Ülkeni siyasi gündemine baktığınızda işlerin rayında yürüdüğüne inanır, kendinizi rahat hissedebilirsiniz.

Hele hele tartışma düzeyine bakarsanız bu kulvarı değerlendirme dışı bile bırakabilirsiniz.

Çünkü gündemin tartışma noktaları ve basının aktarım yönü insan vicdanının sızlatacak cinsten.

Oysa hayatın gerçekleri ile siyasilerin atışmaları arasında korkunç bir fark var. Siyasilerin tartıştıkları gündem ile insanların yaşam zorlukları ayrı kulvarlarda yürüyor.

İnsanlar aç ve açıkta yaşıyor.

Bu bir iddia değil bir gerçek. Ve bizi yönetenler bu sorunların çözümü için öneri sunup birbirileri ile tartışacaklarına, uzlaşacaklarına ülkeyi gerginleştirmek, tartıştırmak, çatıştırmak ve koltuklarını muhafaza etmekle meşgul bir görüntü arz ediyorlar.

Gerçekçi olalım.

Geçimini sağlayabilen ailelerin çoğunluğu ne kızlarını ne de kadınlarını çalıştırmak, işe göndermek istemezler. Gerek hizmet sektörümüz, gerek sanayi sektörümüz ve gerekse toplumsal düzenimiz de “evde sıkılıyorum o zaman işe gideyim” anlayışına henüz pek müsait değil. Buna rağmen ailelerdeki her bireyin geçime katkı sunmak amacı ile iş peşine düştüğü bir gerçekle karşı karşıyayız.

Eğitim düzeyi ne olursa olsun, ister üniversite mezunu ister okuma yazması olmasın insanlar kadın erkek demeden kapı kapı iş aramakla meşgul.

Çok uzakta değil dün şahit olduğum bir manzarayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Sabah saat dokuz. Yaşının yirmi beş otuz arasında olduğunu tahmin ettiğim bir bayan elinde beş altı yaşlarında bir kız çocuğu ile işyerimizin kapısına geldi. Önceden beyninde belki de milyonlarca kez tekrarladığı cümleyi kesintisiz ve tek nefeste odanın içine aktardı.”Ben burada çalışmak istiyorum. Bana bir iş verin” cümle tamamlanır tamamlanmaz yere bakan gözler aniden yukarı kalkarak gözlerimizin içine yöneldi. Belli ki cevap istiyordu.

Neyi?

Nasıl?

Ne şekilde?

Hangi kapasite ile yapacağını söylemeden. Bunları belirtme gereksinimi duymadan tek bir şey istiyordu.

”Çalışmak”

Ardından çocuğunu göstererek bu çocukla yürüyerek geldik. Elindeki su pet´ini gösterip bunu da aşağıda birileri verdi. Ses tonu, tavır ve davranışları geldiği noktadaki hassasiyeti gösteriyordu.

Bulunduğu çevrede, eşten, dostan umudunu keserek çalışma azmiyle gelmişti bize. Ve biz onun bu derdine çare olamamanın burukluğunu yaşadık.

Korkunç bir şeyle karşılaşan çocuk gibi donup kaldık. Gözlerinin içine bakarken gözlerimin ıslandığını, yutkunamadığımı hissettim. O an için ne ülkenin siyasal gündemi, ne anayasa değişikliği, ne toplumsal kalkınma ne de kimin nerede nasıl konumlandığı, kimin iktidar kimin muhalefet olduğu, Sabahlara kadar mecliste kalmanın ne anlama geldiği de beni ilgilendirmedi. Gerçekten şok yaşadım.Böyle bir manzara ile karşılaşmadığım için değil,böyle taleplerle karşılaşmadığım için de değil ancak okuryazar bile olmayan bir bayanın bu kadar net bir taleple ve bu kadar kararlılıkla yaptığı istek iliklerime kadar beni etkiledi.

Beni bu kadar etkileyen diğer olgu ise durumun farkına varmama rağmen içine düştüğüm çaresizlik.

Bir torba un, bir kutu şeker, bir teneke yağ istemiyordu.

Dilenmiyordu da.

Benden, Bizden, Toplumdan dimdik ayakta kalmak için emeği ile mücadele etme fırsatı istiyordu ve biz bu fırsatı kendisine sunamıyorduk.

Şimdi sizlere sormak istiyorum; Hangi siyasal gündem bu kadının acil ihtiyacı olan geçim sıkıntısından daha öncelikli olarak karşımızda duruyor?

Bu durumda olup sesini duyamadığımız daha kaç kadının var olduğunu biliyor muyuz?

Daha ne kadar insanları açlığa sefalete sürükleyerek sırtlarında politik yapmaya devam edeceğiz, devam edeceksiniz?

Sermayelere sermaye katarken,”ben çalışmak istiyorum” diyen kaç insanın gözüne daha çaresizlik içinde bakmak zorunda kalacağız.