Beşinci yıldır yüze yakın yazı yazdığım Batman Çağdaş’ta bugüne dek hep farklı konulara değindim, farklı kişiler yazdım, yeri geldi sert eleştirilerde bulundum bazen de nadir de olsa övücü yazılar yazdım. Bugün ise köşemi kendime ayırıyorum ve kendimi yazıyorum!
Yaşamın farkına vardığım günden bugüne, yaşadığım zorlukları, acıları, çok değer verdiğim ailemden hep sakladım, mutluluklarımı ise anında ailemle paylaştım.
Hayat mücadeleme; farkında olmasam da aslında hemen hemen her Kürt’ün çocukluk yaşlarında başladım. Batman’ın bir köyünde doğduğum için ilk başta hayvancılık ve çiftçilik işleriyle uğraşırken bir yandan da okula giderek hayatın zorlu mücadelesine girdim. 96’da köyden Batman’a taşındığımızda liseye başlamıştım ve bir yandan okula gidiyor bir yandan da şehir içi minibüslerde muavinlik yapıyordum, yaz aylarında ise mevsimlik fındık işçisi oluyordum. Lise sonlarında ise Batman’ın bir otelinde düzenli bir işim olmuş ve 99’da liseyi bitirdiğimde okul hayatım bir nevi sona ermiş; geriye öğretim adına hiçbir şey kalmamış dersem deyim yerinde olacak. Yeri geldiğinde otelin dışında farklı işlerde de çalıştım; ama 2002 yılı yazına girdiğimde benim için yeni bir dönem başlamış oluyordu. Aileme daha fazla maddi destekte bulunmak için Antalya’ya, gurbet yoluna düşmüştüm; ama hiç de beklediğim gibi olmadı ve hayatımın dönüm noktası oldu Antalya. Bir ay kaldığım Antalya’da işsiz kaldım, hor görüldüm, yeri geldi parasız kaldığımda ise aklıma bin bir türlü olumsuz işe başvurmaya kalkıştım. Ama Yüce Allah kalbime okumayı yerleştirdi ve okuma azmiyle Batman’a geri döndüm. Batman’a döndüğüm gibi eski iş yerimde, otelde çalışmaya başladım. 2003’te bir yandan geceleri otelde çalışıyorken, bir yandan da gündüzleri dershaneye gitmeye başladım. Ve böylece okumayla tekrar buluşmuş oluyordum. İlk sene sınavda iyi puan almama rağmen istediğim üniversiteye yerleşemediğimden tercih vermedim, ikinci yılımda ise hayal kırıklığına uğramıştım ve ilk yılımdan daha az puan almıştım; ama okuma azmim daha da arttı. 2005’te nihayet istediğim puanın çok üstünde puan alarak sınavı başarıyla geçtim ve aslında böylece hayatın gerçek yüzüyle tanışıyordum. Ailemin tüm isteklerine rağmen öğretmenliği istemedim, toplumsal sorumluluğun altına girilecek gazeteciliği seçerek Marmara gazeteciliğe yerleştim. 2005’te yerleştiğim İstanbul’da farklı farklı gruplarla tanıştım; ama hiçbir grup idealime cevap veremediğinden kendimi yalnız ve huzursuz hissediyordum. 2006 yılında BADER (Batmanlılar Derneği) ile tanıştım ve bu güzide derneğimizde aktif olmak istedim. Başlangıçta ise İstanbul’da okuyan Batmanlı öğrenci arkadaşları derneğe çekmek ve onlarla birlikte güzel çalışmalara girişmek oldu. Artık Batmanlı öğrencilerimiz İstanbul’da yalnız değillerdi, güzel bir birliktelik başlamıştı, bunu daha da genele yaymak için değerli arkadaşlarımdan Mahmut Tufan ve Erhan Basmacı’yla birlikte bir dergi çıkarmaya başladık. Dergiyi çıkarmakla beraber sorunlarla pençeleşmeye de başlamış oldum; çünkü yaptığımız bu çalışmaları kimileri farklı yöne çekmek istiyordu. Dindar kişiliğimden kaynaklı cemaatçi olarak tanıtılıyordum, bir taraftan da Kürt sorununa duyarlılığımdan partici olarak lanse ediliyordum; oysaki ne herhangi bir cemaate ne de bir partiye üyeliğim söz konusu olmamıştır. Dolayısıyla bu söylentilere aldırış etmeyi bir kenara bırakarak Batman’a, Batmanlı öğrenci arkadaşlara kendi çapımızda iyi işler yapmak uğruna yolumuza devam ettik. Nitekim 2010’a girdiğimizde öğrenci kitlemiz epey genişlemişti ve yönetim kurulu üyeliğinde bulunduğum güzide derneğimiz BADER’den ayrılarak öğrenci arkadaşlarla yeni bir dernek olan