Bölgemiz yani üzerinde yaşadığımız coğrafya resmen yaz sıcakları başlamadan kaynamaya başladı. Bu algı sadece bölgede yaşadığımız için ve etrafımızda dönen olaylardan elde ettiğimiz sonuçlarla bağlantılı değil. Aynı zamanda komşu ülkelerde ve dünya egemenlerinin bölgeye yönelmelerinden de kaynaklanan bir algı.
Yanı başımızda bulunan Irakta sular tekrar kaynamaya başladı gibi görünüyor. Sünni temsilci ve Irak Cumhurbaşkanı yardımcısı Haşimi’nin tutuklanması kararı sonrasında önce Kürt yönetimine sığınması ardından İstanbul’a gelerek yerleşmesi ırakta Şii-Sünni ayrışmasının yanı sıra Sünni- Kürt ittifakının da işaretlerini veriyor. Tabi bu durumda Türkiyenin takınacağı durum çok önemli. Bu durum şimdilik Haşimi’ye ev sahipliği yapılarak işin uzlaşı ile sonuçlandırılması gayretlerini içeriyor ancak anlaşma sağlanamaması durumunda ortaya nasıl bir tablonun ve uzlaşının çıkacağı da merak konusu.
Buna paralel olarak gelişen diğer olgu ise Şii dünyası ile ilgili. İran’ın nükleer enerji çalışmaları konusunda istanbulda yapılan İran- 5 artı Almanya toplantısından da çıkan sonuç görüşmenin ikinci ayağının Irakta gerçekleştirilmesi oldu. Yani İran bir şekilde güvenlik konseyinin beş daimi üyesi ile Almanya’ya benimle bundan sonra Irakta görüşmeniz gerekir dedi ve Türkiye’yi devreden çıkarmaya çalıştı.
Suriye’deki durum ise herkesin malumu. İran ve Irak’ın Şii yönetimleri Suriye’deki Şii rejimi iktidar da tutmak için ellerinden gelen bütün kozları oynamaktadırlar. Bu cephenin karşısında bulunan en öncü kuvvet ise Türkiye olarak ortada durmaktadır. Bu durum doğal olarak Sünni Dünya ile Şii dünya arasındaki uçurumu büyütmektedir. Şiiler açıktır ki Türkiye’yi kuşatan bir çizgi halinde Basra’dan Akdeniz’e kadar süren güzergâhtaki etkinliklerini kaybetmemek için ellerinden geleni yapacaklar. Bu da Türkiye’nin bu politika karşısında bu yönetimlerle bir gerginlik yaşayacağını göstermektedir.
Ortadoğu’daki bu karmaşık gibi görünen durum karşısında ABD’nin ve dolayısıyla NATO’nun ne düşündüğü elbette önemli bir konudur. Çünkü Şii ve Sünni anlayışların egemenlik alanlarında bulunan adı geçen bölgede Türkiye ile çevrili sınırların tamamında yaşayan Kürtler bulunmaktadır. Bu durum doğal olarak bu alanda bu güçlerin Kürt kozunu oynamalarını gündeme getirecektir. Türkiye’nin bu anlamda bazı Kürt kesimleri ile ilişki içerisinde bulunduğu bilinmekte. Suriye’deki durum konusunda bir anlaşma çıkmamış olmasına rağmen bu bölge ile ilgili olarak da yapılan çalışmaların aralıksız sürdüğünü tahmin etmek güç değil ancak İran, Irak, Suriye ve Türkiye’de belirtilen sınır bölgelerindeki yerleşim alanlarında silahlı mücadele yürütün PKK’nın varlığı bu alanda uygulanan politikaların planlandığı gibi yürümesine engel teşkil etmektedir.
Bu nedenle her ülke kendi politikalarını belirlerken diğer ülkeye karşı kullanacağı kartları hep elinde tutmaya gayret göstermektedir. Mevcut durumda Kürtler açısından önemli olan kazanımlardan birisi Kuzey ıraktaki Kürt bölgesi ya da diğer adıyla Irak Kürdistan federe yönetimidir. Suriye’deki durum ise henüz karanlıkta. Konuyu bölge konusundaki etkinliği ile bilinen ABD konsolosuna sorduk. Suriye’deki tartışmalardan sonra Suriye’nin kuzeyinde Türkiye sınırına bitişik olan bölgede Kuzey Irakta olduğu gibi bir Kürt otonom bölgesi kurulursa ve buraya Türkiye’nin müdahalesi olursa ne düşünürsünüz? Sayın konsolos Türkiye’nin sınır bütünlüğünden yana olduklarını beyan ettiler ancak biz Suriye sınırları içerisindeki bir oluşumdan bahsettiğimizi tekrarlayınca konu hakkında yorum yapmak istemediklerini belirttiler.
Bu yaklaşıma rağmen son günlerde başta ABD ve Almanya’nın olmak üzere birçok devlet temsilcisinin bölgede incelemelerde bulunduğunu da unutmamak gerekir. Bu durum bölgenin hassasiyetini bir kez daha ortaya çıkarmaktadır. Bizler açısından ise özgürlüklerin önünü açmanın yararlı olacağı gerçeği ortaya çıkıyor.