Din üzerinden siyaset yapılıp yapılmaması meselesi uzun zamandır tartışılan bir konudur. Kimilerine göre din yol demek ve siyaset ile zaten doğası gereği iç içe olan bir durumdur. Kimilerine göre ise din adına hareket edenlerin toplumun sosyal durumu ile ilgilenirler ve davaları siyasal iktidar ve koltuk meselesi değil Allahın rızasını kazanmaktır. Bu nedenle de toplumu ayrıştıran siyaset gibi kurumsallaşmalardan uzak durmaları gerekir.
Bu konunun fetvası üzerinde elbette duracak değiliz. Bu zaten bizim alakadar olacağımız bir konu da değil işi ehline bırakıyoruz.
Ancak
Son zamanlarda din adına siyasal iktidarı ele geçirmeye çalışanların ya da siyasal iktidarı ele geçirmek için dini ön plana sürenlerin yaptıklarına, söylemlerine, tavırlarına bakınca şaşırmamak mümkün olamıyor.
Apaçık iktidar mücadelesi verdikleri görüldüğü halde bu talep ve ihtiraslarına ulaşmak için din adına ne varsa kullanmaktan hiç çekinmedikleri ortada. Allah, Peygamber, Kur’an, Hadis, İçtihat ve kutsallık adına ne varsa kendi çalışmalarında kullanılıyor. Kendilerine taktıkları isimler de bile bunu görmek mümkün.
Diyelim ki yapılan doğru bir tavır ve dini anlamda mücadelelerine katkı sunuyor. O zaman kullandıkları dilin de dinin ve islamın gereklerine uygun olması gerekmez mi?
Mesala bir hadisi şerifte; “Mallarınızla herkesi memnun edemezsiniz. Güler yüz ve tatlı dil ile, güzel ahlakla memnun etmeye çalışınız!”( Hakim) buyurulmaktadır.
Yine hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Müslüman güler yüzlü, münafık asık suratlı olur.
Tebessüm, bedavadır, alanı mutlu eder, vereni üzmez.
Huzurun anahtarı tebessümdür.
Tebessüm edemeyen zavallıdır.
Tebessüm ateşinde erimeyen maden bulunmaz.
Gülümsemesini bilmek, iki cihan mutluluğuna sebep olur.
İslamiyet, sevgi, güler yüz, tatlı söz, dürüstlük ve iyilik dinidir.
Dostlara doğru söylemeli, düşmanları güler yüzle ve tatlı dil ile idare etmelidir.
Başarının sırrı, güler yüz, tatlı dil ve güzel siyasettir. Güzel siyaset, herkesin memnun olması demektir.
Bir kimsenin veli olduğu; tatlı dili, güzel ahlakı, güler yüzü, cömertliği, münakaşa etmemesi, özürleri kabul etmesi ve herkese merhamet etmesi ile anlaşılır.
 
Bu ve benzeri hadis ve sözleri artırmak mümkün. Ancak önemli olan bu sözlerin çokluğundan ziyade bu sözlerin yolunda yürüdüklerini iddia edenlerin ne yaptıkları, nasıl davrandıkları, nasıl bir yol ve yöntemle kendilerini ön plana çıkardıklarıdır.
Dışlayarak, kötüleyerek, her fırsatta iftira atarak bir yere varılamayacağı artık görülmeli ve anlaşılmalıdır. İyi niyetli yaklaşımlar görülmeli ve takdir edilmelidir. Siyaseten başarı kazanmak veya sözü söylemiş olmak için adımlar atılmasından, sözler sarf edilmesinden uzak durulmalıdır.
Şunu unutmamak gerekir ki Allah isteseydi dilediğini dilediği sürece iktidar yapar ve iktidarda tutardı. Dileseydi insanlarda iktidar denilen bir kavramın düşünülmesini bile engellerdi. Dileseydi kendi adı dışında yeryüzünde tek bir adın bile olmasını engellerdi. Mutlak gücün ve kudretin sahibi olarak isteseydi her şeyi şu anda onun adına yaptıklarını iddia edenlerin istedikleri gibi yapardı ancak görünen odur ki böyle istememiş ve istediği gibi bir nizamın oluşmasını sağlamıştır.
Yine isteseydi herkesin hesabını bu dünyada gördürtür ve hesap verme gününe kadar bekletmeyi yeğlemezdi. Mahşer gününü hesap günü ilan etmesi ve duyurması ve buyurması onun adına kimsenin bu dünyada hesap soramayacağının da bir göstergesidir.
Şimdi gelelim bütün bunları yazmaya neden ihtiyaç duyduğumuza. Son zamanlarda ki söylemlerin uzlaştırıcı, hoşgörülü, ortamı yumuşatıcı olmaktan ziyade sert, ayrıştırıcı ve ötekileştirici söylemler olduğunu görüyor ve duyuyoruz.
Bu söylemlerin bize katkı sunmayacağı açık. Hele hele bir kesimi sırf siyaseten benimsemedikleri için onları peygamber düşmanı ilan etmek gibi bir gafın iyi niyetli bir söylem olmadığını da görmek gerekiyor. İslamiyet, sevgi, güler yüz, tatlı söz, dürüstlük ve iyilik dinidir. İslami düşündüklerini iddia edenlerin de bu yolda yürümeleri beklenir. Bunu başaramazlarsa ya yollarında ya da yöntemlerinde bir yanlışlık var. Allah kimseyi doğru yoldan ayırmasın diyoruz.