BEKA-DER’i kurduk. BEKA-DER’i kurduğumuzda da yine sorunlarla karşılaştık; çünkü BADER’den ayrılışımız kimi kesimlerce derneğimizin başkaları tarafından desteklenerek kurulduğu söylentilerine maruz kaldı. Oysa durum hiçbir zaman öyle olmadığı gibi olamazdı da! BADER’den ayrılışımız; BADER’in ellerinde imkânı bulunmadığından dolayı öğrencilerimizin isteklerine cevap verememesinden kaynaklıydı. Ve biz öğrenciler olarak kendimize güvenip; hiçbir yere bağlı olmadan başarılı olacağımıza inanmıştık ve nitekim kendimize olan güvenimiz bizi haklı çıkardı. Birbirimizle tam bir dayanışma içerisindeydik, kendi aramızda topladığımız cüzî parayla mütevazı derneğimizi ayakta tutmayı başardık, sponsorlar bulup tüm ideolojilere aynı mesafe içerisinde duracak şekilde sosyal çalışmaları başlattık. Çalışmalarımız Batman’da ses getirdi ve böylece duyarlı Batmanlı işadamlarımız derneğimizi sahiplendi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Fen İşleri Daire Başkanı hemşerimiz Abdurrahman Uçak, belediyenin imkanlarını kullanarak birçok çalışmamıza sponsor oldu, işadamlarımızdan Metin Güneş 120 öğrencimize burs sağladı ve de diğer işadamlarımızın da bu iyilik kervanına katılmasıyla bursiyer sayımızı 170’e çıkardık. Birçok yardım kampanyası düzenledik, onlarca sosyal aktiviteye imza attık. Bunları yaparken de hiçbir zaman hiçbir ideolojinin, hiçbir kimsenin güdümü altına girmeden tamamen Batmanlılık bilinciyle yaptık. Bugün 2012 Mart ayındayız, İstanbul’daki dernek merkezimiz ve 2011 yazında açtığımız BEKA-DER Batman Şubemizle birlikte 600 üyesi bulunmakta olan bu derneğin genel başkanlığında bulunarak 600 üyenin de sorumluluğunu taşımaktayım. Ve bu derneğimizin başında olduğum süreçte de bu sorumluluğu en iyi şekilde taşımaya devam edeceğim İnşallah!
   Şimdi beni bu yazıya iten meseleye gelirsek; 7 yıldır İstanbul’dayım. Çok değer verdiğim ailemden epey uzak kaldım, başta Annem ve Babama ve diğer aile fertlerine gereken zamanı ayıramadım, gereken ilgiyi gösteremedim ve ailemi üzdüm. Amacım doktora eğitimimi tamamlayıp daha donanımlı bir şekilde güzel Batmanıma, ailemin yanına dönmekti; ama fani dünya işte ölümün ne zaman geleceğini bilemeyiz onun için ölüm kapıyı çalmadan ailemin isteği üzerine Batman’a dönme kararı aldım. Bu İstanbul’da ki ailem olan başta BEKA-DER’i birlikte kurduğumuz kurucularımız Ayhan Alphan, Fikret Özerdem, Emrullah Bardakçı, Ömer Baydar, Yakup Bingöl ve Çetin Üzümcü’ye; değerli arkadaşlarım Tahir Taha Ekmen, Nurullah Güzel, İbrahim Ethem İraz’a; Kadın Kollarından Sümeyra, Cansu, Evin, Şilan, Fidan, Şehnaz, Hicran; ve de psikolojik danışmanlıkta bana büyük destekte bulunan Özlem ve Emine’ye ve de ayrıca adını yazamadığım tüm İstanbul’daki gönül dostlarıma veda yazısı olmadığını, Batman’a zorunlu olarak yerleşmem gerektiğini ama elimden geldiğince İstanbul’a uğrayıp birlikte daha güzel başarılara imza atacağımızı bilmeniz için kaleme aldığım yazıdır. Siz değerli İstanbul’daki ailemi; acılarıma ve mutluluğuma ortak olan siz değerli güzel arkadaşlarım, hepinizi çok sevdiğimi, köşemden yazarak bilmenizi ve size karşı bir kusurum olmuşsa kusurumu affetmenizi istiyorum.
İstanbul’daki ailemden uzaklaşma üzüntüsü içerisindeyken Batman’daki ailemle birlikte olacağımın sevincini de ayrıca yaşıyorum. 19 Mart itibariyle artık Batman’dayım ve ailemle birlikteyim, Batman Çağdaş Gazetesi’nde ki ailemle birlikteyim. Yazı işleri müdürümüz Arif Arslan’a yardımcı olmak için, çok değer verdiğim dostum editörümüz Barış Arslan ile birlikte Batman Çağdaş okurlarına daha da aydınlatıcı haberler vermek üzere ve de yüksek lisans tezimi Batman’da tamamlamak üzere Batman’dayım…