Basın, medya normalde toplumun gören gözü, işiten kulağı, konuşan dili olmalıdır…

Gazeteciler, sorumluluk bilinciyle hareket edip, toplumun, sessiz çoğunluğun haklarını savunmalıdırlar…

Görevlerini sorumluluk bilinciyle yerine getirmeyen ve kimler güçlüyse, onlardan yana olanlar basının yüz karasıdırlar…

Rüzgara göre yön değiştiren gazeteciler, gerçek anlamda gazeteci olamazlar…

Her dönemin egemenlerine, güçlülerine yağcılık, yalakalık yaparak basın mesleği üzerinden dünyalık kazanmaya çalışanlar da basının yüz karasıdırlar…

Hakkı gizlemekle kalmayıp, zalim yönetimleri savunanlar, adaletten saparak yayınlarıyla mazlumlar aleyhine dezenformasyonlar yapanlar, basın ahlak ve ilkelerine ihanet edenlerdir…

Genel ilke ve prensiplerden söz ediyorum…

Bütün dünyada basın etiğine aykırı duruş gösteren ve hakim güçlerin istekleri doğrultusunda yayın yapan medya ve basın kuruluşları gerçeğini ibretle izliyoruz…

Gerçekleri çarpıtarak yayın yapan basın ve medya kuruluşlarıyla, dünyanın her coğrafyasında bence mücadele edilmesi gerekiyor. Çünkü dürüst yayın yapmayan basın kuruluşları, dünya barışı için tehdittir…

Ülkemizde de adaletten uzaklaşan, hakkı ketmeden, gizleyen, doğruları değil, egemenlerin istekleri doğrultusunda yayın politikalarıyla dikkat çeken medya ve basın kuruluşları dikkat çekmektedirler. Hadlerini aşarak siyasi iktidardan zılgıt yiyen bazı köşe yazarlarının olduğunu da biliyorsunuz…

Değerli Okurlar, son günlerde çok sayıda gazete ve televizyonda, ‘Balona roveşata’ haberlerini ibretle izliyordum. Eminim sizler de o haberden rahatsızlık duymuşsunuzdur.

Ülkemizin onca sorunu bulunurken, medyanın balona roveşeta yapan bir genci haber yapması ve ısrarla gündemde tutması gerçekten düşündürücü gelişmedir. Ancak bunun gibi nice önemsiz haberler malumunuzdur…

Medya/basın toplumun işiten kulağı, gören gözü ve konuşan dili olmaktan çok uzaktır. O nedenle ya dezenformasyon içeren haberler, ya da magazinle yayınlarını sürdürmektedir…

BALONA ROVEŞATA ATAN GENÇ KADAR!..

Antalya’nın Kumluca ilçesindeki bir çiftçi, Türkiye’deki basın ve medya kuruluşlarına ahlak dersi vermiştir…

O çiftçimizi tebrik ediyorum…

Gerçekten de tespitleriyle toplumun büyük ekseriyetinin hislerine tercüman olmuştur…

Konumuzla ilgili habere bakalım: “Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba, Antalya’nın Kumluca İlçesi’nde hortum felaketinde zarar gören bölgeyi ziyaret etti. Fakıbaba’ya sorunlarını anlatan ve yıkılan seralarının yeniden ayağa kaldırılması için bakandan destek isteyen çiftçi Ümit Abacı, ‘Fatih Terim’in aldığı paranın 10’da 1’i bizi kurtarır’ dedi. ‘Biz, dilenmiyoruz. Kimseden bir şey rica etmiyoruz ama gerçekten elinizi vicdanınıza koyun, bir Milli Takım'da Fatih Terim’in aldığı paranın 10’da 1’i çiftçileri kurtarır. Bize tapu, belge sorarsanız bu işin içinden çıkamayız. 5 dönümün altına tapu verilmiyor. 3 kardeşiz, 10 dönüm yerimiz var. Birbirimizi öldürmemiz gerekiyor tapu sahibi olmamız için. Birimiz ölecek ki birimiz sahibi olacak. Buraya kadar geldiniz, bizi unutmayın. Bir haftadır balona röveşata atanı seyrediyoruz. Bu enkazı kaldıramazsak biz yükümüzü sarar gideriz. Biz buranın halkıyız. Bizim sigortamız Türkiye Cumhuriyeti. Irak’tan Suriye’ye her yere yardım edildi. Bize de yardım edilsin’ dedi.”

İşte bu...

Çiftçimiz bam teline basmıştır…

Yoldan geçerken üzerine doğru gelen balona roveşata atarken isabet etmeyen ve bir işyerinin kamerasına takılan genci haber yapan ciddi basın kuruluşları(!) gerçeğine tanık olduk milletçe. Bir kere değil, on kere haberi gündemde tuttular…

Yok genç evden kaçan biriymiş, yok bunalımda olan psikyatrik tedavi görüyormuş, yok annesi, abesi çağrı yapmış, yok o işyerinin reklamı için bunu yapmış, yok hastaneye kaldırılmış!..

Yetti be…

Antalya’daki dev hortum yüzlerce çiftçiyi perişan etti, yüzlerce sera darmağadın oldu. Küçük bir haber olarak geçiştirdiler. İşte çiftçimiz buna isyan etti ve “Bir de medyaya şunu söylüyorum bir haftadır balona rövaşata atanı seyrediyoruz” diyerek, doğru habercilik yapmadıklarını söyledi.

Aslında basın ahlak dersi verdi…

Bakınız, ülkemizdeki onlarca medya kuruluşu, sayısız gazete ve televizyon, Çorum'un Sungurlu ilçesindeki bir köy ile ilgili haber yaptılar. 80 yaşındaki bir adamın, sistematik olarak köpeğe tecavüz ettiğine dair utanç verici haberler yaptılar. Aradan bir hafta geçmeden haberin asılsız olduğunu açıkladılar…

Konuyla ilgili googlede arama yaptığınızda, onlarca basın kuruluşunun haberini göreceksiniz. Sonra, “Bir internet sitesinin ‘Köpeğe tecavüz eden şahıs görüntülendi’ haberi asılsız çıktı. Fotoğrafları çeken 14 yaşındaki çocuk, görüntülerdeki yaşlı adamın köpeğin ayağına dolaşan zinciri kurtardığını söyleyerek, ‘Ben şaka amaçlı çekip, arkadaşlarıma gönderdim. Onlar da internet sitesine göndermişler’ dedi.”

Yaşlı adamı itibarsızlaştıran koca koca gazeteler, basının yüz karası oldular…

Maalesef ülkemizdeki basın, genel olarak topluma hizmet veren, sıkıntılarıyla ilgili yayınlar yapan, halkın işiten kulağı, gören gözü ve konuşan dili olmaktan uzaklaşmaktadır. Bunu kaygı ve endişe verici buluyorum.

Basın kendisine çekidüzen vermelidir. Basın ahlak ilkelerinden uzaklaşan basın kadar tehlikeli bir şey olamaz diye düşünüyorum.

Toplumumuz, basın ve medya kuruluşlarına duyarsız olmamalı, sürece müdahil olarak yanlışlarını eleştirmelidir. Herkesi sorumluluk bilinciyle görevlerini yapmaya davet ediyorum.