DAIŞ çetelerinin ateşledikleri roketlerin mermileri Kilis ilimizde kalan vatandaşlarımızı canlarından bezdirdi. Suriye ile olan sınırdan bulunan bu yerleşim yerine geçen ocak ayından bu yana 50’ye yakın roket mermisi düştü. Bu bilinçli saldırılarda beşi (5) Suriye vatandaşı on’u(10) bizim vatandaşımız olmak üzere bugüne kadar 15 insan yaşamını yitirdi. Aynı saldırılarda yaralananların sayısı ise kırkı(40) geçmiş durumda.

Türkiyenin kendisine yönelik tehdit görmesi durumunda veya kendisine karşı yapılan saldırılar karşısında angajman kurulları çerçevesinde cevap verdiğini biliyoruz. Lakin bu angajman kuralları çerçevesinde verilen cevap konusunda ciddi sıkındı ve endişelerimizin var olduğunu da belirtmekte fayda var.

Bunun yanında Türkiyenin yaklaşım tarzı ve tavrı bilindiği halde DAIŞ çetelerinin bu kadar rahat hareket ederek Kilise saldırmaları insanı farklı düşüncelere de yöneltmiyor değil!

DAIŞ, Kilise saldırırken nasıl bu kadar rahat davranabiliyor?

Suriye sınırında özellikle Kilis sınırlarında bu kadar silahlı güç bulunurken nasıl saldırıya bu denli hedef olabiliyoruz?

Saldırılardan sonra angajman kuralı adı altında yapılan top atışları neden önleyici tedbir olarak devreye sokulamıyor?

Diğer illerimizde bir sinek vızıldasa hava kuvvetlerine ait uçaklarımız kandil dâhil her yeri yerle bir etmek için havalanırken on beş insanın öldürüldüğü Kilis ilimizin sınırlarında bu gücümüzden neden eser yok?

Rusya ile olan sıkıntıdan dolayı eğer uçaklar kalkamıyorsa o zaman işbirliği yapılan koalisyon güçleri bu saldırılara karşı neden etkili cevap vermiyor?

Bu saldırılardan amaçlanan ne DAIŞ neden Kilis’teki insanlarımıza saldırıyor?

Eğer saldırılar birkaç roket mermisi ile sınırlı olsaydı durumu kaza veya yanlışlık olarak algılamak mümkündü lakin öyle olmadığı çok açık gözüküyor. Bu durumda hükümetin bu saldırılar karşından ya etkili bir cevap vermesi gerekiyor ya da bu saldırıların nedenini ikna edici bir açıklama ile duyurması gerekiyor diye düşünüyoruz. Çünkü merak ediyoruz bu adamlar neden bize saldırıyorlar ve neden Kilis’e bunu yapıyorlar?

23 NİSAN KUTLAMALARI

 Bu yıl 23 Nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı kutlamaları sönük geçti. Bunda ülkemizin içinde bulunduğu durum etkili oldu. Yapılan törenlerde de görüldü ki alınan güvenlik önlemler ve duyulan endişeler nedeniyle kutlamalar bir bayram havasında değil korku ve endişe havası şeklinde gerçekleştirildi.

Büyükler olarak artık çocuklarımızın bayramlarını bile bayram olarak, sevinç içerisinde kutlamalarını sağlayacak ortamları hazırlamakta güçlük çekiyoruz.

23 Nisan Dünya çocuklarına adanmış nadir bayramlardan birisi hatta tek bayram olarak da görülmektedir. Ancak 23 Nisanın anlamı sadece çocuk bayramı olması ile sınırlı değil. Önemi de öyle. 23 Nisan çocuk bayramı aynı zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılış. Yani başka bir anlatım ile bir sistem değişikliğinin manası.

Tek kişi sultalığının bitirildiği, egemenliğin Osmanlı hanedanlığından alınarak Türkiye halklarına bırakıldığı, Egemenliğin kayıtsız şartsız millette olduğunun vurgulanıp kabul ettiği bir dönemin simgesi.

Bu nedenle 23 Nisanı kutlarken veya anarken bu gerçekliği unutmamak gerekiyor.

Bilerek veya bilmeyerek 23 Nisan konusunda farklı tavır ve düşüncede olanlar var ise bu gerçekliliği hatırlamalarında büyük bir önem vardır. Çünkü konunun hassasiyetini idrak etmeden bu konularda atılan yanlış adımların farklı sonuçlar doğurması ihtimalini de hesaba katmak gerekiyor.

Bu yılki 23 Nisan kutlamalarına ne yazık ki iyi şartlarda gelmedik.

Ülkemiz bu süreçte çatışmalarda hayatını kaybeden çocukların durumunu

Taciz ve tecavüze uğrayan çocukların durumunu

Çocuk gelinlerin durumunu

Cezaevlerinde saldırıya maruz kalan ve cezaevlerinde bulunan çocukların durumunu

Uyuşturucu belasına bulaşan çocukların durumunu

Sokakta yatan ve çalışan çocukların durumunu,

Dünya bazında ise başka Suriye olmak üzere savaşta olan ülkelerden kaçmak zorunda kalan ve yollarda yaşamını yitiren çocukların durumunu tartışarak geldik.

Bölgemizde ise son dönemde yaşanan çatışmalardan dolayı birçok ilçemizdeki onbinlerce çocuk hem eğitim ve öğretimlerinden eksik kaldılar hem de çatışmalardan dolayı psikolojik sorunlar yaşadılar. Yaşanan göçlerden en fazla etkilenenler de ne yazık ki bu çocuklar oldu. Onbinlerce çocuk yaşanan olayların günahsız kurbanları olarak durumdan etkilendi. Bu nedenle de 23 Nisanı bayramları olarak kutlama imkan ve moraline sahip olamadılar.

Dileriz bu durumun yaratıcıları bu bayram nedeniyle bu durumu da vicdanlarında tekrar değerlendirmeyi denemişlerdir.