“Konu bayram olunca herkes çocukluğundaki bayramların en ideal bayramlar olduğu kabulü ile hareket eder. Aslında doğrusu da odur. İnsanın omuzlarında sorumluluk yükü olmayınca dünyanın en mutlu insanı oluvermek mümkün olabiliyor. Bizim coğrafyada da bu tanıma en uygun yaş, çocukluk yaşı oluyor elbette.

 

Bizim çocukluğumuz üç katlı triplekslerin her türlü bitkilerle süslenmiş bahçelerinde geçmedi. Bayramlarda bizi göklere çıkaracak sevinçler yaşatan takım elbiselerimiz, kunduralarımız, bisikletlerimiz de yoktu. Modern oyuncakları ise hak getire.

 

Babamızın bütçesi uygunsa alınacak bir pantolon, ona uyan bir kazak ya da gömlek ve de en kalitelisinden bir “Tırabzan” ayakkabı oldumu işlem tamamdı efendim.

 

Elbiselerimiz başucumuzda yatardık. Sabah erkenden kalkar köyün bütün evlerini bir bir dolaşır bize verilen şekerleri toplardık. Tamam, olduğunu zannetmeyin. Köy turu tamamlandıktan sonra gider camii önünde büyüklerin bayram namazından çıkmasını beklerdik. Çünkü kaliteli şekerler köy erkeklerin evleri tek tek dolaşıp her evin bayramını kutladıkları sırada tepsiler üstünde kapıya getirilir ve dağıtılırdı. Biz minikler de araya sızıp şekerlerden kapabildiklerimizi kapar, müsaade edilmeyen evlerde ise başarabilirsek tepsiyi devirir bütün şekerleri kapışırdık. Bunun için dünyanın en mutlu insanları oluverirdik. Sonra herkes dağılınca geder şekerler üzerine oyunlar oynar karnımız ağrıyıncaya kadar şeker yerdik.

 

Köyümüzdeki gelenek aynen yıllardır devam etmektedir. Yaşlılar daha da yaşlanmış bizlerde artık yaşlılar kategorisine katılmak üzereyiz ama gelenekler aynı.

 

Bugünlerde çok şey değişti ekonomik olarak daha iyi durumlara geldik. Okuduk, çalıştık, kendimizi ve çevremizi tanımaya başladık ama mutluluğumuz ne yazık ki artmadı.

 

Emir komutalı silahlarla tanışmamız 12 Eylülde oldu. Tarladan topladığımız karpuzları satmak için Silvan’a götürmeye çalışırken Malabadi de askerler tarafından durdurulduk. Darbe olmuş ama biz karpuz toplamakla meşgulüz. Ne darbeden ne de olup bitenden haberimiz var. Topladığımız karpuzları satarsak okula gidecek paramız eve eşya alacak imkanımız olacaktı. Ama gidemedik. Bizi durduran askerler kimliklerimizi sordu. Babam kimliğini gösterdi. Benim okul kaydı için kimliğim alındığından durumum kabul edildi benden küçük kardeşim ise kimliksiz olduğu için traktörden indirildi. Araya girenler sayesinde karayolunu takip etmemek üzere geri dönüşümüze izin verdiler. Karpuzları Malabadi”de yarı fiyatına satarak çay yatağını izleyerek eve döndük. Ogün için darbe benim için karpuzları satmayı yasaklayan asker demekti. Aradan geçen süreçten anladığım o zaman için, ne kadar karpuz kafalı olduğumdur!

 

O zaman tanıştığım emir komutalı silahlardan ne yazık ki halen kurtulabilmiş değiliz. Ogün bugündür silahlı çatışmalar devam etmektedir. Her vardığımız bayram arifesinde Allahtan bir dahaki bayramda silahların susmasını dilemek oluyor. Aynısını bu bayramda da dileyeceğiz.

 

Bu dilek ne zayıflıktan kaynaklanmakta ne güçlü olmaktan,

 

Ne taraf olmaktan kaynaklanmakta ne tarafsızlıktan,

 

Ne Kürt olmaktan kaynaklanmakta ne başka bir ırktan olmaktan

 

Tamamen insan olmanın getirdiği ağır sorumluluktan kaynaklanan bir dilek bu.

 

Son günlerdeki operasyonlar olmasaydı bu bayrama da ölmek yerine yaşamayı tercih eden insanlarımızla beraber bayramlaşacaktık. Ne Hakkari’ye beş cenaze gelecekti ne ülkenin diğer illerine onlarcası. Birkaç günlük bilanço bile olayın vahametini ortaya koymaya yeter cinsten. (Açılım süreci iyi gitmez ve silahların susması kararları gözden geçirilmezse korkulanın gerçekleşmesinden endişe ediyoruz) Ve biz bunu istemiyoruz. Açık söylüyoruz alenen söylüyoruz ki operasyonlar derhal durdurulmalıdır. Bu devleti küçültmez, güçsüz bırakmaz, silahların tamamen susması için zemin hazırlar. Devletin operasyonları durdurduğu anda yapılacak tek bir saldırı bile toplumda meşru bir zemin ve destek bulamaz. Buna karşın operasyonların sürmesi üzerine yaşanana can kayıplarından dolayı sorumlular bu vebalden kurtulamaz. Otuz yılın başında bir fırsat doğdu bari bunu baltalamasın kimse diyoruz. Bayramın hatırına  binaen bile olsa bari susun.

 

Dilinizle susun,

 

Silahınızla susun,

 

Yazdıklarınızla susun.

 

İyi bir şeyler yapamıyorsanız susun bari.

 

Bu dileklerimle bayramınız kutlu, silahlarınız “Sus”lu olsun!”( 18 Eylül 2009)

 

***

 

Editörümüz arayıp 2015 kurban bayramı yazısını isteyince diğer bayram yazılarına baktım Bu yazı 2009 ramazan bayramında yazılan bir yazı. Bu satırlara eklenecek veya çıkarılacak pek bir şey yok değil mi? Açılım çözüm oldu o da buzdolabına kaldırıldı. Hakkâri’ye beş cenaze değil daha fazlası gitti onlarcası döndü. Ülke hala silah sesleri ile inliyor. Cenazeler ocakları söndüre söndüre çoğalıyor ve biz bunca yıl sonra hala silahların susması için yazılar yazıyoruz. Bunun kader olmadığını çok iyi bilerek. Buna rağmen silahların susmasını diliyor herkesin bayramını kutluyoruz.