Müstakbel başbakanımız ve AKP Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu AKP olağanüstü toplantısında kendisini genel başkan ve başbakan seçen delegelere yönelik yaptığı konuşmada yapmak istediği projelerin de bir özetini sunma gayreti gösterdi.
Lakin bizi esas düşündüren olgu Çözüm sürecini başlatan Başbakan Erdoğan’ın köşke çıkmasından sonra bu projenin yeni hükümet tarafından takip edilip edilmeyeceği konusuydu. Yeni Türkiyenin yeni başbakanı konu ile ilgili şu cümleleri söyledi; ”Milletin adamı cumhurbaşkanlığı makamında. AK Parti'nin en büyük başarısı bütün milleti tek bir yürek haline getirmiş olmasıdır. Çözüm sürecini başarıya ulaştırana kadar bize uyku haramdır. Bu fitne tohumları yok olana kadar omuz omuza gece gündüz çalışacağız. Bu irfanları bölmek için her türlü yolu denediler. Aziz milletimize tekrar ediyoruz. Bizim iktidar olduğumuz Türkiye'de kimse ötekileştirilmeyecek. Eşit vatandaşlık kanunu benimsenecektir. Bizim tarihimiz merhamet tarihidir, şefkat tarihidir. İnsan onuru insanın eşrafı mahlûkat olma özelliğinden gelir. Özgürlüğü garanti edilmemiş insanın onur duyması mümkün değil. Hep özgürlük dedik. Şimdi bir kez daha söylüyoruz. Özgürlükler AK Parti sorumluluğu altındadır.”
Bu konuşma bundan sonraki süreçte de çözüm süreci konusunda hükümetin aynı politikayı sürdüreceğinin işareti oldu. Çünkü bu konudaki en küçük tereddüt bile ortalığın karışması için yeterli neden. Hele hele kaynayan bir kazan olan Ortadoğu bu haldeyken sürecin tereddüt kaldırmayacağı açık.
Yukarıdan cumhurbaşkanının aşağıdan başbakan ve hükümetin desteğini alan bu sürecin CHP tarafından da aynı duyarlılıkla desteklenmesi durumunda ülkenin selamete çıkması çok daha kısa bir sürede gerçekleşecektir.
Yeni başbakan yeni Türkiye projesinde çözüm sürecini başarıya ulaştırana kadar bize uyku haramdır diyor. Bu aralıksız bir çalışma demek, bu nefessiz kalana kadar uğraşmak demek. Bu bu yoldan geri adım atmamak demek. Hükümet eğer bu söylem ve kararlılıkta ise hep umutvar olduğumuz barışa bir adım daha yaklaşıyoruz demektir.
Üstelik bu yolda eşik vatandaşlık kavramının kullanılması bu güne kadar uygulanan söylemin dışında bir yaklaşım. Bu yaklaşımın sıradan uygulamalardan da farklı anlaşılması lazım. Eğer eşit vatandaşlıktan kasıt anayasadaki mevcut eşitlik ise bir anlamı yok ama yeni bir anlayışla geliştirilecek olan eşit vatandaşlık yeni anayasada kökleri ile yerini bulursa elbette ülke demokrasisinin de güçlenmesi anlamı taşır.
Müstakbel başbakan bütün millet tek bir yürek sözünü de kullandı. Yürek sevgiyi işaret eder. Cesur olmayı işaret eder. Eğer bütün millet tek bir yürek olacaksa bu birlikteliğin sevgiye, saygıya, kardeşliğe, eşitliğe, özgürlüğe dayanması gerekir. Bunun sağlanması da takdir edilmelidir ki kardeşlerin değerlerine saygı gösterilmesinden geçer. Kardeşlerin hak ve hukuklarının tanınmasından geçer. Kardeşlerin dillerinin kullanılmasından geçer. Kardeşlerin kardeşlerini düşman görmemekten geçer. Kardeşlerin tutsaklıklarının sona erdirilmesinden geçer.
Kardeşlerden biri zevk u sefadayken diğer kardeş hak ve hukuk mücadelesi için dağlarda, mahpuslarda, sınırların ötesinde, cephelerde ise bunun adil olarak görülmeyeceği de hatırlanmalıdır. Kardeşlik önce kardeşlik hukukunun tanınması ardından da kardeşçe bir kucaklaşma ile mümkün kılınabilir. Bunun yapmanın kolay olmadığını biliyoruz. Bu yolun zorlu bir yol olduğunu da biliyoruz. Buna rağmen bu yolda her kim bir adım atarsa onu desteklemek de bizim boynumuzun borcu olsun. Çözüm sürecini başarıya ulaştırmak için kendisine uykuya haram eden çıkarsa onun yanında yürümek de bu ülkenin dirlik ve düzenini, kardeşliğini, özgürlüğünü, kardeşliğini isteyen insanların da temel görev i olarak kabul edilmelidir. Bütün millet tek yürek olacaksak çözümde her engele rağmen yürümek gerek. Bu yoldan dönenin kaşığı kırılsın!