Başbakan Erdoğan’ın 12 Haziran seçimlerinin sonuçlarının açıklandığı balkon konuşmasını hatırlayalım. Bu konuşmayı dinleyen herkes seçim gerginliklerinin geride kaldığını başbakanın yeniden çözüm ve uzlaşı kültürüne geri döneceğine kanaat getirmişti.
Aradan bir yıl bile geçmeden geçen Çarşamba günü yine aynı başbakanın mecliste yaptığı konuşmayı dinleyenler konuşanın aynı kişi olduğuna inanamadıklarını bilmem belirtmeye gerek var mı?
Balkon konuşmasında insanların yaşam şekillerinin korunmasından tutun da bir dizi konu için başbakan söz vermişti. Bir yıl geçmeden ülkenin genelinde kimsenin yaşam şartı garantisi ve huzuru kalmadı gibi. Böyle giderse kalan huzur ve düzen de yerle bir olacağa benziyor.
İşin ilginç yanı gidişat konusunda uyarıda bulunmaya çalışanlara karşı takınılan tavır ise insanı hayrete düşüren türden. Başbakanın yazarlara, çizerlere karşı takındığı tavır ve söylem ülkede gerginlik yaratmaktan başka bir işe yaramadı, yaramayacaktır.
Yapılan toplantılarla gazetelerin yayın yönetmenlerini, sermayedar patronlarını örtülü bir şekilde baskı altına alıp haberlerin yayınlanmasını engelleme dahil bir dizi gelişmeye rağmen insanların vicdanları artık sessiz kalmayı kabul etmiyor. Bu ülkeye ve insanlarına duyarlı olanlar vicdanını cüzdanına tercih etmeyenler büyük riskler alarak kalemlerini ülkenin çıkarları için kullanmayı denediklerinde başbakanın hedefi haline geliyorlar. Ancak bu yol çözüm yolu değil.
1990’lı yılların yöneticilerinden olan Batman valisi Salih Şarman dönemin gazetecilerini yaptıkları haberler konusunda yetersiz görünce kendi gazetesini kendi çıkarmaya karar vermiş ve Batman yerel basınına karşı basın sektörüne el atmıştı. Kalemşör köşe yazarı da aynı kod ismi ile yazar bir vali yardımcısı idi. Vali yardımcısı gazetecileri eleştirirken “karılarınızı etekleri altında saklanıyorsunuz” diyordu. Kuşadalı’nın şimdi nerede saklandığını bilmiyorum ama Sayın Başbakanın yazarlara yönelik olarak masalarınızın altında saklanıyorsunuz lafı bana o dönemin vali yardımcısı kuşadalı’yı hatırlattı.
Gerginlik sadece yazarlar ile sayın başbakan arasında olsa hadi neyse demek mümkün olabilir ancak değil. Sayın başbakan gibi düşünmeyen, yaptıklarını onaylamayan, astığını astık, kestiğini kestik görmeyen herkes hedef. Öylesine hedef ki cezaevlerinin kapasitesinin üzerine dolduracak kadar hedef. Özel yargılamalar yapacak kadar hedef.
Ana muhalefet CHP hedef
Milliyetçi kesimin temsilcisi MHP hedef
Kürtlerin temsilcisi BDP hedef
 Aleviler hedef
Kitabı yayınlanmamış yazarlar hedef
Askerler hedef
Aynı düşünmeyen polisler hedef
Hedef, hedef, hedef……….
Seçimlerde yüzde elli oy almak iyi günlere doğru, güzelliklere doğru, çözüme doğru umut verecek bir hükümet manzarası çizilmesinden kaynaklanmıştır. Herkesin umudu daha özgür, daha demokratik bir Türkiye özlemi. Bu özlemin başbakanın başkanlığını yaptığı parti ile mümkün olabileceğini düşündü bu yurttaşlar. Bunu düşündüler diye günah mı işlediler?
Son dönemde uygulanan politika bu ülkeyi germektedir. Sayın başbakan kızsa da kızmasa da ülke geriliyor. Herkes gergin, herkes huzursuz, herkes umutsuzluğa doğru sürükleniyor. Buna çözüm bulmak hükümetin işidir. Bu iş kızarak değil çözüm bularak gerçekleştirmek zorunda.