Bugün on dört şubat sevgililer günü. Sevgilisini yanında bulma şansına sahip olan herkese kutlu olsun. Sevgi insani bir duygudur. Çoğu zaman boyutlarını ve bağlılığını mantıkla izah etmekten yoksun kaldığımız bir duygu. Ancak güçlü yanı en güçlü hükümdarları da fermanlarına da yerle bir etmiş bir duygu. Cennetten kovulmaya neden olan, dağları delmeye yeltenmeye sebep olan, kızgın kumlarla kaplı çöllere insanları salan, ölümün bile karşısında titrediği bir duygu.
Sevgi duygusu ile birlikte olan veya olması gereken bir olgu daha var ki bu da bağlılık. Sevgiye bağlılık olmazsa olmaz kurallardandır. Bu iki unsur iç içe geçmiştir. Can fedai bir bağlılıkları var.
İnsanların böyle günleri kutlamaları elbette güzel. Hatta bu günün böylesi anlamlı bir konuya ayrılması da. Sevginin gün mün dinlemediğini hepimiz biliyoruz ancak günün adanmış olması güzel. Güzel, güzel olmasına da bu ülkede biraz da empati kurmak gerekiyor. Sevgilisi olanlar, sevgililer gününü kutlarken günün herhangi bir anında aynı duyguyu paylaşmayan, paylaşamayan hemşerilerini, yurttaşlarını da bir hatırlasalar ne kadar güzel olur!
Mesela taş duvarlar, demir pencereler ardından sevgili hasreti çeken insanların durumunu hatırlamak gibi. Kaderlerinin kurbanı olanların, fikirlerinin esiri olanların duygularını anlamaya çalışmak onların çektikleri hasrete ortak olmak gibi. Hani empati diyoruz ya. Empati her zaman en iyilerin durumu ile ölçülmemeli elbet. Bazen de hatırlanamayanı hatırlamaktır empati. Cezaevlerinde ölümü bekleyen ve son nefeslerini yakınlarının yanında vermek isteyen tutsakların durumunu anlamamıza yardımcı olacak en güçlü duygu değil mi sevgi?
Ya Uludere’de karlar altında yatan gençlerin ailelerine ne diyeceğiz sevgililer gününde. Mesela kardeşinin mezarının başına kına tepsisi ile gelen bacıya, ablaya sevginin tarifini yapabilme gücümüz olacak mı? Biz iki kuruş para kazanmaya çalışan kardeşini bombalarla öldürdük, param parça ettik ancak bir özür bile dileme zahmetine katlanmadan sevgimizi izah ediyoruz diyen yöneticiler gibi mi olacağız. Yoksa canımız öyle yanıyor ki özür bile dilemiyor muyuz diyeceğiz.
Sevgililer gününde sevgiye ve ilgiye muhtaç olan o kadar çok insanımız var ki. Bunlardan bazıları da kayıpların yakınları. Yıllardır kaybolan yakınlarının kemiklerini bulma derdinden o meydandan bu meydana koşarak seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Çok değil, bir mezar taşı istiyorlar sevgilerini ifade edebilecekleri, gözlerindeki son gözyaşı damlalarını akıtabilecekleri bir mezar taşı. Onların sevgilerine ne diyeceğiz? Sevgililerinizi aldık ama sorumlusu ben değilim mi diyeceğiz! Hani Fırat’ın kenarında bir koyun kaybolsa hesabını vermek gerekiyordu? Fırat’ın ötesinde gençlerimizin kanı oluk oluk akmaya devam ediyor. Çözüm bulmak bir yana çözüm için kıprayanı bile yargılamaya kalkarak sevgisini gösteren bir ülke yönetiminde yaşamaktayız.
Sevgililer gününde bir birini sevenler hediye olarak gül dağıtıyorlar. Gül sevginin sembolü olarak ellerde dolaşır. Oysa ülkeyi sevmek de bir sevgi biçimidir. Bu sevgiyi canları pahasına taşıyanların birbirlerini öldürmelerine neden göz yumuluyor. Onların çiçekleri neden güle, mermi ve bomba olarak dağılıyor?
Birimiz için güzel tenli bir kadındır sevgili
Birimiz için içinde güller biten vatan
Birimiz için serin sularıyla akan nehirlerdir Sevgili
Birimiz için uğrunda canlar giden vatan
Neye vurulmuşlarsa vurulsunlar sevgi sahibi olan herkesin sevgililer günü kutlu olsun. Sevdiklerine kavuşma temennisiyle…