Var olan renklerin ötesinde renk arayışı olan, yeni renklerle en anlamsız olana bile anlam yüklemeye çalışan, “Dünya bir renk cümbüşüdür, sanat başlı başına bir arayıştır” diyen ve harika resimlerini Batman’ da sergileyen Ressam Gülizar Işık’la  resim sanatını ve Batman’ı konuştum…

 

Batman’da sergi açma fikri nasıl oluştu?

2007 de Diyarbakır Belediyesi’nin geleneksel hale getirdiği birçok sanatçının çağrılı olduğu festivale ben de konuktum. Belediye salonunda sergi açtım. Benim için olağanüstü güzel bir deneyimdi. Orada yapıtlarımı birçok insanla paylaştım, dostluklar edindim. Avaşin Yorulmaz da onlardan biri.

Avaşin “Beybun Parkın” da yaptıklarını benimle paylaşıyordu, yaratıcılığını, geçmişi günümüze taşımasını ürettiklerini uzaktan da olsa heyecanla, sevgiyle izledim. Açık havada resim sergisi açma fikri güzeldi.

Bu coğrafya, insanlarının, sanata, insana verdikleri değerler öteden bu yana hep ilgimi çekmiştir, görmek bilmek istiyordum. İnsanların zor koşullarda ürettiklerine sevgi, saygı duymamak mümkün değil.

Batman’ı nasıl bilirsiniz?

Binlerce yıllık tarihe sahip, uygarlıkların gelip geçtiği, konup göçtüğü bir merkez olarak görüyorum. Tarihi eserleriyle, çayları, manastırları, camileri ile nerdeyse dinler merkezi…

Musluklarından su yerine petrol akan Hasankeyf ile turizm kokan bir şehir. Belki de dünyanın en hızlı gelişen, gelişebilecek olan tarih, kültür, petrol kokan şehri…

Faili meçhullere, erkek ve kız demeden intiharlara, töre cinayetlerine tanık olmuş ve hak ettiği yere bir türlü gelememiş yüreklerimizin yarası. Bir yanı çağdaşlık. Diğer yanı eskimiş Çelişkiler yumağı… Biri mutlak galip gelecek hiç kuşkum yok…

Kendinizi nasıl tarif edersiniz, yani sanatsal bir tarifiniz  var mı?

Dışımızdakileri tanımlama üslubumuz   kendimizi tanımlama biçimini  de ortaya koyar. Mesela, kendimizi vurgulamak için  bir başkasını gayri insani bir alana itiveririz, Sahte bir bilince tutunarak, kendi biricikliğimizi  ötekinin sıradanlığında bulur, ben,ben diyerekten oluştururuz ötekileri…Böylece beni ve bizi de şekillendiriveririz ötekinin sayesinde.. İmajlar çıkarır, beni ve bizi tanımlarız kolayca. Bu anlayış bir ayrışmanın da girişi oluverir hemen. Sonrasında bireysel kimliklerin kurgulanmasından tutun da, ulusların  yeniden inşasına kadar her alanda geçer akçe olur artık…

       O nedenle tanımlayamam kendimi. “Önemli olan şu veya bu değil, kim olduğumuzu bilmektir” demiş bir düşünür. . Ben kendimi bilme uğraşı veriyorum zaten. Bırakalım bu zor işi başkaları yapsın.

Resimleriniz arasında,işte! yapmak istediğim bu!.. Dediğiniz bir resminiz var mı?

Bütün resimlerimi özenle ve büyük bir emekle yapıyorum. Tabii düşlerimi, özlemlerimi izlenimlerimi içine katarak. Bazen tuvalin karşısına oturursunuz saatlerce günlerce uğraşırsınız tasarladığınız, hedeflediğiniz şey çıkmayabiliyor üretemeyebiliyorsunuz. Tablo bitse bile o istediğiniz şey olmayabiliyor ama yine de sizindir o. Hayal ettiklerinizi tuvale yansıtamasanız bile… Kısacası ressama göre yapılmamış resim her zaman için en iyi olandır. O nedenle şunu seviyorum bunu sevmiyorum şu şu nedenle diyemem. Ayrıca benim hedeflediğim şeyin ortaya çıkmamış olması beni mutlu etmese de başka birini mutlu edebiliyor onda değişik duygular oluşturabiliyor, beğenilebiliyor.

Sanat duygu ve düşünsel etkilenme ise böyle oluyor işte…

Soruya gelince. Bir sonbahar resmi var. Beğenirim.

Neden sonbahar?

Sonbahar ince bir çizgi taşır benim için hatta herkes için. Safran sarısı hüzünler…Mavi /sarı, soğuk /sıcak, ölüm ve yaşam..  Yaman bir çelişki anlayacağın nasıl çözülür umudu, kafa yormalar etkilenmeler vs vs…

Hangi renkle çalışmaktan daha çok keyif alıyorsunuz?

Mavi. Aslında mavi soğuk bir renk ama sıcak renklerle birleştirildiğinde harika olur, huzur verir…

 

Mutluluğun resmini isterlerse neyi çizerdiniz? Nedir sizce mutluluk?

Mutluluk göreceli bir kavram. Her çağa, ülkeye, şehre ve insana göre değişiyor.  Aç insana göre bir tabak yemek mutluluk kaynağı olurken  bir tüccara göre kısa yoldan köşe dönmek, din adamına göre sabahtan akşama ibadet etmek mutluluk olabiliyor..

Acaba hâyâl ettiklerimizin gerçekleşmesi  miola mutluluk?.

Mutluluk nedir? Bir çok insan kafa  yormuş bunun için..

