Belediyelere kayyum atanması tartışmaları son zamanlarda en çok tartışılan konuların başında gelmektedir. Öyle anlaşılmaktadır ki eğer gerçekleşirse Türkiyede uzun süre tartışılacak konuların da başına olacak. Belediyelerde kayyum atanmasının tutmamasının sebeplerine geçmeden evvel kayyumun ne demek olduğunu bir hatırlayalım. Google amcadan edinelen bilgiler şöyle:

-Cami hademesi.

-Belli bir malın yönetilmesi veya belli bir işin yapılması için görevlendirilen kimse.

-Ezeli ve ebedi olan, değişmeyen.

-Başlangıç, nihayet ve yeniden oluş gibi hallerden münezzeh ve ezelden ebede kaim, daim ve var olan Allah (C.C.). Bütün eşyanın ancak kendisi ile kaim olduğu Cenab-ı Hak.

Bu anlamlardan bizi ilgilendireni bir malın yönetilmesi ya da belli bir işin yapılması için görevlendirilen kimse olmaktadır.

Bu konuda Milliyet. com.tr tarafından yapılan araştırmada şu bilgilere ulaşılmış: “ Kayyum, genellikle usulsüzlük yapılan özel kurumlara, şirketlere, devletin el koyduktan sonra atadığı yöneticidir.

Kayyum, usulsüzlük yapıldığı belirlenen özel kurumlara ve şirketlere devlet el koyduktan sonra atanan yöneticidir. Kayyum, mahkeme tarafından atanır. Kayyum olarak atanan kişiler, makamlarının kendilerine verdiği yetki ve görevler dahilinde çalışmalarını yapar.
Atanan kayyumun görevleri mahkeme tarafından belirlenir. Kayyumun görev yetkileri geçicidir. Kayyumun yetkileri atanmasına neden olan durumlarla sınırlıdır. Eğer kayyum atanması belli bir işin için istenirse, kayyumun görevi, yetkisi ve kalacağı süre, bu işe göre belirlenir. Kayyumun görevi, şirket ya da kuruluşun suç unsuru mahkeme kararıyla sabit olana kadar ya da söz konusu kuruluş, suçlamalardan aklanana kadar bulunduğu şirketi ve kurumu yönetmektir. Kayyum olan kişi, bu kapsamda her türlü kararı alarak uygulamaya geçirmek, yeni yönetimi belirlemek, suçlamalara konu olan faaliyetler varsa bunları sonlandırmakla görevlidir.
Kayyum ataması 3 çeşit yapılır
Kayyum atamaları üç çeşit yapılır. Ergin kişilerin isteği üzerine kayyum ataması olabilir. Buna ‘İstek Üzerine Kayyımlık’ denir. Vesayet makamı bazı sebeplerden veya kanunda belirtilen hallerde, bir ilgilinin isteği üzerine de kayyım atayabilir. Buna da ‘Temsil Kayyımlığı’ denir. Son olarak da vesayet makamı, yönetimi kimseye ait olmayan yerler için gereken önlemleri alır ve bazı hallerde yönetim kayyumu atar. Buna da ‘Yönetim Kayyımlığı’ adı verilir.”

Genel olarak meseleye bakıldığında Belediyelere atanması düşünülen kayyumun bunlardan hiçbirine uymadığını belirtebiliriz. Ne atama şekli, ne yöntemi, ne de bakış açısı yukarıdaki bilgilere uymayacak yeni kayyum tipi Siyasi kayyum kategorisinde değerlendirilecektir.

Lakin böylesi bir durumda da kayyum müessesesi Belediyelerde tutmaz Çünkü;

-Belediye başkanları ve meclisi halk tarafından seçilmişlerdir ve sorumlulukları da onları seçen halka karşıdır

- Belediyeler doğrudan doğruya halk ile muhatap olan ve halka hizmet veren kuruluşlardır dolayısıyla kendi yönetimini seçen halkın karşısına atanan birini koyduğunuzda halktın tepkisi şirket tepkisinden farklı olur

-Belediye yönetimlerinin arkasında halk desteği olduğu için gösterilecek tepki farklı olur

-Kayyum belediyede yeni yönetimi belirlerken yöneticiler arasında sıkıntılara neden olacaktır. Görev alma konusunda sıkıntılar yaşanacaktır.

- Kayyum kentin öncelikleri konusunda kendisini atayanların önceliklerine göre hareket etmeye çalışırken bir dirençle karşılaşacaktır. Bu da siyasi gerginliğe neden olacaktır.

- Hepsinden önemlisi kayyum yönetilenler tarafından tanınmayan bir temsilliyet olacaktır ki bu da yönetimde sıkıntıların sürekliliğini ifade edecektir.

- Görevden alınan siyasi belediye başkanı ve meclisinin direnişi söz konusu olacak ve bu durum hukuksal sonuçlar doğuracaktır

-Kayyum ataması demokrasi ve legal siyasete olan güveni ortadan kaldıracaktır.

Maddeleri zincirleme uzatmak mümkün lakin bunlar bile kayyum meselesinin Belediyelerde tutmayacağını göstermesi açısından yeterlidir sanırız.

Bu nedenle ülkeyi yönetenler ne yapar, siyasi rekabetlerini nasıl sürdürürler bilemeyiz. Lakin bu siyasi rekabetin halkların iradelerine yön vermeye dönüştürülmesinin tehlikeler barındırdığını unutmamak gerekiyor.

Müfettiş denetimler ile Belediyelerin hesapların didik didik edilmektedir zaten. Normalde iki yılda bir yapılan müfettiş denetimleri son zamanlarda sürekli hale getirilmiş durumda. Üstelik hesaplar eskiden bir kez denetlenip arşive kaldırılırken şimdi her gelen müfettiş aynı dosyaları tekrar incelemeye almakta ve rapor hazırlamaktadır. Eğer bir eksikli ve aksaklık görülürse de gerekli yasal işlemler devreye girmektedir.

Şu anda görevden alınan Belediye başkanları ile meclis üyelerinin görevden uzaklaştırılma nedenleri yaptıkları icraatlardaki eksiklikler değil almış oldukları veya katılmış oldukları siyasi faaliyetlerdir.

Siyasi faaliyetleri icraat eksiklikleri gibi gösterip belediyelere kayyum atamaya kalkışmak hele hele bunun için özel yasa çıkarmak hem hukuken hem de siyasi etik olarak doğru bir yaklaşım olarak değerlendirilemez. Bu nedenle yetkililere tekrar hatırlatmakta fayda var. Belediyelerde kayyum yöntemi tutmaz.