Günümüzde demokrasinin olmazsa olmazlarından olan fikir ve ifade özgürlüğü ile örgütlenme özgürlünün olup olmaması ülke hakkında varılan kanının temel göstergelerindendir.
Çünkü insanların düşüncelerini ifade edemedikleri, yan yana gelemedikleri, anlaştıkları konularda birlikte hareket edemedikleri bir ülkede demokrasiden ve insan haklarından bahsedilemez.
İnsanlar, ister totaliter olsun ister demokratik siyasal alanda parti çatışı altında örgütlenirler. Tek partili sistemlerde her ne kadar parti adı kullanılıyorsa da aslında sistemin adın demokrasi değildir. Ancak çok partili ülkelerde ve yönetimlerde farklı düşüncede olan ve iktidarı hedefleyen görüşler siyasal parti olarak faaliyet sürdürmektedirler.
Bütün örgütlenmeler veya bir araya gelmeler iktidarı hedeflemezler. Baskı unsuru oluşturarak düşünceleri doğrultusunda kararlar alınması için çaba gösterirler. İşte bu tür yapılar da dernek, vakıf gibi isimler altında etkinliklerini sürdürürler. Bu derneklerin yaptıkları başka bir iş de kuruluş amaçları doğrultusunda çalışmalar yürütmektir.
Çağdaş Medeniyetler seviyesine çıkarmaya çalıştığımız demokrasimizde ise her gün başka bir gedik açılması için büyük çabaların varlığı da inkar edilemez. Özgürlük ve demokrasi adına alınan önlemler çerçevesinde hareket edildiği söylemleri ve imaj yaratma çabalarına rağmen bu tür uygulamaların zarar verici nitelikte olduğunu hatırlatmamız gerekmektedir.
Bu uygulamaların bazıları ise insanda vicdani rahatsızlıklar yaratmaktadır. Geçen hafta yazdığımız bir yazıda devletin hükümlülerden istediği iaşe bedelinin vicdan yaralayan bir uygulama olduğunu belirtmiştik. Nitekim konu birkaç gün sonra Batman Milletvekili Ayla Akat Ata tarafından meclise götürüldü. Şimdi ise başka bir uygulama ile karşı karşıya bulunmaktayız. Batmanda faaliyet gösteren üç dernek hakkında savcılık tarafından KCK’ya destek verdikleri gerekçesi ile kapatma davası açıldığı geçen hafta Demokrasi Platformu açıklaması ile kamuoyuna duyuruldu. Bilindiği gibi KCK yasaların illegal saydığı bir örgütlenme şekli. Oysa Batmanda etkinliklerini sürdüren MEYA-DER, KURDİ DER ve DA DER dernekler yasası çerçevesinde kurulmuş, yönetim kurulu üyeleri açık ve belli olan adresleri bilinen, etkinlikleri kamuoyuna açık olan derneklerdir.
MEYA DER (Mezopotamya yakınlarını kaybedenler yardımlaşma  derneği) yıllardır etkinlikleri sürdüren ve aynı zamanda kamusal sayılabilinecek bir faaliyet sürdürmektedir. Çatışmalarda hayatını kaybedenlerin yakınlarından oluşan bir dernek ve çatışmalarda yaşamını yitirenlerin cenazelerini ailelerine teslim edilmesi, taşınması ve gömülmesi konusunda ailelerine yardım etmeyi hedefleyen bir dernek.
DA DER (Din Alimleri Dayanışma Derneği) ise başta Kürt sorunu olmak üzere toplumsal konularda dini bakış açısı konusunda görüş belirten. Toplumun inançlı kesimlerinin olaylara dini açıdan bakışlarının doğru olarak yönlendirilmesi için çalışmalar yürüten, toplumsal barışın sağlanmasında din adamı olarak arabulucu ve uzlaşı konusunda çaba gösteren bir dernek. Üstelik üyelerinin çoğu din adamı ve bazıları da emekli imamlardan oluşmakta.
KÜRDİ DER (Kürt Dilini Araştırma ve Geliştirme Derneği) ise kuruluşundan itibaren Kürtçenin geliştirilmesi için çaba gösteren yapılan ilk yasal değişiklik sonrasında Kürt dilinin geliştirilmesi ve yayılması için atölye çalışmaları yürüten, bunun için resmi makamlarda izin alan, oluşturduğu altyapı ile daha sonra kurulan Artuklu Üniversitesindeki Kürt Dili Enstitüsüne bile öğrenci verme potansiyeli yakalamış bulunan bir dernek. Bu satırların yazarının bile Kürtçe eğitimi konusunda Kürdi Der’in atölye çalışmaları sayesinde Kürtçe kitaplar yazdığını da belirteyim. Sadece biz değil bizim gibi birçok yazarın da Kürdi Der sayesinde kendilerini dil konusunda geliştirdiklerini ve eserler verdiklerini belirtmek de faydalı olacaktır.
Bütün bu derneklerin çalışmalarını yürütürken bin bir emek ve çile ile faaliyet sürdürdüklerini ve büyük maddi imkânsızlıklar içinde bulunduklarını da biliyoruz. Bu derneklerin zaman zaman kira ödeyemez duruma düştüklerini de bilmeyen yok.
Hal böyle iken bu derneklerin illegal sayılan yapılara maddi destek sağladıkların iddia etmek çok da sağlıklı bir yaklaşım gibi görünmüyor. Kaldı ki bu durumların tespiti varsa ilgili şahıslar hakkında yasal işlem zaten yapılmaktadır. Dernek kapatmak suretiyle bir yaklaşım göstermek konunun amacının dışına çıkarılması anlamına gelir. Çünkü derneklerin kapatılması meselelerin bitmesi anlamına gelmemektedir. Tam aksine bu dernekleri kapattığınızda yasal olarak sürdürülmekte olan çalışmalara olan inancı da zedelemiş olursunuz ki asıl bu durum bir illegal yapının oluşmasına zemin hazırlar. Örgütlenme özgürlüğünü sekteye uğratır.
Sonuç olarak yargıdan beklentimiz yasal olarak kurulmuş ve faaliyet sürdüren Dernekler hakkında açılan veya açılacak olan davalar konusunda toplumsal gerçeklikler çerçevesinde bir yaklaşım gösterilmesidir. MEYA DER’i ortaya çıkaran çatışmaların aldığı canlardır. Çatışmalar biterse cenaze taşımak zorunda kalınmazsa zaten bu dernek farklı bir yapıya dönüşür. DA DER din adamlarımızın bir araya geldikleri ve toplumun inanç değerleri konusunda gönüllü bir yardımlaşmada bulunan bir yapıdır ve her zaman toplum için bu tür yapılara ihtiyaç vardır. İmamların örgütlenmesini engelleyerek toplumsal bir gerçeklik olan imamların yol göstericiliğini engelleyemezsiniz. Kürdi Der kapatılması değil desteklenilerek güç kazandırılması gereken bir dernektir. Bu gün okullarda seçmeli ders olarak eğer Kürtçe dersi verilebiliniyorsa bu bugüne kadar çalışmalar yürüten Kürt Enstitüsü ve Kürdi Der sayesinde olmuştur. Dileriz bu yanlış yargıda bir an önce düzeltilir.