Kentler insanlara daha iyi bir yaşam ve daha yüksek gelir düzeyi sağlayan istihdam alanları yaratır. İletişim, haberleşme, ulaşım, eğitim ve sağlık gibi alanlarda daha iyi altyapı ve hizmetler ile daha serbest ve özgür bir sosyal hayat imkanı sunar.

Ancak kentleşmenin sağladığı imkanlar ve fırsatlar yanında bir de doğurduğu sorunlar vardır. Kent bilincinin yerleşmesi için kentin sağladığı nimet, imkan ve fırsatlardan yararlanmasını bilmek kadar, sorunlarını da bilmek, bunları sahiplenmek ve çözümünü de katkıda bulunmak gerekiyor.

Batman'da kentli ve kentlilik bilinci var mıdır yok mudur? Ya da Batman ilimiz kent kültürüne sahip bir yerleşim yerimidir yoksa kocaman bir köyden mi ibarettir?

Batman 1937 yılında bucak, 2 Kasım 1955 tarihinde Belediye, 2 Eylül 1957 tarihinde ilçe ve 16 Mayıs 1990 yılında il kategorisine kavuşturulmuş kocaman bir köydür. Köy kent modelinin tartışılmasında örnek gösterilecek bir yerleşim yeri. Evet şehir olduk, şehirli de olduk ancak kent ve kentlilik kavramlarından daha çok uzaklardayız.

Bir yerleşim yerinin Kent ve orada yaşayanların Kentli olabilmeleri için en az iki neslin kentte büyümesi gerekmektedir. Bazıları bir şehrin kent olabilmesi için 200 yıllık bir tarihi geçmişe sahip olması gerekliliğinden söz eder.

İlimizi ele aldığımızda ne tarihsel olarak nede nesilsel anlamda köylülükten kurtulup kentlileşemediğimizi görmekteyiz. Kendi kendimize haksızlık yaptığımızı sanmayın. Kent ve kentlilik kültürünün nasıl olması gerektiği hususunu öğrenmek istiyorsak Avrupa’ya bakmakta fayda var.

Kentlilik göstergelerinden biri de aidiyetlik meselesidir. Siz kendinizi tanımlarken Ben Batmanlıyım diyebiliyorsanız. Sokağınıza, caddenize, mahallenize ve şehrinize benimdir diyebiliyorsanız kentlileşiyorsunuz demektir. Biri bir fidanı kırdığında müdahale ediyorsanız, çöplerini cadde ortasında dökeni uyarabiliyorsanız, suyu boşa akıtanı hoş görmüyorsanız iyi yoldasınız diyebiliriz.

  • Bir kent düşünün sokaklarında inekler cirit atıyor.
  • Bir kent düşünün hayvan pislikleri cadde kenarlarına, kaldırım kenarlarına atılıyor.
  • Bir kent düşünün ahalisi çöplerini çöp konteynerleri yerine cadde ortasına bırakıyor.
  • Bir kent düşünün yaya kaldırımları kahvehane iskemlelerinden geçilmiyor.
  • Buraya kent deme imkanınız kalıyor mu acaba?

Dünyanın en önemli kentlerindeki rahatlık ve hizmeti istemek için bu hizmetleri biraz da hak etmek gerekmiyor mu?

Yüzlerce insan sabahtan akşama kadar yüz binlerce insanın kirliliğini ortadan kaldırabilir mi?

Eğer bizler sunulan imkanları sahiplenmezsek, dikilen fidanları kırarsak, yapılan parkları bozarsak, imar uygulamalarını ihlal etmek için bin dereden su getirirsek, görüntü ve gürültü kirliliği yaratmak için elimizden geleni ardımıza koymama gayretini sürdürürsek nasıl kentlileşiriz diye düşünüyor muyuz?

Kenti köylerden ayıran temel özellikler sosyal hayatın renkliliğidir. Alanların daha güzel bir şekilde kullanılmasıdır. Belli kurallar çerçevesinde birlikte yaşama ve paylaşma hoşgörüsüdür. Bunları göstermezsek nasıl ilerleriz.

Kurallı yaşamın hiçbir bölümüne uymadan sadece hizmet beklemek, verilen hizmetleri sabote etmek için yanlış üstüne yanlış yapmak bilinçli vatandaşın yapacağı iş değil. Eğitim; eğer sonucunda insan davranışlarını olumlu yönde etkiliyorsa, toplum için yararlı sonuçlar doğuruyorsa faydalı olur. Aksi taktirde boşuna sıralarda çürütülen bir yaşamdan başka bir anlam ifade etmez

  • Hepimiz temiz bir kent
  • Yeşil alanı yeterli olan bir kent
  • Spor alanları ihtiyaca cevap veren bir kent
  • Sosyal donatıları eksiksiz olan bir kent
  • Üniversitesi olan bir kent

Sosyal yaşamı canlı bir kent istiyoruz. Bu çok doğal ancak bunları elde etmek için ya da elde edilenleri korumak için ne kadar çaba sarf ediyoruz?

Selam ve dua ile...