Bir taşla üç kuş” değil “Bir kararla yüz yıl ceza” veren bir yasal düzenleme ve kararımız var artık.
Kamu düzeni veya iç güvenlik yasasını yeniden düzenlemek isteyen hükümetin gerekçesi, eylemlere katılan veya izinsiz gösteri yapan vatandaşlara karşı uygulanan ceza sisteminin yetersizliği ve etkisizliğiydi. Sapan, taş ve benzeri malzemeler silah sayılmadığından yeterli ve caydırıcı ceza verilemediği için böyle bir düzenleme gerekli görülmüş(!) gerekçesi vardı. Bu durumun böyle olmadığı Bitlis’ten gelen kararla bir kez daha ortaya çıkmış oldu.
Çünkü bu kararda Bitlis’in Tatvan ilçesinde 15 Şubatta izinsiz gösteriye katıldıkları, polise karşı taş kullandıkları, direndikleri silah kullandıkları ve örgüt üyesi oldukları gerekçesi ile Yalçın Aysal, Binan Kiliçkiran, Bedir Ali can, Şirin Coşkun, Ferhat Aydemir, Egit Akbay ve Mazlum Akgün’e toplam 100 yıl 6 ay hapis cezası verildi. Bu kişi başına yaklaşık olarak 14,3 yıl ceza almak demek. Yani iç güvenlik yasası olmadan bile mevcut yasal düzenleme içerisinde de gerektiğinde bu kadar ağır cezalar verilebiliyormuş.
Bu kararda kamuoyuna yansıyan bölüm polise taş atılması ve taşın silah sayılması ile ilgilidir.
Yasalarımızda ne yazık ki niyet okuma durumları da söz konusu. “Terör örgütü olmamakla birlikte terör örgütü ile aynı doğrultuda ………..” diye başlayan ve örgüt üyeleri gibi cezalandırma ile sonuçlanan durumlar gibi. Bu tür yaklaşımlar olunca doğal olarak verilen cezalar da abartılı oluyor değişik maddelerden zincirleme gelen cezalarda da işin içinden çıkılmaz oluyor. Bu nedenledir ki AİHM’ye giden bunca davamız oluyor ve hep ülke aleyhine ve yargı kararlarının tersine kararlarla dönülüyor.
Şimdi eğri oturup doğru konuşma zamanı. Bir yasa düzenlemesi yapılırken bunun hak,adalet, demokrasi,ve insan hakları boyutlarının düşünülüp önceliklendirilmesine göre mi hareket ediliyor yoksa  günü kurtarma veya olaylara ve gelişmelere göre kanuni düzenlemeler mi yapıyoruz?
Hükümetlerin ve devlet bakış tarzının devleti koruma refleksi ile alakalı olduğu görülüyor. Bu Doğal bir savunma refleksi ancak bu gücün içerindeki birey buradan ayrıldığında bireysel hak ve özgürlükler onun için de gerekli. Yani kamu gücünü kullananların bir ömür boyu o gücü kullanma durumu yok. Kendisi o zırha bürünmüş olsa bile ailesi, akrabaları, tanıdıkları hukuk korumasına muhtaç insanlar. Bu nedenle olaylara göre hukuk ve yasa düzenlemeleri yanlıştır. Kişiye özel bir durum alırlar çünkü toplumun bir kesimini dışlayan ve hedef haline getiren bir yaklaşımlar söz konusu.
İç güvenlik paketinde temel bakış açısı “Toplumsal görünümlü terör faaliyetleri” mantalitesine dayanıyor. Neymiş toplumsal gösterilerde her ne kadar vatandaşlar bulunuyorlarsa da aslında işin altında yatan başka bir şeymiş! Bu açık bir şekilde niyet okumadan başka bir şey değil.
Toplumsal gösteriler barışçıl olan ve olmayan gösteriler diye ikiye ayrılır. Barışçıl gösterilerde katılımcılar kimseye zarar vermeden sloganlarını atar, yürüyüşünü yapar, basın açıklamasını okur ve eylemlerini kimseye zarar vermeden sonlandırırlar. Diğer gösteri de ise katılımcılar ile güvenlik güçleri arasında arbede çıkar, çatışmalar yaşanır sonunda kolluk güçleri eylemcileri dağıtır, bir kısmını da gözaltına alır vesaire…
Genelde demokrasiden nasibini alan ülkelerde vatandaşı potansiyel suçlu görme anlayışı yoktur. Güç kullanımında orantılı güç kullanımı esas alınır hatta esas alınan gücün kullanılmamasıdır. Hele hele bir gösteriye katıldığı için kişiyi özgürlüğünden yoksun bırakmak, taş attı diye kişiyi yaşamından yoksun bırakma anlayışı kesinlikle yoktur.
Ancak üzülerek görmekteyiz ki son zamanlarda çıkan yasalar birey özgürlükleri ve demokrasi önceliğinden çok savunma refleksli devletçilik zihniyeti ile hazırlanmaktadır. Her ne kadar uygulamada özel yetkili mahkemeler, OHAL yasaları gibi düzenlemelerin kaldırılmasına yönelik olumlu adımlar atılmış olsa da gelişmeler endişe verici bir durumda ilerliyor ve binbir zahmetle ortadan kaldırılan uygulamalardan daha sert uygulamaların gelmesine zemin hazırlanıyor görüntüsü var.
Sonuç olarak belirtmeliyiz ki mevcut yasalardaki antidemokratik maddeler bile henüz temizlenmemişken, geçen dönemlerdeki uygulamaların acıları unutulmamışken iç güvenlik paketi adı altında yapılması düşünülen yasal düzenleme yarar değil zarar getirecektir. Şimdiki düzenlemelerde bile bir kararla yüz yıllık cezalar veriliyorsa korkarız ki paketten sonra artık cezalardan çok ölümleri konuşuyor olacağız. Bu nedenle haftaya ertelenen paket tamamen ertelenmelidir.