On üç yıldan bu yana bu ülke her 15 Şubat yaklaştığında büyük bir gerginliğe sahip oluyor. Sebep Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edilmesinin yıldönümü. 15 Şubat gelmeden kapıya polis gelir insanları toplar ama bu çare olmaz, meydanlara insanlar dolar, sokak aralarında barikatlar kurulur ve gün boyu gerginlik ve çatışmalar başlar. 16 Şubat sabahından itibaren gözaltına alınanların mahkemelere çıkarılması beklenir çıkarılanların çoğu tutuklanıp cezaevine gönderiler, sürpriz olursa da birkaç kişi serbest bırakılır ve yılın hareketli dilimi tamamlanmış olur.
Bu olay her sene ve neredeyse aynı şekilde sürdüğü halde bir türlü bitmiyorsa yöntemde bir yanlışlık var demek. Bunu iyi okumak gerekiyor. Alana çıkan herkesin tutuklanma pahasına bu hareketine devam etmesi yönetimde bir algılama farklılığı yaratmalı. Bu algının da yürütülmekte veya sürdürülmekte olan yöntem olmadığı açık.
Bu sene her yıl yapılan gözaltı ve tutuklama süreçleri aralıksız sürdürüldü. Neredeyse alana çıkabilecek tek bir kişi bırakılmayacak sıkı bir tutuklama kampanyası yürütülüyor. Hükümetin düşüncesine göre bu tutuklamalar olumlu ve sokaklar eylem alanı olamıyor artık! Bu fikrin bir yanılma olduğunu bilmem hatırlatmaya gerek var mı? Bu tutuklamalar alanlardaki sayıyı azaltsa bile çözüme katkı sunmaz çünkü. Her yakalanan beraberinde birkaç eylemci üretiyor gerçeğini unutmamak gerekir. Diyeceğimiz odur ki ne kadar tutuklarsanız tutuklayın bu şekilde çözüme ulaşmak mümkün olmaz. Çok zorlanırsa legal olan şeyler illegaliteye döner ki asıl tehlike de burada zaten.
Bu sene de durum geçen yıllardan farklı değil. Yine alanlara çıkma ve yine müdahale. Gerisi zaten malumunuz. Ancak evvelsi gün Kürt sorunun çözümü konusunda BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş 8 maddelik bir somut öneriler paketi sıraladı. Bu paketin içinde taraflara ateşkes önerisi sunulması önemli bir öneri olarak görülebilir. Bu çağrı ortalığın çatışmalara gebe olduğu bir dönemden önce yapılması da üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir durum.
Kürt sorununun silahlı çözümü konusunda bu bahar ve yaz aylarında felaket senaryosu devreye alınsa bile bu sorunun çözümüne katkı sunmayacaktır. Olan sadece daha fazla cenaze gömmekten ibaret olacaktır. Bu nedenle Sayın Demirtaşın önerilerinin önemsenmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Demirtaşın sunduğu öneriler şu şekilde sıralanıyor;
1-     Özel yetkili mahkemeler kaldırılmalıdır.
2-      Terörle Mücadele Yasası'ndaki anti demokratik hükümler ayıklanmalıdır
3-      Kürt sorununun çözümünde siyasi desteğe de sahip olacak bir müzakere heyetinin güven içinde ve şeffaf bir çalışma yürütmesi için özel bir yasa ile Barış Komisyonu kurulmalıdır.
4-     Barış Komisyonu Kürt sorununun bütün tarafları ile açık müzakereler yürüterek, elde ettiği sonuçlar üzerinden çözüm için Hükümete ve TBMM'ye öneri yapma hakkına sahip olmalıdır.
5-     İfade, örgütlenme ve basın özgürlüğü önündeki bütün yasal engeller kaldırılmalıdır.
6-     Siyasi amaçlı tutuklamalara son verilmeli, Öcalan üzerindeki tecrit kaldırılmalı ve sürece katılımının önü açılmalıdır.
7-     Bu süre zarfında imha amaçlı askeri operasyonlar yapılmamalı, PKK de her türlü silahlı faaliyetini durdurduğunu açıklamalıdır.
8-     Yeni anayasa çalışmaları esaslı bir şekilde devam etmelidir.
Bu talepler süreci takip edenler tarafından değerlendirilebilecek talepler. Demirtaş aslında çok açık bir şekilde meclis çatısı altında oluşturulacak bir mutabakat ile açık görüşme talebinde bulunuyor ve bunun başarılması için de ortamın müsait hale getirilmesi gerektiğin hatırlatıyor.
Bu hassas dönemde getirilen bu önerilerin hükümet tarafından değerlendirilmesi yararlı olur kanısındayız.