılarıma bakarak değerlendirmeler yapanlar var. Bir kamu kuruluşu olan DSİ’yi haksız yere eleştirdiğim tek bir yazımı göstersinler, özür dilemekten çekinmeyeceğim.

Herkes bilsin, benim başka ajandalarım yok. Gizli ve saklı bir hesabım, hiçbir kurumla sorunum söz konusu bile olamaz…

Bu kentin bir gönüllüsüyüm. Sadece yazılarımla değil, pratiğimle bu kentin daha güzel yarınları için mücadele veren, risk alan, tehditlere maruz kalma pahasına inandığım değerleri savunan bir gönüllüyüm…

Batman Sol Sahil Sulama Kanalı’nın temiz tutulması için bu kuruluşu eleştirmiştim. Sulama Birliği’ne devir yapıldığı için DSİ’yi haksız yere suçladığımı söyleyenler oldu.

Muhatabım öncelikle kurum ve kuruluşlardır. DSİ, sorumluluğu altındaki bir kanalı birilerine devrediyorsa, bence gerekli tedbirleri almalı, protokol imzalamalı, ilgililer görevlerini yapmadıkları zaman denetim ve yaptırıma gidebilmelidir…

Batman Çayı Islah Projesi için DSİ’yi eleştirdim. Yaşanan taşkınlar nedeniyle eleştiriler yaparak, projenin hangi aşamada olduğunu sordum.

Haksız mıydım?

DSİ Batman şube ve bölge yetkilileri açıklama yapma gereği duymadılar. Halbuki somut belgeler sunmuştum.

5 yıl önce güpegündüz havai fişeklerin patlatıldığı törenle projeye start verildiğine dikkat çekmiş ve konuşma metinlerini de kamuoyunun bilgisine sunmuştum.

Şimdiye kadar proje bitmeliydi. Malabadi’den Sinan demiryolu köprüsüne kadar ıslah edilmeliydi.

Devlet, tüyü bitmemiş yetimlerin de parasıyla bu kuruluşa gerekli ödenekleri çıkarıyor, her türlü desteği veriyor. Niye projeler bitirilmiyor ve niye kamuoyuna bu konuda bilgi sunulmuyor?

Eleştirilerimde haksız mıyım?

Su kaynaklarımız güvencede mi diye sorular sormuşum.

Sormayayım mı?

Hasankeyf’te düşürülen kayalıklar ve kaleye beton tartışmaları üzerine bilgi istemem yanlış mı?

DSİ’ye yönelik bir karşıtlığım olsa, o kurumu niye bazı zamanlarda savunmuşum? DSİ’nin Zilek Suyunu güvenceye alma çalışmasını destekledim.

Batman Çayı Islah Projesi için DSİ’ye baskı kuran toprak ağalarını bu köşede eleştirip, tavır almadım mı?

Prensiplerim, ilkelerim asla değişmez, dün nasıl ilkeli ve ahlaklı bir duruşum olmuşsa, inşallah yarınlarda da böyle olacaktır…

Bu köşede yaptığım her değerlendirmede objektif olmaya, basın meslek-ahlak ilkelerine uymaya ve adil olmaya gayret gösteriyorum.

Öncelikle kendimi muhataplarımın yerine koyarak eleştiri yaptığımı belirtmek isterim…

Amacım hep bağcı dövmek değil, üzüm yemek olmuştur. Yazılarımı düzgün takip edenlerin bu gerçeği rahatlıkla gözlemleyebileceklerine inanıyorum.

Devlet Su İşleri (DSİ) hakkında yakın zamanda veya uzak tarihlerde eleştirilerim olmuştur. Misal olarak Dicle Vadisine, eko sisteme ve tarihi kültürel miras Hasankeyf’e zarar vereceğine inandığım Ilısu projesini uygulamaya koymaya çalıştığı için bu kuruma tepkiliyim ve eleştirilerim olmaktadır.

Genelde sorunları gündeme getirerek eleştiriler yaparken, çözüme hizmet amacını güttüğümü ifade etmek istiyorum.

Ancak DSİ veya başka kurumlar olsun fark etmiyor, yapılan her hayırlı çalışmayı takdir etmesini de bilirim. Dürüstlük bunu gerektiriyor.

Bakınız yedi yıl önce DSİ hakkında nasıl olumlu yazılar yazmışım; ‘DSİ Batman Şube Müdürlüğü, yaklaşık 30 bin dönüm buğdaya su taşıyacak bir çalışma kapsamında Sol Sahil Sulama Kanalına su verdi. Cumartesi günü bu gelişmeyi yerinde gözlemlemeye gittik.