Usta şair Nazım, yine usta bir sanatçıya soruyor:

 “İşin kolayına kaçmadan, sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?”diye…

Mutluluğun resmi çizilir mi? Hele bu coğrafyada ne kadar zor. Ben de eğer çizebilseydim mutluluğun resmini, hem de kolayına kaçmadan…

Dil,din,millet,ırk,cins ayrımcılığı olmadan , evrendeki tüm yaratılan varlıkları elele gülümserken çizerdim…

Çizebilseydim eğer mutluluğun resmini

Barış içinde bir dünya, suları şakır, şakır akan yemyeşil doğaya el değmemiş, ormanı bol, yağışı, bereketi bol insanları hep elele, rüya gibi, tertemiz bir dünya çizerdim…

Çizebilseydim eğer!..”

Sizce çizilebilinir mi böyle bir resim ne dersiniz?

Çizilse ne güzel olurdu değil mi?

Kadın doğanız sanatınıza yansıyor mu?

Her şeyden önce insanım.İnsanca duyarlılıklarım var bunun yanında kadınım, anneyim.. İstesem de istemesem de sanatıma yansıyor olabilir bilmiyorum. Bence kadın ve erkek diye duygularımız ayrışmıyor. Ne kadınlar var hayatta savaş savaş diye haykıran, yine ne kadınlar var barış çığlıkları atan… Pir Sultan Anadolu’dan şöyle sesleniyor “Erkek aslan ise eşi değil mi” Aslan aslandır erkeği dişisi olmaz diyor. İnsan da insandır bu nedenle kadın ve erkek diye ayrılmamalı bence…

 Resim, ertelenen duygular ve düşlerin yansıması mıdır?

Sanatın her dalı için geçerli bence. Biriktirdiklerimizin yansımasıdır. Her ne biriktiriyorsak geçmişten, nelerden etkilenmişsek ve neleri düşlemişsek onların yansıması onların yeniden yaratılmasıdır bence…Düşlerin, özlemlerin duyguların  resim şiir edebiyat vb…aracılığıyla yaratılması olmalı sanat….

Resimlerde gölgeyi yaşayamadıklarımız ve dışa vuramadıklarımız olarak tanımlarsak, resimlerinizdeki geniş gölgeler için neler söylersiniz?

Gölge olmasa ışık nasıl algılanır, nasıl görülür gölge ışığın karşıtı ve ışık güzelliğin en önemli öğesi. Bu nedenle gölge önemli. Gölgelerde ne kadar hüzün varsa ışıkta da coşkunluğunuz vardır. … Ben gölge ve ışıkla kendime dert ettiklerimi anlatmaya çalışıyorum. Evet, o yüzden hüzün de var. Çözüm üretemedikleriniz şeylerde ya da elinizden kayıp gidenler insanda hep bir acı ve hüzün bırakmaz mı?

Resimlerinizde diyalektik bir zıtlık göze çarpmakta…

Çelişkileri gün yüzüne çıkarmayı seviyorum. Diyalektiğe inanan bir insanım. Evet, haklısınız zıtlıkların birliğinde bir hoşluk görüyorum. Aşkta bile ayrılığı yaşamak bir zıtlık ama hayatın güzelliğidir. Yapmaya çalıştığım şey karanlığın içindeki ışığı da görebilmek. İnsanın insan olma serüveni de böyle başlamış olmuyor mu?

Resimlerinizde geçmişe yönelik çizgiler hâkim gibi. Bunun özel bir nedeni var mı?

Evet, mutlaka vardır. Üretmek biriktirmekle ilgili bir durum.  İstemeyerek de olsa biriktirdiklerimizin yansıması oluyor. Yeni imgelerle gerçekleri yeniden oluşturmaya çalışıyorum.

Resimlerde gerçekleri yeniden oluşturmak nedir?

Yaşadığımız toplumun, doğanın, çevrenin, insanın,  gerçekleri var. Bizlere bazen acı, bazen hüzün, bazen de mutluluk veren. Gerçeklerin, çerçevesini değiştirmeden, algılarım, izlenimlerim yardımıyla, imgelerim ve renklerimle yeniden üretiyorum. Tabii ışık ve gölge yardımıyla da… Bu olsa gerek sanat…

Sizin için gerçek  nedir?

Yığınla toplumsal sorun var. Kısaca yaralarımız diyebilirim. Bunları kendime dert eden biriyim. 

Aldığınız ödül var mı?

Ankara Ressamlar Derneğinin 49. Kuruluş yıldönümü nedeniyle açmış olduğu yarışmada “Mansiyon”

Kültür Bakanlığının Ulusal 7. Şefik Bursalı resim yarışmasında da sergileme ile ödüllendirildim.

Hemen şunu söyleyeyim. Ödüller bir yanıyla tartışılırken bir yanıyla da motivasyonu sağlayan, şeylerdir. Ödüllere de böyle bakıyorum. Biçimine imgelerimi de katarak yeniden üretiyorum…

Gülizar Kılıç?

Eskişehir’de doğdu. Orta  ve Yüksek öğrenimini Eskişehir’de tamamladı.

Maliye Bakanlığı Vergiler Temyiz Komisyonun da memuriyete başladı.

Bir yıl sonra sınavla Cumhuriyet Senatosuna geçti, 12 Eylül sonrasında Senato’nun lâv edilmesi ile birlikte   TBMM  de göreve başladı. Çeşitli bölümlerinde uzun yıllar çalıştığı bu kurumdan “Başkanlık müşaviri “olarak emekli oldu.