Bölgemizde ve buna bağlı olarak ilimizde iki siyasal parti siyasal ve sosyal yaşama yön vermek için iktidarı paylaşmaktadırlar.
Birisi Kürt halkının kimlik mücadelesi ile birlikte demokrasi mücadelesi vermeye çalışan ve bu çabasından dolayı başına gelmedik kalmayan Barış ve Demokrasi Partisi. Diğeri ise Memleketin tamamına normalleştirmeyi getireceğim iddiasında olan bunu yaparken de kendine göre sistemin cenderesinden geçirilmiş muhafazakâr kesimin haklarını savunarak sistemi düzeltmeye(!) çalışan Adalet ve Kalkınma partisi.
Birisi yerelde iktidar diğeri ülkede iktidar.
Ancak çatışma alanı doğal olarak bölge oluyor. Bizi ilgilendiren bölümü de açıkçası bu bölümü.
Bir kere iki siyasal partinin de peşinde koştukları şey halkın desteğidir. Her iki siyasal partinin de buna yönelik söylemleri ve argümanları var. İkisi de geçmişte işlenen yanlış ve hataları gündeme getirerek ilerisi için veya gelecek için kendi bakış açısına göre bir yönlendirme yapma derdinde.
İşte tam da bu noktada çatışmalar da başlıyor. BDP hak ve demokrasi mücadelesinde iktidarda kim olursa olsun fark etmeksizin taleplerini sıralayarak isteklerinin gerçekleştirilmesini istiyor. Bu konuda yasal düzenlemelerin eksikliklerini de bazen suç işleme veya kendini yargılatma pahasına su yüzüne çıkarıyor. İktidar ise geçmişte yapılanları örnek göstererek şu anda yaptıkları ile övünüyor ve atılan adımların takdir edilmesini istiyor. Yaptıkları ile taleplerin karşılanması noktasında mesafe kaydettiğini düşünüyor. Devletin bütün imkânlarını kullanarak bölgede BDP’yi yenmeye hedefliyor. Bu imkanları kullanarak sandıkta çoğunluğu elde ettiğinde de olayı başka mecraya çekebileceğini hesaplıyor.
Siyaset bilimi ve siyasi mücadele açısından bunu algılamak elbette mümkün. Ancak biz bugün bu konuda değil bu partilerin birbirlerine karşı kullanacakları dil ve takınacakları tavır konusunda bazı hatırlatmalarda bulunmak istiyoruz.
Birincisi bilinmelidir ki her iki partinin de yerel unsurları genel politikayı belirlemede etkin değillerdir. Dolayısıyla birbirlerine yönelik yerelde yaptıkları açıklamalarda üsluplarına dikkat etmelerinde fayda bulunmaktadır. Kullanılan dil çözüme ve sonuca katkı sunmalıdır. Yanlışlık ve eksiklikler bulunuyorsa bu yanlışlık ve eksiklikler uygun üslupla dile getirilmeli ve kamuoyuyla paylaşılmalıdır.
İkincisi açıklamalar yapılırken muhataplar ve muhataplıklar iyi belirlenmeli ve açıklamaların düzeyi buna göre belirlenmelidir. İl başkanı bir açıklama yapmış ise buna cevap veren ona denk gelecek bir makam olmasında fayda bulunmaktadır.
Üçüncüsü bölgeye dışarıdan gelen politikacılara bilgi aktarımı yapılırken bilgilerin doğruluğuna, şartlar ve koşulların, ortamın durumuna dikkat edilmelidir. Yoksa onlar sözlerini söyler gider ardından da kalanlar zamanlarını tartışmalarla geçirmek zorunda kalırlar.
Dördüncüsü önümüzdeki süreçte bir yerel seçim hazırlığı söz konusu ve partiler çalışmalarını yaparken tabanlarına yönelik propaganda faaliyetlerine hız vereceklerdir. Bu sürecin zararsız bir şekilde atlatılması için BDP ve AKP yöneticilerinin veya siyasetçilerinin olabildiğince soğukkanlı ve sakin olmalarında fayda bulunmaktadır.
Beşincisi hem bu iki parti yetkilileri hem de kamuoyu çok iyi bilmektedir ki kimin elinde ne olanak varsa o olanağı kendi tabanlarına veya kendilerine ulaşabilenlerin lehine kullanmaktadırlar. Bu nedenle yakınma ve gocunmalarına da anlam vermek zorlaşıyor.
Her iki parti için de söylenmesi gereken söz şudur. Bir talepte bulunurken veya bir açıklama yaparken lütfen önce aynanın karşısına geçip kendinize bakın ardından da birbirinize ne söyleyecekseniz söyleyin.
Bakan yanlış bilgi veriyor veya bakanı yanlış yönlendiriyorlar demek de Başkan kamuoyunu yanıltıyor demek de sonuca olumlu bir katkı sunmuyor. Ve önemlisi her açıklamaya bir açıklama ile cevap vermek de gerekiyor mu diye bir düşünmekte de fayda var bizce.