Bazı basın mensubu arkadaşlarımla birlikte DSİ Batman Şube Müdürü Sayın Veysi Kanat’la buluştuk ve Malabadi’ye doğru hareket ettik. DSİ İşletme Bakım Başmühendisi Sayın Ahmet Durmuş, İşletme Kontrol Mühendisi Sayın Naif İsen ve Sol Sahil Sulama Kanalı Birlik Başkanı Sayın Osman Özkanat ve Birlik Müdürü Sayın Zahit Dursun, sonradan bize iştirak etti. Hep birlikte Batman Barajı’nın Malabadi köprüsü yakınına giderek, çalışmayı görüntüledik.

BAKARSAN BAĞ, BAKMAZSAN DAĞ OLUR!

Daha sonra DSİ’nin ağaçlandırma alanlarını gezdik. Batman Barajı’nın yapılması sırasında ortaya çıkan on binlerce ton kaya, taş va çakıl-moloz karışımının atıldığı sahaları gezdiğimizde gözlerimize inanamadık. Derelere doldurulan söz konusu yığınların üstüne toprak çekilmiş ve ağaçlandırılmıştı. Altı tamamen kaya ve taş olan alanda ekilen ceviz, erik, kayısı, vişne, kiraz ve elma gibi meyve ağaçlarını görüntüleyen muhabir arkadaşımız Sayın Fazıl Sezer, “Bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur” diyecekti. Hepimiz kendisini tasdik ettik.

Gerçekten de DSİ o konuda güzel çalışmalar yapmıştı. Batman Çayına yukarıdan bakan çok geniş bir arazi tamamen ağaçlandırılmıştı. İnsan boyunu aşan binlerce çam fidanını izlerken, hep o atasözünü konuştuk. Yeni Çağlar (Zila) köyüne bakan sayısız tepe yemyeşildi. 7 yıl sonra o bölge uzaydan bile yemyeşil görünecektir.

Malabadi’den sonra Kozluk Kaletepe ile Kerıka köyü kırsalındaki alana gittik. Burada çok geniş bir alanda ağaçlandırma çalışması yapıldığını gözlemledim. Binlerce dönümlük alanda 100 bin badem dikilmişti. Bademler epeyce boy atmıştı. Ayrıca 30 bin Antep Fıstığı ve 40 bin İran Çam’ı dikilmişti. Etrafları tel örgülerle çevrili fidanlık alanın bakımının da yapıldığını gözlemledim. Ayrıca korunmaları için bekçi tutulmuştu. Düzenli olarak sulandığı belirtilen fidanların ileride çok önemli gelir kaynağı olacağını belirten DSİ Şube Müdürü Sayın Kanat, “Ağaçlandırma çalışmamız devam ediyor. Önümüzdeki Sonbahar’da inşallah 160 bin İran ve Kızılçam daha dikeceğiz. Ayrıca 1840 kilo meşe palamudu ile 320 kilo badem tohumunu daha toprakla buluşturma çalışmamız olacaktır. Toprak erozyonunun yaşanmaması için bu çalışmaları yürütüyoruz” dedi.

Baraj yapılan her ilde ‘Havza Ağaçlandırma Projeleri’nin hayata geçirilmesinin kanun gereği olduğunu biliyorum. Toprak erozyonunun yaşanmaması ve barajların toprakla dolmamasını amaçlayan çalışmalar yapılmamasını geçmişte eleştirdiğimi hatırlatmak isterim. 1990’lı yıllarda yaptığım yorumlarda, havza ağaçlandırma çalışmalarının neden yapılmadığını sorguluyordum. 2007 yılından itibaren bu çalışmalara ağırlık verildiğini gözlemledim. Gecikmeli de olsa yapılan çalışmaları olumlu ve güzel bir gelişme olarak değerlendiriyor ve DSİ yetkililerine başarılar diliyorum. Batman’ımızın yeşil dokusunun geliştirilmesi bir zorunluluktur. Hem unutmayalım; toplumsal barış topraktan gelir. Verimli toprakları erozyona kurban giden coğrafyaları bekleyen tek şey çölleşmedir. Çölleşme ise yoksulluk ve açlık demektir…’

Evet, yıllar önce bu kurumun hayırlı çalışmalarını köşeme taşıyarak kamuoyunu bilgilendirmişim. Demek ki bu kuruma karşıtlığım söz konusu bile olamaz. Yapılan her hayırlı çalışmayı takdir etmeyi görev biliyorum.

Yıllarca yazdığım yazılarla DSİ’ye ve başka kurum ve kuruluşlara daha hayırlı çalışmalar için baskı unsuru olmuşsam, bundan mutluluk duyarım. DSİ ve başka kuruluş yetkililerinin bizi iyi tanımalarını öneriyorum. Rabbim şahid olsun ki başka ajandam ve başka hesaplarım yok. Her şey daha güzel yarınlar için.