Bayramlar her milletin, her devletin sahip oldukları kutlu günleridir. Birbirinden farklılık arz etse de kökeninde aynı amaç vardır. İnsanların birbirlerini sevmesi, kaynaşması.
Tüm dünyada olduğu gibi bizde de resmi ve dini bayramlar olarak ikiye ayrılırlar. Mesela A.B.D için 4 Temmuz bağımsızlık günü olarak kutlanır. Bizde de 29 Ekim Cumhuriyet bayramı var mesela. Bu tür resmi bayramların yanı sıra dini bayramlarda yine ulusların ve farklı coğrafyaların ortak yönleridir. Biz dini bayram olarak Ramazan ve Kurban bayramlarını kutlarken yine Amerikalılar Thanksgiving/Şükran gününü ve Christmas / Noel bayramlarını kutlarlar.
Hazreti Âdem ve Havva Anadan doğma insan türü bayram konusunda şekilde farklılık gösterse de özünde birlik vardır. Coşku ve önemsenme. Bu yüzden dünyanın hangi coğrafyasına giderseniz gidin fark etmez, orada insanların gelmesini özlemle bekledikleri bir Bayram mutlaka vardır.
Bizim bayramlarımıza dönecek olursak ülkemizde hemen herkesim için bayram demek yakınlaşma, büyüklerin hal ve hatırın sorma, dahası dini vecibeler demektir.
Ancak bizim bayramlarımızda bölge bölge biraz farklılık gösterebilmektedir. Bundabireysel yaşam refleksinin etkili olduğunu düşünmekteyim. Toplumsal bir hissiyatı olmayanlar için doğal bir şey.
Mesela biz bayram günü en resmi kıyafetimizi çıkartırız gar dolaptan. Birçoğumuz kravat takar. Ancak batı insanı bayram günü bu tür resmi bir kıyafeti mantıklı bulmaz. Kırılır gülmekten. Yahu bu gün bayram der.
Bizimkiler Avrupa’dan gelir memleketine sırf bayramlarda büyüklerini ve küçüklerini görebilmek için. İstanbullu ise bayramı bir fırsat olarak görür ve atlar arabasına ailece güney sahillerine tatile gider. Sanırsın bayram dini bir gün değil de sadece bir tatil. Sonrasında da okuruz televizyonlarda tatilde şu kadar araç kaza yaptı ve şu kadar insan mevta diye.
Burada çocukların bile bayrama bakış açısı İstanbullu çocuklara göre bir farklı. Bunu çok iyi bilenlerdenim. Çünkü İstanbul doğumluyum ve orada da bayramları yaşadım, memleketim Batmanda da. Farkı anlatayım.
İstanbul’da tatildeyiz. Bayram sabahı bir coşkuyla kalktım. Teyzemin ve amcamın yanına koştum. Dedim ki bu gün bayram ama bağıra bağıra söylüyorum bunu. Teyzem de bana uyku mahmurluğuyla eğe ne olmuş dedi. Bende ama daha şeker almadık dedim. Şimdi çocuklar başlar gelmeye. Teyzem dedi ki burası İstanbul Nuhçum. Batman gibi kutlamazlar. Teyzem doğru söylüyordu. Öğlene kadar birkaç komşu çocuğunun dışında kimse kapıyı tıklamamıştı. Gelen çocuklar da bayram parası için gelmişlerdi ve Müge Sinemasına gideceklerdi. Ben şaşırmıştım, kimsenin bayram alış verişi yapmadığı, elbise almadığı, bayram sabahı bile şeker almadığı bir bayram bana son derece saçma gelmişti. Sonraki bayramda Batmandaydım. Bayramın tadına doya doya varabileceğimiz bir yerdir memleketimiz. Bizde de son zamanlarda bayram tatilini fırsat bilip dini ritüelleri ihmal eden, tatile giden bir kesim oluşmaya başladı. Yozlaşma bu olsa gerek. Dini bayramlara değer vermeyen, kendini olduğundan farklı biri gibi göstermeye çalışan bu tür kişiler zaten cemiyet hayatında bir değeri olmayan kişiler. Doğru dürüst kimsenin selam vermediği, asılsız ve değersiz bu tür kişiliksizleri saymazsak bayramlar bizim bildik bayramlar işte. Sabahın erken saatlerinden itibaren kapıyı çalan çocuklardan oluşan ordu bence bayramın resminin çekilmesi gereken karelerdir. Hepsinin yüzünde bir mutluluk, geleceğe dair bize sundukları bir güven hissi var. Keşke maddi imkân yetse de gelen tüm çocuklara tanıdık, tanımadık harçlık verebilsek. Bütçemiz ancak yakın akraba ve bazı komşu çocuklarına bayramlık verebilmemize imkân tanıyor. Biliyoruz o bayram gününün coşkusunu, şekerli çikolataları kapmanın hazzını ve en önemlisi de bayram harçlıkları. Biz yaşlanmaya yüz tutan geçmişin çocukları, bayramların çocuklar için ne demek olduğunu unutmadık.