Newroz, yeniden dirilişin sembolü, yeni gün, Baharın başlangıcı gibi tanımlamalarla kutladığımız 21 Mart günü. Kimilerinin Nevruz, Kimilerinin Nevroz, Kimilerinin Newroz dediği ama sonuçta Ortadoğu ve önasya’da herkesin şenliklerle kutladığı bir gündür.

Ülkemizde yıllarca, Azerbaycan da, İran’da, Irak ta, Suriye’de ve şimdilerde Dünyanın neredeyse her tarafında kutlanan Nevroz bayramı yok sayılarak kutlanmaktan uzak durulmuştur. Binlerce eziyet ve zahmetten sonra nihayet birileri bu bayramın yasaklanarak ortadan kaldırılamayacağı gerçeğini görüp yürütülen yanlış tezi ortadan kaldırdı.

Newroz’un kutlanmasını, ortadan kaldıramayanlar bu kez içini boşaltarak bir şeyler yapabilir miyizin telaşına düştüler. Sonuç her zamanki gibi yine hüsrandı. Sonunda nevroz’un Ortadoğu halklarının kutladığı bir bayram olduğu gerçeği ile herkes işi üstlenmeye başladı. Bu elbette sevindirici bir gelişme ve desteklenmesi gerekir.

Bırakalım kim newrozu nasıl kutlamak istiyorsa öyle kutlasın. Kim bu günü nasıl anlamlandırmak istiyorsa öyle anlamlandırsın. Sonuçta bir bahar gününü herkes içini dökerek, stres atarak rahatlayarak geçirsin. Oynasın, bağırsın, slogan atsın rahatlasın da evine öyle dünsün hiçbir zararının olmadığını hep beraber görelim.

İsteyen demir dövsün, isteyen yumurta tokuştursun, isteyen istediği gibi ateşin üzerinden atlasın, isteyen zeybek, isteyen halay çeksin, kimi yaşasın desin, kimisi biji desin. Herkes canının istediği renkleri, canının istediği kıyafetleri giysin. Ne zararı olacak ki?

Newroz, “ yeniden yaşam” demek ise istemeyeceğimiz tek şey insanların yaşamlarına son verilmesi olsun. Newroz’da ölüm olmasın, hüzün, gözyaşı, dayak, yakma, yıkma, kin, nefret olmasın. Dünyanın tüm renklerini barındıran çiçekler gibi farklı ve güzellikler içerisinde geçsin.

Newrozu ister ergenekondan çıkışın sembolü olarak görün, isterseniz zalim Dehhak’ka karşı demirci kawa’nın direniş destanı. İkisi de sıkıntılardan kurtulup refaha ermenin mesajını taşımıyor mu? İkisi de direnişi, kaderciliği kabul etmemeyi, başkaldırıyı temsil etmiyor mu? Eğer biz kendimizi Dehhakların yerine koymuyorsak kawalardan neden rahatsız olalım ki? Eğer biz haksızlığa, zulüme, insan sevgisizliğine taraf değil isek insanların taleplerine neden karşı koyalım ki?

Mart ayı dünya tarihinde başkaldırıların başladığı, direnişlerin sergilendiği aydır. Bu ay içerisinde 8 Mart Dünya Emekçi kadınlar gününü kutladık.16 Mart’ta Halepçe katliamını lanetledik. 18 Mart’ta Çanakkale destanını yaratanları andık. 21 Mart’ta newrozu kutluyoruz. Düşünerek hareket edersek tarihten dersler çıkarmak zorundayız. Tecrübe; aynı olayı iki kez yaşamamayı öğrenmek ise eğer, bizim de geçen tarihsel süreçteki gelişmeleri dikkate alarak hareket etmemiz gerekmektedir.

Her şey insan için ise eğer; bırakalım insanlar için mücadele edenler rahatça istemlerini dillendirsinler. Operasyonlar dursun desinler. Kötü değil ki çocuklarımız ölmesin istiyor insanlar. Cezaevleri kapatılsın istesinler. Kötü değil ki suç işlenmesin insanlar tutsak olmasın, tutsaklar da bırakılsın istiyorlar insanlar. Kaynaklar doğru kullanılsın istiyorlarsa doğru söylüyorlar. Bizim ne ölecek kadar insanımız, ne boşuna tüketecek kadar paramız var. Bırakınız söylesinler.

Newroz’da ateşler yakılsın, türküler söylensin, halaylar çekilsin ama kimse ölmesin. Kimse kimseyi vurmasın. Kardeşlik olsun, barış olsun. Sevinç olsun mutluluk olsun. Newroz herkese kutlu olsun. Direniş destanı yazan Kawa’lara armağan olsun.